6. Bölüm

427 42 38
                                    

Sonda ki açıklamayı lütfen okuyun, teşekkürler.

Multimedia; thank you rabbim

Delicesine inançlı biri değilim ama hep öldükten sonra ne olduğunu merak etmişimdir. Cennetin varlığını merak etmişimdir. Şuan ölü olup olmadığımdan şüphelerim vardı. Çünkü Draco Malfoy tam karşımda çimlerin üzerinde oturuyordu. Saniyeler yavaşlamış gibi her anı ağır ağır yaşıyordum. Her dakikayı zihnime kaydederek geçiriyordum.

"Öyle bakacaksan bana gidiyorum daha önemli işlerim var?" elini yüzüme doğru sallarken konuştu. Gözlerimi devirdim. Nasıl bu kadar sinir bozucu biri olmuştu? Bir insanın karakteri bu denli nasıl değişebilirdi?

"Birbirimize sorular soralım. Vakit geçer. Başlamak ister misin?"

"Benim sana sorum yok." önündeki çimleri yolmaya başlıyordu. Ellerine vurdum. Bir tane de yüzüne patlatmak istiyordum. "Sor bir şeyler dedim." olabildiğince sinirli gözükmeye çalışıyordum ama mutluluk içimi doldurmuştu bile.

Ellerini silkeleyip muzipçe sırttı, "Muggle dünyasından neden geldin? Keşke orada kalsaydın."

"Tanrım... Ne kadar sinir bozucu biri olduğunu unutur gibi oluyorum ama sonra tekrar başlıyorsun. Her neyse, mezuniyetimi Hogwarts sıralarından geçerek gerçekleştirmek istiyorum. Bu yüzden buradayım." kaşlarını indirip kaldırdı.

"Sıra bende. Küçüklüğüne dair ne hatırlıyorsun? Yani 5 veya 6 yaşında da bu kadar uyuz muydun?" gözlerini nehre dikti. Dakikalar boyunca etrafta dolaştırdı gözlerini. Daha sonra beni inceledi. Beni süzdü. Bana değilde sanki içime bakıyormuş gibi bir his veriyordu.

"Çok küçüktüm nasıl hatırlayayım. Salak salak sorular soruyorsun. Kimse o yaşını hatırlayamaz. Çok küçüktük." bahaneler üretiyordu. Anılarında çıktığı yolculuk boşa çıkmıştı. "Ben hatırlıyorum?"

"Ya öyle mi? Anlat öyleyse. Ne yapıyordun? Sevgili Muggle arkadaşlarınla evcilik mi oynuyordun?" bu sefer nehri tarayan bendim. Hayatımda hiç evcilik dahi oynamamıştım. Belki önemsiz gibi geliyordu kulağa. Ama küçüklüğüme dair hatırladığım çoğu şey acıdan ibaret olunca insan bir evciliğile bile hasret kalıyordu. Terk edilmiş çocuklar muhtaç olurdu. Sevgiye, ilgiye, oyuncağa, anneye, babaya...

"Biliyordum, hatırlamıyorsun!"

"Yetimhanedeydim ben." nefes alışverişlerimizden ve tipik orman seslerinden başka bir ses çıkmıyordu. Konuşmaya cesaretim yoktu. Yaşadığım şeyleri dile getiremiyordum. Hayat bir el şekline bürünmüş tam boğazımdan yakalamıştı beni. Ben ağzımı açıp birine bunları anlatmak adına konuşmak istesem tutuşunu sıkılaştırır nefesimi bile keserdi.

Sanki o da aynı acıyı çekiyordu. Draco Malfoy. Ben onu Draco diye tanıyordum. Yalnız, sade, acı çekmiş ama yılmamış Draco. Şimdi ise acınası bir Malfoy olmuştu. Ona aşık olan tarafım çırpınırken, hayattan dersini almış mantıklı yanım ona acıyordu, ondan nefret etmek istiyordu. Aşık olan taraf mantıklı tarafı en sert şekilde susturuyor ve yine her zaman ki gibi aşk kazanıyordu.

"Bilmiyordum. Şey yani Muggle ailen-"

"Değiller. Gerçek ailem değiller. Çocukları olmuyordu ve beni evlat edinmişler." kendimi çimleri yolarken buldum. Sanırım anlattıkça stresimi onları kopararak atabilirdim. Çimler elimin altında can çekişiyor gibiydi. Bu eziyeti haketmiyorlardı. Ben de haketmemiştim.

"Kötü bir yer mi orası? Bizim küçük cesaretli Granger'ımız üzüldün mü, ne o?" ellerimi çimlerden yavaşça uzaklaştırdım. Kafamı ağır ağır kaldırırken onun kafasında ki saçları tek tek yolsam ne olur diye düşünüyordum. Yüzünü inceledim. En ufak bir hüzün yakalamaya çalıştım gözlerinde. Bir mimik görmek istedim beni önemsediğine dair. Ama samanlıkta iğne arıyor gibiydim sanki, imkansızdı.

Orphanage » dramione Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin