Gerçekten oluyor muydu? Yani gerçekten birkaç saat içerisinde doğum yapacak ve ondan bir parçayı, oğlumu kucağıma alacak mıydım?
Damarlarıma enjekte edilen seruma bakarken düşündüğüm şey buydu. Junior Zayn gelmekte hiç acele etmediğinden dolayı sunni sancı almak zorunda kalmıştım. İki saattir hastanedeydik fakat şuan herhangi bir sancım yoktu.
Aaron, annem benimle birlikte kalırken babam bana meyve suyu almaya gitmişti. Bu serumlar neden insanı susatıyor ki?
"AA!Yükseldi sancın var mı? Geliyor mu? Hemşireye haber vermeliyim!" Bu sözcükler Aaron'un makineden her sancımın arttığını gördüğünde kullandığı kelimelerdi. Gerçekten bu kadar heyecanlı olması beni mutlu ediyordu. O, anne ve babamın aksine oğlumu çoktan kabullenmiş ve dayılık yapma çabalarına girişmişti. Onunla beraber yeni bir eve taşınmış ve oğlumun odasını hazırlamıştık. O hep mavi kıyafetler alırken ben değişik renklere de bakıyordum. Sonuçta renklerin cinsiyeti yoktu ve ben şu 'mavi erkekler içindir, pembe kızlar' muhabbetinden nefret ediyordum ve abim de beni kızdırmamak için bir şey demiyordu. Hamilelik hormonları! Yaşasın hamilelik hormonları! Yaptığım her şeyde bu hormonların arkasına saklanıp işin içinden sıyrılabiliyordum.
Anne ve babama gelirsek onlar benim sağlığım hakkında çok endişeleniyorlardı. Hala oğluma tek başıma bakıp bakamayacağımı düşünüyorlardı ve bu yüzden onları sürekli endişeli görüyordum. Fakat yapabilirdim. Zayn -kocam olan- beni herkesten daha iyi tanıyordu ve o, benim yapabileceğimi düşünmüş ise tabi ki yapabilirdim.
Babam güler yüzü ile kapıdan girdiğinde gülümsedim. Ellerindeki poşetler daha çok ilgimi çekmişti. Bir çiçek buketi getirip baş ucumdaki komodine bıraktıktan sonra alnımdan öptüğünde huzurla gözlerimi kapadım. Poşetleri kucağıma bırakıp geri çekildiğinde Aaron da benimle birlikte poşetlere atılmıştı. Ona kötü gözlerle baktım.
"Yiyemezsin. Çek elini, onlar ben ve oğlum için." Bana hüzünlü bakışlar attığında ona kıyamamıştım. Zaten babamın aldıkları çok fazlaydı ve ben yiyebileceğimi sanmıyordum. Elim poşetin içindeki meyve suyuna giderken vazgeçip dondurmayı aldım.
Umarım çabuk gelirsin oğlum yoksa ben bu yataktan bir ton olmuş bir şekilde kalkacağım.
☼☼☼☼☼☼
Sancım gelsin diye hastanenin içinde bir o tarafa bir bu tarafa serumumla ve abimle beraber yürüyüp durmuştum. Bir ara abim beni kucağına alıp hoplatmaya bile çalışmıştı! Neyse ki hemşireler imdadıma yetişmiş ve beni kurtarmışlardı.
Etrafta dolaşırken bir sürü çift görmüştüm. Açık olan kapılardan içeriye göz attığımda kucağına bebeğini almış ve kocası-sevgilisiyle beraber yatan kadınlar.
Kalbim öyle acımıştı ki.
Abime lavaboya gitmem gerektiğini söyleyip ağlamıştım. Güçlü olmak zorundaydım fakat olmuyordu. Zayn olmadan iyi olamıyordum!
Bunca zaman ailem ve oğlum için iyi olmaya çalışıp, kendimi üzmekten uzak dursam da bir şekilde hayat bana acımasızlığını yeniden gösteriyordu. Ben ne zaman gerçeklerden kaçsam o gerçekler beni takip ediyor ve tam mutluyum dediğim anda "BEN GELDİM HAHAHA" diyerek piç bir şekilde gülüp karşıma çıkıyordu.
Kendimi toparlayabildiğimde çıkmış ve hiçbir şey demeden odama doğru adımlamıştım. Abimin anladığını biliyordum. Ve bir süre yalnız kalmak istiyordum fakat sıkılaşan sancılarımla bunun olmayacağını biliyordum.
