3. Bölüm

502 48 26
                                    

Medyada ki şarkıyla eşlik edebilirsiniz bölüme, ayrıca kıyafetleri yok sayarsak Hermione ve Draco'nun yetimhanede ki görüntülerini görebilirsiniz...

Kendinizi tamamen her şeyi anlamsız bulduğunuz anlar olur bazen. Geleceğe dair hiçbir ümidiniz olmaz. Umutlarınız yok olur. Sanki biri ruhunuzu bedeninizden ayırmış gibi bir boşluk hissedersiniz içinizde. 

Ve ben şuan Kehanet dersinde tam anlamıyla bu biçimde idim. Sıkıntıdan ne yapacağımı şaşırmıştım. Tek zevk alamadığım ders buydu, sanırım. Diğer tüm dersleri hevesle dinler, bir şeyler için çabalardım. Ama şu an olmuyordu. 'Bardaklarınıza bakın ve gördüklerinizi söyleyin.', 'Evet, evet görüyorum.' , aptallık diye geçirdim içimden.  Başımı yana çevirdiğimde Harry ve Ron'un da benden bir farkı olduğu söylenemezdi.

"Sıkıcı," diye fısıldadım Ron'un kulağına eğilerek. Bu hareketimle irkilerek bana döndü. Anlamsız bakışlarımı onun üzerinde gezdirdim. Arkadan bir iki öğrencinin kıkırdadığını görünce Ron'un bu hareketimden etkilendiğini fark ettim. Yutkunarak bakışlarımı yere indirdim. Amacım bu değildi. Hogwarts'ta geçirdiğim 22. gündü ve kesinlikle arkadaşımı o gözle gördüğüm söylenemezdi. Zaten göremezdim. Ne zaman birine bir şeyler hissetmeyi denesem o lanet griler beliriyordu karşımda. Üzerime okunmuş en büyük lanetti. Beni tamamen gri bir okyanus içine hapsetmişti. Boğulmuyordum ama yüzemiyordum da. Ne zaman çıkmaya çalışsam okyanus dalgaları beni sertçe içine çekiyordu.

"Bayan Granger, falınızı bana verin. Aklınızı sizi dersten çekecek kadar çalan şeyin ne olduğuna bir bakayım." fazla iğneleyici tonda konuşması sinirime dokunuyordu. Bozuntuya vermeden fincanımı ona uzattım.

"Ah, zavallıcık. Kalbini karanlığa kaptırmışsın. Karanlık seni bir süre içine almış ama şimdi senden kaçıyor gibi... bu seni üzüyor." dudaklarını büküp fincanı elime bıraktı. Gözlerimi yumup çevredekilerin bakışlarını görmezden geldim. Başımı sağa sola sallarken bakışlarım Malfoy ile buluştu. Kafamı çeviremiyordum sanki biri sabitlemiş gibiydi. Profesör Trelawney ondan bahsediyordu. Altını anımsatan saçları, gümüşten gözleri ile karanlık ondan başkası değildi. 

Draco kafasını "Ne var?" anlamında salladı. Kafamı hızla yere çevirdim o an. Birkaç saniye geçtikten sonra hâlâ delici bakışlarının bende olduğunu fark ettiğimde ilgimi kitaba çevirdim. 

Sonunda ders bittiğinde "Aptal kehanet dersi." diye mırıldandım. Ron kıkırdarken Harry kafasını sallayarak beni destekliyordu. 

"Bizimle mi geleceksin yoksa gizli bir yere geçip Malfoy'u daha yakından mı incelemek istersin Hermione?" Ron'un sinirli bakışları altında ezilirken kendimi savunmaya geçtim. "Ben herkesi incelerim tamam mı? Tanımaya çalışıyorum, hem ne var bunda? Seni neden rahatsız ediyor?" sorularımla kafasını karıştırmayı planlıyordum ama işe yaradığı söylenemezdi. Ron yanımdan geçip giderken söylendi, "Onu inceleme." Olduğum yere çivilenirken yumruklarımı sıktım. Birinin bana emir kipiyle konuşması her zaman sinirimi bozmuştur. Kendi içimde ufak çaplı bir kriz geçirirken Malfoy ve çetesinin o sırada bana omuz atmış olması hiç sağlıklı olmadı.

"Çekil yolumuzdan bulanık." adının Pansy olduğunu öğrendiğim kız konuştu ilk. İki oğlan Pansy'e sırıttıktan sonra sınıfı terk ettiler. Pansy önüme geçmiş tahminimce Draco'da arkamda dikiliyordu. 

Dişlerimi sıkarak onun üzerine doğru bir adım attım, "Kimse benimle bu şekilde konuşamaz." Bir kahkaha patlatarak Draco'ya beni işaret etti. "Bulanıkta ki cesarete bakar mısın?" Arkamı dönüp gözlerimi ona çevirdim. Duygusuzca beni süzüyordu. İşte tam sırası diye düşündü zihnim. Onunla konuşabilirdim. 

Orphanage » dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin