Bölüm 3

74 5 0
                                    

Multimedia: Papatya Yılmaz&Eymen Korkut :)
Bu çift instagram'da idölüm olan çiftler arasında, bahsettiğim kriterlere de birebir uyuyorlar.
Çok tatlılar,  Maşallah 😻
ALLAH'IM Bozmasın.  🙇

İçeri giren kişiyi görmemle ağzım açık öylece kaldım.
...
Gelen kişi Eymen'in annesi Su Hanım'dı.
Su hanım  ne zaman gelmişti?
Kumsal'a laf yetiştirmekten  duymamışım.
Peki neden gelmişti? 
Hiçbir fikrim yoktu ama telaşlı olduğu nefes nefese kalışından anlaşılıyordu.
Ben ne olduğunu henüz anlamamışken, Su hanım konuşmaya başladı.
"Papatya, yalvarırım yardım et.
Benimle gel, yalvarırım."
Ben ne dediğini anlamamışken artık Su hanımı sakinlestirmem gerektiğini anladım.
"Su hanım, sakin olun. Ne olduğunu söyler misiniz ?"
Su hanım, vakit kaybetmeden açıklama yapmaya başladı.
"Papatya, Eymen intihar ediyor. Nolur git ve onu sakinleştir.
Vazgeçmesi için onu ikna et. Yalvarırım!"
Ne demişti ? Eymen intihar mı ediyordu.
Peki neden ?
Az evvel burdaydı, ne ara intihar etmeye karar vermişti.
Yanlış birsey de söylemiştim.
Saçmalama Papatya ya! Çocuk senin yüzünden ne diye intihar etsin ki.
Sende hemen Eymen'in hayatının merkezinde buldun kendini!
İç sesim haklı bir şekilde isyan ederken, ben Su hanım'a yöneldim.
"Tamam, sakin olun. Size yardım edeceğim tabii ki.
Ama bunun için saki olup bana nerde olduğunu göstermeniz gerekiyor." Dedim.
Su Hanım'ın nefes alışveriş'i düzene girerken, başını olumlu anlama salladı.
"Gel benimle, araba kapıda.
Seni götürmeyim. Bunu yapabilecek tek insan sensin."
Ben hala durumun şokunu atlatmamışken, Su hanım hiç tahmin etmediğim bir hareket yaptı.
Sarıldı bana.
Sımsıkı sarıldı.
İçine sokmak ister gibi.
Güven vrren bir sıcaklıkla.
Bende ondan güç alarak, karşılık verdim.
Ardından ayrılır ayrılmaz, alimi tutup kapıya kadar eşlik etti.
Ben annemlerin varlığından bile habersizken, annem'in
"Allah'a emanet olun, iyi haberle gelin." Dediğini duydum.
Annemlere baktığımda onlarda büyük bir şaşkınlıkla bizi izliyorlardı.
Arabaya bindik Su hanım arabayı çalıştırmasıyla gazı köklemesi bir oldu.
Ne kadar hızlı hareket etsek o kadar karlıydık.
Eymenin bana karşı ilgisi hoşuma gitmese de, bu duruma açıkçası üzüldüm.
Ama nedeni neydi? Onu intihara yönlendiren şey neydi ?
Intihar edecek kadar neyden bıkmıştı?
Ama bir yönden de sinirlendirmişti bu durum.
Allah'ın ona emanet ettiği bedeni nasıl bu kadar rahat öldürmek isterdi.
Onun haddine değildi.
Allahın verdiği canı ancak Allah alabilirdi.
Ben iç sesimle boğuşurken, araba'nın durduğunu anladığım sırada bakışlarım Su Hanım'ı buldu.
Onunda ardından beni buldu bakışları.
Aglamaktan kızarmış gözleri göz çevresindeki kırışıklıkları ortaya sermişti. Böyle bile son derece güzel görünüyordu.
Açık bir bayandı, sarı ombre saçları oldukça bakımlıydı.