►►►►
Bu kaçıncı serumumdu bilmiyordum fakat artık acıdan ağlamak istiyordum. Ben derin nefesler alıp verirken abim koşarak hemşireleri çağırmaya gitmişti. Odaya geri döndüğünde yanında bir sürü hemşirenin olduğunu gördüm. Artık ağlamaya başlamıştım ve bu acı tarifsizdi!
Hemşireler beni götürürken abim elimden tutup bana yardımcı olmaya çalışıyordu ama kendisi de büyük bir panik içerisindeydi.
Daha sonrası hatırlamıyorum. Hayır, acıdan bayılmamıştım sadece bilirsiniz beynimiz garip bir şekilde çalışır ve en acı dolu anlarımızı zihnimizden siler. Tabi benimki sadece fiziki acıları siliyor.
Doğumhaneye ait hatırladığım tek anı hemşirenin bana ıkınmamı söylerken benim 'Zayn' diyerek bağırmamdı.
Gözlerimi zorlukla açabildiğimde tam anlamıyla üstümden kamyon geçmiş gibi hissediyordum. Karnımın şişliği biraz inmişti ve ben oğlumu görmek için sabırsızlanıyordum. Pencereden dışarıyı seyreden annemin dikkatini çekmek için sızlandım. Hemen bana dönüp yanıma gelmişti.
"İyi misin kızım?"
"Bebeğim iyi mi?" İkimiz de aynı anda konuştuğumuzda bir sessizlik olmuştu. Anneme bakarken gözlerinin dolduğunu ve ağlamaya başladığını fark ettiğimde paniğe kapılıp kalkmaya çalıştım.
"Bebeğim iyi mi anne?" Neredeyse ağlayacaktım.
"İyi, iyi hem de çok iyi merak etme. Sadece ben duygulandım." Annemin ne dediğini anladığımda benim de gözlerim doldu. Evlat sevgisi...
Ben kendi oğlumu merak ederken o da kızını -ben- merak etmişti.
Anne olmak demek böyle bir şeydi. Ne kadar bir süre annemle sarılıp ağladık bilmiyorum fakat bir zaman sonra kapı açılmıştı ve hemşire bir beşikle içeri girmişti. Hemen ardından abim ve babam.
Hemşire beşiği yanıma bıraktıktan sonra konuştu.
"Bebeğimiz annesini görmek istedi, çok açmış." Daha yeni kurumaya başlayan yanaklarım yeniden ıslanırken bu sefer ki ağlayışım mutluluktandı. Annem beşiğe doğru eğilip yavaşça krem battaniye içerisinde minnacık olan oğlumu kucağına aldı. Gözlerimi son bir kez kurulayıp - yeniden ıslanacağını adım gibi biliyordum- ellerimi anneme uzattım. Yine yavaş bir şekilde kollarıma bıraktığında onu herkesten sakınır gibi kendime çektim. Koyu olan gözleriyle etrafı inceliyor ve beni tanımaya çalışıyordu. Kokusunu içime çekip alnına bir öpücük bıraktım.
"Aramıza hoşgeldin Javadd. Annen seni dört gözle bekledi."
Buna aşk ve bağlılık deyin
Özel bir yaratılış bağı
Hayal kırıklığına uğrayan bekar anneler için
(...)
O sadece bebeği için bir yaşam ister
Hep tek başına...
Ve, bitti.
Sınavlar, kendi hayatımla ilgilenmek zorunda olmam ve kesinlikle yazmak istemememden sonra buradayım ve bu şekilde finali yapıyorum.
Yazarken elektrikler gitti ve küçük çaplı kalp krizi geçirdim...
Bu hikaye benim için çok farklı ve gerçekten farklı bir kurgu olduğunu da düşünüyorum, hikayeyi yazarken sonu belliydi ve bir değişiklik yapmadım.
Hayatın bazen hatta çoğu zaman bizleri zorladığını anlatmaya çalıştığım bir kitaptı bu. Öyle okuduğumuz diğer hikayeler gibi değildi. Başımıza her zaman kötü şeyler gelmiyordu, tıpkı her zaman iyi şeylerin de gelmediği gibi.
Ölüm, her zaman herkesin hayatının bir kısmında karşılaşacağı ve nasıl baş edeceğini dahi bilmediği bir acı.
Ama Zayn mutlu. Eşinin oğluna çok iyi bakacağından emin ve hayattaki acılarından kurtulduğu için memnun.
İster bencillik deyin, ister başka bir şey.
Zaten hayatın kendisi bencil değil midir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gift °zm°
Short StoryHasta bir bedenle sana verebileceğim en iyi şeyi verdim. Benim bir parçamı. ▲for you from me ▲