Hayır hayır! daha ilk günden beni suya tercih edem adam tüm bunları
beni kaybetmekten korktuğu için yapamazdı. Kafamın için durmadan yükselen inkar sözcükleri ona karşı iyi düşünmemi engelliyordu.Bu kadar duygusal olma Leyla. Kendini ona kaptırma. Onun bir Savaş Atahan olduğunu unutma. Ne kadar değiştim desede. Eski kurnaz planlarını bana karşı kullana bilirdi.
Gözlerimi kapatıp kendimi kontrol etmek için derin bir nefes aldım.
Ancak kendi nefesimden çok onun sıcak nefesini içime çektiğimi fark ettim. Gözümü açtığımda hala belirsiz o koyu mavi gözlerin üzerimde gezindiğini gördüm.Konuşmuyorduk.
sessizdik.Aramızda duyulan tek melodi soluklarımızdı. Sanki bir kaç bil koşmuş gibi; yorgun ve soluksuz kalmıştık. Tükenmiş gibiydik.
Her şey daha da sessizleşti. bu sessizlik ve öldürücü derecede soğuk mavi bakışlar...daha ne kadar dayanacağımı bilmiyordum.
Bir yandan bedenim onun sert gövdesine çivilenmiş diğer yandan bana söylediği kelimeler etrafımda fısıldaşarak dönüyordular. Kafam allak bullak olmuştu.
Artık bu sessizlikten canım sıkışmıştı. Ve sert göğsü göğsümü acıtıyordu. Sanki bedenimi değilde çiğerlerimi ele geçirmiş gibiydi.
Ondan kurtulmak için kibar bir şekilde yerimden kımıldandım. Ama belimde hissettiğim o güclü kollar hala sıkıca beni sarmıştı.
Konuşmadan sadece sinirli bir şekilde gözlerimi devirdim ve beni sıktığı kollarını işaret ettim.
"Ne oldu?" de aniden kımıldanmama neden olan bir sesle.
"Gitmek istiyorsun değil mi?"
Cevap olarak sadece başımı salldım.
Sinirle bakan gözlerim bir an bile yumuşatmamıştım. Hala öfke püskürüyordum etrafa."Çok konuşan diline ne oldu?" Alayca kulağıma doğru fısıldayarak.
Hayret duygularının, bakışlarının hatta sesinde beliren alıyıcılık tınısı bu kadar hızlı değişeceğini bilmiyordum. Bana eski bir arkadaş gibi değil tam bir pislik gibi davranıyordu.
"Söyelesene ne oldu?" diye bağırdı yüzüme yaklaşarak. Başımı ondan uzaklaştırmak için arkaya doğru uzandıkça oda eyilerek bana yaklaşmıştı.
Aramızda ışığın sızamayacağı kadar bir yakınlık vardı ama eskiden hissetiğim o heyecan ve tutku artık yoktu."Konuş Leyla sende benim gibi cesaretli olmayı dene"
Ne cesareti hangi hakla cesaret kelimesini ağzına ala biliyordu. Beni kaybetmekten korktuğunu söyleyem adam nasıl cesaretten bahsede bilirdiki.
"Cesaret" dedim küçümseyici bir bakış atarak,
"beni kaybetmekten korkuyorsun ve cesaretten söz ediyorsun"Konuşmak istediği o sırada ona karşı çıkarak tekrar konuşmaya başlıyorum.
"Burada beni sıkıca tutup benden cevap beklemen sence saçma değil mi?"
"Hayır saçma değil çünkü son günlerde neden tuhaf davrandığını bilmek istiyorum"
Bir an için tekrar gözlerine baktım ve karşımda eski Savaşın olduğunu göre biliyordum. Bilmiyorum ama sanırım söylediğim sözcükler ona dokunmuş gibiydi.
"Sen söylersen bende söylerim" dedim gözlerine içine bakarak.
"Ne söyleme mi istiyorsun?"
"Beni neden kaybetmekten korktuğunu?" dedim ısrarla yüzüne bakmaya devam ederken. Eğer konuşamayacak cesareti yoksa en azında gözlerine bakarak onu anlamak için kendimi zorlaya bilirdim. Ama ne yazık ki o kadar özel güce sahib birisi değildim.
"B-ben bilmiyorum" dedi ve aniden zincilerimden kurtulmuş gibi beni özgür bıraktı. Bir an beni bıraktığı için yerimde sendelendim. Ayaklarımı yere sert basarak dengemi korudum. Ve tekrar dikkatimi kelimlelerin çıkacağı dudağına kenetledim.
"Hayır biliyorsun" dedim yanına yaklaşıp elimi tam göğüsünün üzerine koydum. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Sadece ona yakın olmak istemiştim. Beni kendine çekip sıkıca tutmak değilde, sadece dokunmasını istiyordum.