Yaptığı doğal makyajı ve giyimiyle Eymen'in annesi değil kız kardeşi gibi duruyordu.
Çok cana yakın bir bayandı, komşuyken yakın bir beraberlikleri vardı annemle.
Arada denk gelince ne kadar sıcakkanlı olduğunu anlatmıştım.
Bana sıcak bir tebessüm ederken arabadan indik.
Mükemmel denecek kadar güzel bir villa'nın önündeydik.
Su Hanım'ın çevik hareketleri benimde çevik hareket etmeme neden oluyordu.
Hızlı adımlarla villa'ya ilerledik.
Fildişi altın sarısı kapının zilini çalarken Su Hanım, kapıyı ev'in hizmetlisi olduğunu belli ettiren genç bir bayan açtı.
"Hoşgeldiniz Su Hanım."
"Eymen nerede Sıla? "
Su Hanım'ın telaşlı hallerine şaşırmayımıştı.
Anlaşılan durumun farkındaydı.
"Odası'nda Su hanım. Benden Ali Bey'in çalışma Odası'nın anahtarını istedi. Ama ben Ali Bey'in anahtarı yanında götürdüğünü söyledim. Kendisi çok sinirli." dedi.
Ben daha fazla meraklanmışken, bir an önce Eymen'i görmek istemiştim.
Nedenini bilmiyorum ama onun için oldukça endişelenmiştim.
"Odasına gitmek ister misin?" diye sordu Su hanım. Sanki içimdeki telaşı farketmişti.
Ben utana sıkıla, başımı olumlu anlamda salladım.
Odasına tek gideceğimi bilmek, utandırmıştı beni.
"Eymen'in Odası'nı Papatya'ya gösterir misin Sılacım." dedi nazikçe Su hanım.
"Tabii Su hanım." dedi adının Sıla olduğunu öğrendiğim hizmetli.
"Buyrun bu taraftan" dedi sıla merdivenleri işaret ederek.
Bn o yöne hızlı bir şekilde yönelirken, sıla arkamdan geliyordu.
Merdivenlerin bittiği basamaktan o katı incelediğimde, 4 oda'nın ve açık olan kapıdan anladığım banyo vardı.
Son derece lüksdü.
Sıla bana Eymen'in odasını işaret ettiğinde tebessüm ederek odaya doğru adım atmaya başladım.
Korkuyordum. Karşılaşacağım manzara'dan dolayı oldukça korkuyordum.
Kapı'ya elimi attığımda açmaya yeltendim ama kapı'nın kilitli olduğunu anladım.
Eymene sesleneceğim sırada, bir silah'ın tetiği'nin çekilmesi sesiyle olduğum yerde kanım dondu sanki.
Silah vardı elinde, kendini vurmayı düşünüyordu.
Vakit kaybetmeden, kapıyı hızlı bir şekilde çalmaya başladım.
"Eymen, Eymen aç kapıyı. Eymen lütfen aç kapıyı."
Ayak seslerini duymamla içim bir nebze rahatladı.
Kapıyı açmadan konuşmaya başladı.
"Papatya?"
Soru soran bir edayla söylemişti.
"Eymen, benim Papatya. Kapıyı açar mısın? "
" Hayır Papatya! Lütfen git burdan. Bu halde görmeni istemem beni. Lütfen git."
"Eymen saçmalama aç kapıyı. Lütfen aç kapıyı da konuşalım.
Bak benimle konuşmaya ihtiyacın olduğunu söylemiştin. Konuşamadan gitmene dayanamadım geldim. Aç kapıyı da konuşalım."
Onu ikna etmek için herşey yapabilirdim. Bir insanın ölümü en kabullenemediğim şeydir.
Bu kişinin Eymen olması nedenini bilmediğim bir şekilde daha da üzmüştü beni.
"Hayır Papatya, açmayacağım. Buraya neden geldiğini biliyorum.
Annem getirdi seni değil mi ?
Git burdan Papatya. Papatya'm.
