Hasta yatağımda oturmuş günden güne çöküşümü izleyen karıma bakıyordum. Üzgündü, hatta içinde hissettiği bu duygu için kelimeler kifayetsiz kalırdı. Kocasının ellerinin arasından kayıp gidişini izliyordu.
Her gün bir önceki günden daha yorgun oluyor, daha az yemek yiyebiliyor ve daha az konuşabiliyordum. Sonumun böyle olacağını çok iyi biliyordum. Aslında o da biliyordu sadece bir süre kendisini kandırmıştı ve ben de buna izin vermiştim. Çünkü gülüşlerinin altında korku değil aşk görmek istiyordum. Korkusunun nedeninin beni kaybetmek istemediği için değil evimdeki eski çamaşır makinesinin sesinden olmasını istiyordum.
Öyle olmuştu da, rüya gibi süren üç yıla baktığımda onun sadece kendisini değil beni de buna inandırdığının farkına varabiliyordum. Hastalığım ortaya çıktığında üzülmemin ve şaşırmamın başka açıklaması olabileceğini düşünmüyordum zira.
Hastalığımı öğrendiğimizde dünya turumuzun sonlarında, Japonya'daydık ve ben uzun süredir ondan sakladığım öksürük krizlerine tutunmuştum. Bu sadece ondan gizlediğim kısımdı. Gizleyemediğim şey ise sürekli halsiz olmam, unutkanlıklarım ve uyku düzensizliklerimdi. Öksürük krizim başlayınca şok olmuş ve bir süre ne yapması gerektiğini hatırlayamamıştı. Daha sonra bana yardımcı olmuş ve su getirmişti. Öksürüklerimin şiddeti o kadar fazlaydı ki ne olduğunu hemen anlamış ve neden ona söylemediğimi defalarca sorup ağlamıştı.
Evet, akciğer kanseriydi ve ben onu üzmek istememiştim.
Geçmişim maalesef güzel değildi. Aileme bağlı olmamam ve lanet bir arkadaş çevresine sahip olmam benden sağlığımı almıştı.
Fakir bir adamdım, dünyalar güzeli eşim beni kurtarmadan önce ise alkol komasına girene kadar içer ve sigara tüketirdim. Yine öyle günlerin birinde ben Tanrı'nın unuttuğu bir yerde arkadaşlarımla kafayı çekerken bulmuştu beni.
Onu ilk gördüğümde melek olduğunu düşünmüştüm. Hala öyle düşünüyordum.
Arkadaş grubumdaki Matt'in kuzeniydi. Matt bok gibi birisiydi ama iyi bir dosttu ve ben kuzenine âşık olmuştum. Matt'i evine götürmek için gelmişti ama Matt'in kafası her şeyden yüksekteydi, onu borçlu olduğu adamlardan biri sanmış ve topuklamıştı. Gerçekten hala o kafayla bunu nasıl yapabildiğini düşünüyordum.
"Matt'i bir yere götürebileceğini sanmıyorum." Demiştim, ilk konuşmamız böyle de salakça bir şekilde olmuştu. Ama kafam iyiydi ne yapabilirdim ki? Tahmin ettiğim gibi bana tuhaf bakmamış aksine gülmüştü. Gülüşü cennetten gelmiş gibiydi. Ona küçük bir çocuğun çikolataya bakması gibi bakıyor olduğuma neredeyse emindim.
Daha sonra nasıl oldu bilmiyorum ama sanırım Tanrı yüzüme güldü ve o benim oldu.
İlk tanışmamız hakkında konuşmalarımızın birinde şey demişti.
"Matt'i umursadığım falan yoktu. İlk tanıştığımızda annem ve teyzem rica ettiği için zorla gitmiştim ama senden sonra sırf seni biraz daha görebilmek için o geri zekâlıya katlanıyordum." Bunu söyleyince o kadar çok gülmüştüm ki çünkü bende sırf onu görebilmek için Matt'in kıçının dibinden ayrılmıyordum.
Sevgili olduğumuz zamanlarda en büyük kavgalarımız hep benim bağımlılığım yüzünden olmuştu ve bir gün uyandığımda onsuz olmaktan çok korktuğumu ve bunu yaşamaktansa ölmeyi tercih edebileceğimi fark etmiştim.
Ona olan bağlılığım, alkol ve sigara bağımlılığımın çok ötesindeydi.
Yalnızca kendime değil ona da zarar verdiğimi, onu da içten içe öldürdüğümü anladığımda derhal bırakmıştım ama gelin görün ki şimdi içten içe ölerek benim çöküşümü izliyordu.
O beni kurtarmıştı evet, ama bunu yaparken kendini feda etmişti.
slm kirpikler
çok uzun süren bir hikaye olmayacak sadece birkaç bölüm :*
xdd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gift °zm°
Short StoryHasta bir bedenle sana verebileceğim en iyi şeyi verdim. Benim bir parçamı. ▲for you from me ▲