Tıpkı ona az önce dokunduğumda hissettiği heyecan gibi. Şaşırmıştı gözlerini iri iri açmış nefesi hızlanmıştı. Benim onda böyle etkin oluğumu ilk deda fark etmiştim. Ve azda olsa içinde mutluluk kıpırtılarıyla dolmaya başlamıştı.
"Bilmiyorum ben..." Dilini çıkartıp dudağını ıslattı ve saçlarını karıştırdı. Gergindi.
"Evet?"
"Ben sanki..."
"Evet?" diye sordum tekrar kısık sesle.
"Leyla?" Beklemediğim bir ses ve onda ölecekmişim gibi bir hiss.
Hızla elimi Savaşın göğsünden çekip verandadan bizi izleyen anneme baktım. Belkide ona böyle dokunduğumu görmüştü.
Lanet olsun neden her zaman istediğim olmuyordu neden? Diye içten içe lanet okudum.
"Evet anne!" dedim. Sesim çok yüksek çıkmıştı umarım annem benden bunun hesabını sormazdı.
"Hava alacağım deyip gelmeyince merak ettik seni" dedi yumuşak bir sesle. Ah belli ki, Savaş yanımda olduğu için böyle konuşuyordu ve beni küçük düşürmek istemiyordu. Yinede ondan özür dileyecektim. Ona kızmak istememiştim. Her şeyim tek sebebi oydu.
Anneme geleceğimi söyledikten sonra
Gözlerim tekrar Savaşı bulduğunda
"Sanırım gitmemiz gerek" diye hiç birşey olmamış gibi rahat bir şekilde yürümeğe başlarken ben de yine boğazım düğüm düğüm olmuş ve gözlerim dolmuş bir şekilde onun gidişini seyr ediyordum.
Yine aynı kırıcı günler ve yalnız ben, okulda tek başına kalmıştım. Leyla Ateş hiç bu kadar yalnız kalmamıştın. Eskiden her zaman yanıbaşında Savaş olurdu. Sana her zaman göz kulak olurdu diye düşünüyordum kendi kendime. Her şey ne kadarda degişmişti. Bu okulda geçirdigim tüm anılar yok olup yeni sayfa açmıştılar yalnızlıgın sayfalarını. Okul koridorunda durup öylece gelip gideni izliyordum. Beni umursayan yoktu.
Zaten Savaş ders boyunca benden kaçmıştı ve sinir bozucu o kızın yanından hiç ayrılmamıştı.
Beni kaybetmek istemiyormuş
"Kim kaybetmek istemiyormuş" kafamı çevirip iki çift tanıdık gözle karşılaştım Koray ve onun hemen yanında duran Didem. Bunlar ne ara tanıştılar diye düşünmeyi bırakıp sadece "Hiç" diye mırıldandım.
Didem bakışlarıyla beni incelerken, Koray benden kelimeler çalmakla meşguldü. Ama umrumda mı... hayır. Onları es geçip sınıfa girdim ama kapının ağzında aklıma bir şey geldi. Arkamı dönüp gülümseyerek koraya baktım.
Koray tek kaşını kaldırıp dudağını kenarını kıvırarak bana gülümsedi ve beni çok çabuk anladı. Anlaşılan Savaşın kötü ruhu artık Koraya geçmişti.
Sınıfa girildiğimizde Korayın koluna girdim ve yüksek sesle kahkaha atmaya başladım. Aslında hiçbir şeye gülmüyordum sadece her kesin gözü bizde olsun diye şeytanca planlar yapmıştım. Ve başarmıştımda.
Su ve Savaş aynı anda yüzüme baktılar. Bense umursamadan Korayın koluna daha sıkı sarıldım başımı omzuna koydum gülümsedim. Korayın bundan hoşnut olduğunu biliyordum, çünkü o Savaşdan nefret ediyordu ve ondan intikam almak istiyordu fakat açıkçası nedenini bilmiyordum. Şimdilik ortak noktamız vardı Savaş...
Koray gittiğinde kendi yalnız dünyama geri dönmüştüm. Ama sınıftaki ortam artık benim yalnız olmadığımı biliyordu. Her kes korayla çıktığımı düşünmeye başlamıştı bile. Peki ya Savaş? Şu an delice bakışlarını benim üzerime salmıştı. Ve biliyorum ki, ders zili çaldığında Savaş benden açıklama bekleyecek ve tabiki, benimle konuşmak isteyecek. Bende bunun için güzel planlar hazırlamıştım ve sabırsızlıkla zilin çalmasını bekliyordum...
Merhaba canlar))
Sizden ricam Oyunbozan isimle yeni hikayemede bir göz atın💞💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK UĞRUNA #PoisonPen #BBbenikeşfet
Novela Juvenilİki yakın arkadaş. İki kötü arkadaş. Onları kendilerinden başka anlayan yoktu. Sınıfın en kötü erkeği Savaş Atahan Sınıfın en kötü kızı Leyla Ateş Ama kurallar değişmeğe başladı. Biri arkadaştan öte diğeri başkasına aşık olduğunu anladı. Bu iki arka...