Sen de benden kurtulmak istemiyor musun? Bak sana fırsat.
Ne diye beni ikna etmeye çalışıyorsun ki ?"
Dediği içimi acıtmıştı.
Ondan kurtulmak...
Evet benim açımdan iyi olabilirdi ama annesi bu kadar perişan olmuşken, canına kıyarsa ne hale gelirdi kim bilir.
Ölümü ona yakıştıramadım bir an.
Ondan kurtulmak benim için iyi olabilir demiştim ama şu an oldukça pişman olmuştum.
Bir insanın ölümünü nasıl kurtuluş bilirdim ?
Allah'ım affet.
O intihar etmekten vazgeçsin, ben onunla yıllarca uğraşmaya razıydım.
...
Ne demiştim ben ? Bu kadar mı korkuyordum canına kıymasına ? Bu kadar mı yakıştıramamıştım ölümü ? Peki bunları hissetmemin nedeni neydi ? Daha bu sabah bizim evdeyken çok sinir olmuştum ona.
Şimdi ne değişmişti ?
" Böyle konuşma Eymen!
Kurtulmakda ne demekmiş?
Allah'ın verdiği beden sana emanet! Nasıl ihanet edeceksin!
Allah affeder mi sanıyorsun!
Bu hayatta seni bu kadar bıktıran ne olabilir ki?
Evin, araban, mal varlığın var.
Herşeyden önce ailen.."
Derken sözümü kesip bağırmaya başladı.
" Hayırr!  Yok. Anlıyor musun? Yok benim ailem. Artık yok. "
Ben Eymen'in dediklerinin şokuyla düşüncelere dalmıştım tekrar.
Nasıl yok demişti?  Yani Su hanım ve Ali bey onun ailesiyle.
Hemde çok tatlı bir ailelerdi.
Komşumuz oldukları sırada,  huzurları,  mutlulukları yüzlerinden okunuyordu.
Ben iç sesimle savaşırken,  sormak istemiştim.
Neden olmadığını söylediğini öğrenmek istemiştim. Acaba ailesiyle arasında bir problem  vardı?
"Nasıl yok? " diyebildim sadece.
Başka birsey çıkmadı ağzımdan.
Ben ondan cevap beklerken kilidin açılma sesini duyarken kalbim hızla çarpmaya başladı.
Karşılaşacağım manzaradan korkuyordum.
Elinde silah olan bir adet Eymen görecektim.
Kapının kulpunun inişi izledi gözlerim.
Ardından kapı sonuna kadar açıldı.
Gözlerim Eymen'i bulduğunda,  hiç tahmin edemediğim,  edemeyeceğim bir Eymen'le karşılaştım.
Saçları dağılmış,  gözleri kızarmış,  gömleğinin bir iki düğmesi hışımla açıldığı belli olan bir dağınıklık vardı üzerinde. Tahmin ettiğim gibi elinde bir adet altın sarısı,  oldukça pahalı olduğunu belli eden silah vardı. Eli hala tetikdeydi.
Eymen'in hiç böyle bir hale geleceği aklımın ucundan geçmezdi.
Çünkü o kendini insanların gözünde,  sert bakışlı,  hiç zarar görmeyecek,  zarar verecek bir kişilikle tanıtmıştı. İnsanların gözünde böyle yer almıştı.
Ben şaşkınlıkla Eymen'e bakarken o kapı kulpunu  bırakıp ilerledi ve yatağın ucuna oturdu.
Gözlerim dağılmış, parçalanmış odada gezinirken,  Eymen'i buldu.
O gözlerini yere dikmiş silahla oynuyordu.
Ben hala ani bir hareket yapacağından korkarken, eteğimin ucunu toplayıp Eymen'in dizlerinin önünde diz çöktüm.
Eymen yaptığım bu harekete şaşırırken,  gözlerimiz buluştu. Ben istemsizce yüzünü inceliyordum.
Kızarmış gözleri ve dağılmış saçları,  havasından ödün vermiyordu.
Bu haliyle bile göz alıcıydı.
Ben erkeklerle ilgili konuşmayı bile sevmezken,  beceremezken,  Eymen'den bahsedince kendime mukayyet olamıyor,  nefsime yenik düşüyordum.
Allah'ım affet.
Eymen hayatıma girdiğinden beri günah'a girmekten bir türlü sakınamıyordum. 
Benim onu cennetine götürmem gerekirken oher geçen gün beni cehennemine sürüklüyordu.
Düşüncelerinden sıyrılırken,  uzun zamandır gözgöze kaldığımızı farkettim.
Ama ne hikmetse,  gözlerimi alamıyordum gözlerinden.
Bunu neden yapıyordum?
Hiçbir fikrim yoktu.  Ama onun gözlerine böyle içten bakmak içimi bir nebze mutlu etmişti.
Kendine gel Papatya!
İç sesim devreye girmişti.
Haklıydı,  çünkü ben buraya Eymen'i ikna etmeye gelmiştim.
Onu süzmeye değil.
O susarak bana bakarken ben konuşmaya başladım.
"Neden susuyorsun Eymen? 
Böyle yaparsan sana yardımcı olamam. Ailem yok ne demek?
Benimle paylaşır mısın? " dediğim sırada hızla ayaklandı.
Bu hareketi beni şaşırtırken bende refleks olarak ayağa kalktım.
Ardından bağırarak konuşmaya başladı.
" Hayır!  Anlıyor musun. Paylaşmak istemiyorum.  Benim şu zavallı mı zavallı hallerimi görmeni istemiyorum. " diyerek el kol mimikleriyle bu söylediklerinde ne kadar ciddi olduğunu belli etmek ister gibi çabalıyordu.
Israrcı bir tavırla konuşmaya başladım. 
" Saçmalama Eymen!  Hangi zavallı halinden bahsediyorsun?
Ben sana yardımcı olmaya geldim.  Bak bu kez sen değil, ben sana geldim. Peki neden konuşmuyorsun?  Neden anlatamıyorsun? " ben ona karşı  böyle kararlı konuşurken bu hareketim onu şaşırmıştı. İşe yaramış olacak ki konuşmaya başladı.
" Bilmek mi istiyorsun?
İyi dinle o zaman. Benim ailem burdan taşırmadan önce vardı!  Artık yok.  O sonsuz aşk diye taçlandırdıkları aşklarından şu son kaç aydır eser yok! Boşanıyorlar.  Anlıyor musun boşanıyorlar!" dedi.  Son cümleyi bağırarak söylemişti.
Bu halleri beni şaşırtıyordu.
Eymen sesini yükselterek konuşan bir insandı normalde.
Ama bana karşı hiç sesini yükseltmez aksine,  ses tonunu yerine göre ayarlardı.
Bu yüzden şaşırmıştım.  Ama tabii ki teüki göstermeyecektim.
Sonuçta tüm bunları öfkesinden yapıyordu.
"Diyeceksin şimdi,  tüm bunları boşandıkları için mi yapıyorsun diye. Tabii ki hayır! 
Ben böyle saçmalıklar yüzünden ortalığı kasıp kavuracak biri değilim. " dedi ve sustu.
Peki neden yapıyordu tüm bunları?
Ortalığı kasıp kavurmasının nedeni bu değilse neydi peki?
Çok gecikmeden sormuştum.
" Peki neden yaptın tüm bunları?  Seni bu kadar yıkan,  intihara yönelten şey ne? " dedim.
Şu an Eymen'in kedi yavrusu halinden eser kalmamıştı.  Demek ki damarına basmıştım.
Kahverengi gözlerindeki ateş, tenimi yakıyordu resmen.  Alev almıştı gözleri.  Demek ki son derece sinirlendirmişti bu durum onu.
Gözlerimiz buluştuğunda konuşmaya başladı.
"Bak ben antalya'ya taşındıktan bir kaç ay sonra babamı bir iki defa bir kadın'ın evinden çıkarken gördüm.  Ama iş maksadıyla görüşüyorlardır dedim takmadım.  Çünkü babamın arkadaşlarının evine giderek de bazı görüşmelerini hallederdi.  Bunu onlardan biri sanmıştım. Bu yüzden,  ne sordum ne sorguladım.
Bi gün,  babam annemden ayrılacağını söyledi.  Biz ise büyük şokla babamın dediklerini dinledik. Böyle birşey tabii ki beklemiyorduk.
Sonra biz bu huzursuzlukla bir kaç gün atlatırken, çalan kapıyla darmadağın olduk.
Gelen,  babamın metresiydi.
Ve babamın evde olmayışını fırsat bilip anneme ağzına geleni söyledi. Babamın ona ait olduğunu, annemden ayrılıp kendisiyle evleneceğini söyledi. 
Annem'in yıkıldığı anlardı.  Kadının gittiği o andam itibaren ben babamdan nefret edip sadecd anneme destek olmakla uğraştım.  Babamın bulunduğu ortamlardan,  evden,  şirketten,  herşeyden uzaklaştım.  Kendimi sadece anneme kenetledim.  Babama muhtaç bırakmadım.  Tüm hakkı olan mal varlığını üstüne yaptım. Sonra babam bir süre eve gelmemeye başladı.  Artık alışmıştık diyebilirim. Artık bu durumu babannemlere açıklamamız gerekiyordu.
Henüz boşanmadılar, İstanbul'a gelip babaannemlerle görüşüp durumu anlatmak istediler.  İşte babamın o kadınla ilişkisi hala devam ediyor.  Biz paramparçayken,  babam her gününü o kadınla geçirdi.  Oldukça da mutluydu.  Babamdan her geçen saniye nefret ettim.
Dün buraya geldik,  ben gelir gelmez seni görmek konuşmak istedim.  Ama saat geceyarısını bulduğu için yapamadım.  Sabahı bekledim.  Ve erken vakitte gelip seni gördüm.  İçim bir nebze rahatlamış, o nur suretinle huzura ermişti. Konuşamadan çıktım sizden ama seni görmek bile yetmişti diyebilirim.  Sonra ben eve geldim... "
Dediği sırada gözleri yine yeri buldu.  Sinirlendiğini şakaklarında belirginleşen damarlarından anlıyordum.
Korkmuştum açıkçası.  Eymen'in böyle anlarda gözleri kararır,  ne yaptığını bılmez.  Bana da her an zarar verebileceğinden korktum.  Ama kıpırdamadım yerimden.  Hala gözlerim ondaydı.
Onu sarsan asıl şeyi oldukça merak etmiş,  konuşmasını bitirmesini bekliyordum.
Cevap gecikmedi,  gözlerimiz buluştuğunda tekrar konuşmaya başladı.
"... Eve geldiğimde, kapıyı çalmadım. Nedense kapıyı kendi anahtarımla açmak gelmişti içimden. Girdim içeri, içerde büyük sessizlik hakimdi.
Annem'in evde olduğunu sanıyordum. Sonra çıkmıştır diye düşündüm. Odama çıkacağım sırada, annemin odasından gelen seslere yöneldim. Seslerden konuştukları pek anlaşılmıyordu.
Evde hizmetliler dahi yoktu.
Annem izin vermiş olmalı ki bu saate kadar ondan gelmediler diye düşündüm. Bu yüzden konuşanların kime ait olduğunu bilmediğimden,  bodoslama girdim annem'in odasına."
Gözleri dolmuştu bunu söylerken,  utanmış olacak ki başını önüne eğdi.
Ben baş ve işaret parmağımla, çenesini tutarak bana baknasını sağladım.  Utanmaması için de, sıcak bir tebessüm  ederek konuştum.
"Utanma benden, şu an gözlerinin dolmuş olması gayet doğal bişey. Yaşadığın şey zor olacak ki,  senin gibi güçlü bir yiğidin bile gözlerini doldurdu.  Utanma, ağla. 
Dök içini, her gözyaşının akışıyla can bulsun bedenin. 
Atma içine hiçbir  zaman.
Bırak gitsin,  ağlamak güzeldir.
Sıkıntılarınıda gözyaşlarınla akıttığını hissedersin.  Rahatlatır. Buna ihtiyacın var." dedim.
O ise sıcak bir tebessüm ederek sarıldı bana.  Hiç beklemediğim birşeydi bu.  O sımsıkı sarıılırken bana, müdahale bile edemiyordum.
Hoş bu halinde itip benden uzak durmasını söyleyemezdim. 
Ben buraya ona destek olmak, yaptığı şeyin yanlış olduğunu göstermek için gelmiştim.
Ona destek olmam gerekiyordu.
Ben kollarımla ona hafif destek olurken o daha sıkı sarıldı. Ayrılmak istemediğini belli eder gibi.
Ben düşüncelerimde boğulurken,  fısıltı denecek kadar az bir tonda hıçkırık duymuştum.
Ağlıyordu...
Hemde benim kollarımda,  bana sarılarak.
İçim acımıştı o an.  Hiçbirşey düşünemiyordum. Şaşkınlığımı da önleyemiyordum.
Nefesi düzene girerken sesizce anlatmaya devam etti.
"...içeri girdiğimde, annem'in yatakta çıplak bir adamla,  kadeh kaldırdığını gördüm. Annem bir adamla yatmıştı.
Ben inanamayan gözlerle bakarken,  annemin yataktan çıkıp, benim yanıma gelip açıklama yapma isteğiyle dolduğunu anladım. Ama yapamıyordu.
Çünkü çıplak'dı.
Bunu yerdeki geceliğinden anlamak zor değildi.
Adam bana büyük mahcubiyetle bakarken, kim olduğumu bildiğini anladım.
Babamdan sonra,  anneme bu kadar destek olmuşken,  anneminde aynı şeyi yapması,  hatta benim buna birebir şahit olmam beni çok sarstı.
Hemde çok.. "
Son dediğinden sonra ses tonuna aldırmadan hıçkırıklara boğulmuştu.
İçim acıyordu.  Hemde çokk..
Su Hanım'ın böyle birşey yapması beni son derece şaşırtıp,  üzerken Eymen'in hissettiklerini tahmin dahi edemiyordum.
Yaşadıkları çok ağırdı. 
Eymen ailesine çok düşkün bir gençdi. Onlara toz bile konduramazken, onlar Eymen'i toprakta boğmuşlardı.
Haketmiyordu tabii ki. 
Kim hakederdi ki böylesi bir durumu? 
Eymen'le ayrılırken, elleriyle gözyaşlarını sildi.
Ardından bana baktı.  Ve bir elimi avuçları arasına alarak,
"İyi ki varsın Papatya'm. 
Sen olmasaydın,  ben şu an tetiği çekmiş vurmuştum kendimi.  Son derece kararlıydım.
Yeterince yorulmuşken, şu son olan beni yeterince yıktı.  Taşıyamıyorum artık. Çok yoruldum. Kaldıramıyorum tüm bunları.
Ben bunları hakedecek ne yaptım onlara? "
Dediği sırada,  bende elimi onun elinin üzerine koyup güven veren bir ses tonuyla konuşmaya başladım. 
" Allah kimseye kaldıramayacağı yük vermez.  Unutma!
Bu beden sana emanet, sen bu emanete hıyanet edip ona kıyarsan,  öbür dünyada bu olanların kat be kat fazlasını görürsün. Öylesi daha mı iyi?
Sen bunları kaldıramazken,  diğer dünyada ne yapacaktın?
Sakın bir daha böyle bir yola başvurma!
Tabii ki haketmiyorsun.  Kimse haketmiyor,  ama böyle sorunlar olduğunda ölüm çare veya kurtuluş değil.  Unutma! "dedim.
O ise haklı olduğumu belli eden bir tavırla başını olumlu anlamda salladı. Bana hak verişi mutlu etmişti beni. 
"Boşuna sevmiyorum seni,  bunu bir kez daha anladım. Sen sevilmez misin ulan!
Papatya,  Papatya'm.  Dilerim Allah'ım senin yolunu yoluma çıkarsın.  İmtihan'ın olayım senin.
Yeni bir sayfa açayım kendime.  Sadece seninle olan yeni bir sayfa. Beni çek götür bu cehennemden,  cennetine misafir et beni.  Öğrencin olayım.
Öğret herbişeyi bana.
Dinimi seninle en güzel şekilde yaşayayım.
Sonra gün gelsin, ölmeden önceki cennetim ol. Helalim ol.
Her yaprağında seviyor olayım seni.  Cennetime sebep ol. "
Dedikleri kanımı dondursa da,  doğrusunu söylemek gerekirse hoşuma gitmişti. 
Dinini öğrenip yaşamak istediğini söylençmesi beni çok mutlu etmişti. 
Ben bakışlarımı yere sabitlerken, " Ben bilmem öyle şeyler Eymen,  aşk,  sevgili.. V.s bana göre değil.  Amacım seni kırmak değil. Sakın yanlış anlama,  ama brn yapamam.  Kaderimde ne var kim var bilemem.
Bundan ötürü büyük konuşmak da istemem. Ama dinini öğrenmek istersen, sana seve sece yardımcı olurum.
Dediğimle beraber, Eymen az evvel benim yaptığım hareketi o bana yaparak gözlerimizin buluşmasını sağladı.
"Beni bu cehennemden kurtaracak tek kişi sensin.  Cennetine nail olmama sebep olacak inan tek kişisin. Bunu benden mahrum etme. Sakın bana karşı soğuk olma. Sen beni sevmesen de ben senin kaderindeki insanla kavuşana kadar, hiç bıkmadan usanmadan severim seni. " dedi.
Utandırmıştı söyledikleri. Ama bu düşünceleri beni bayağı bir şaşırtmıştı.
Eymen tuttuğu elimi bırakmadan,  yürümeye başladı.
Merdivenlere geldiğimizde su Hanım ile karşılaştık.  Ama Eymen Annesine bakmadan devam etti. 
Bizi elele görmesi beni utandırırken,  Eymen alışık olduğu için onu hiç etkilememişti.
Eymen arabasının kapılarını uzaktan kumandayla açarken,  şoför koltuğunun yanındaki kapıyı benim için açmış,  içeri geçmem için içaret etmişti.  Ben ise henüz sorgulamadan ona uyuyordum.
Arabaya bindiğimizde,  Eymez gazı köklerkem, nereye gittiğimizi merak ediyordum.
"Beni eve  mi bırakacaksın? " diye sormuştum ağzından laf almak için,
" Tabii ki hayır,  seni bulmuşkemçn bu kadar çabuk bırakır mıyım? "demişti.
Bu deyiş beni daha da meraklandırırken,  gözlerim gözleriyle buluştu. 
Onun beni seyrediyor olduğunu bilmek,  bir nebze utanmama neden olmuştu.
Araba ara sokağa girdiğinde,  gördüğüm manzarayla bugünkü ikinci şokumu yaşamıştım.
....
Bir bölümün daha sonuna geldik. 
Kitabım yaklaşık bir haftadır var.  90 kişi kadar görmüş.  😊❤
Çok mutlu oldum,  fakat görenlerin çeyreği dahi votelememiş.  😿
Bu üzücü.  Ama sabretmek lazım.
Multimedia'daki Papatya&Eymen çiftimizi de paylaşmış bulunmaktayım.
Umarım beğenirsiniz. ☺
Yeni bölüm'de görüşürüz inşallah. 🙈❤👋

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin