❤13❤

12.4K 921 548
                                    

Keyifli okumalar:)

Yarım saatlik bir yolculuğun ardından arabadan inip geldiğimiz yere baktım. Bu olamazdı, beni nasıl buraya getirirdi? Toprak elimi tutup beni yürütürken depodan içeri girip etrafa baktım. Gözyaşlarım dayanamayıp gözlerimden firar edince hıçkırıklarımı saklamak için titreyen çenemi sıkıyordum.

Toprak beni zorla bu depoya getirip deponun tam ortasına koyduğu sandalyeye oturtturmuş ellerimi sandalyenin arkasına bağlayıp ayaklarımıda sandalyenin ayaklarına halatlar ile sabitlemişti. Deponun camları deponun tavanı ile başlayıp birkaç santimetre aşağı inip bitiyordu. Camdan aşağısında her bir duvarın üzerinde işkence aletleri vardı. Gerçekten bana bunları yapacak mıydı, diye düşünmeden edememiştim o zaman. Toprağın kalpsiz olduğu zamanlar. Benim acı çığlıklarımı umursamadan bana işkence etmeye devam ettiği zamanlar. Sırf ondan boşanmak istediğim için bana işkence edecekti. Pantolonumu ayaklarımın dibine sıyırdı ve tişörtümü makasla ortadan ikiye bölünmesini sağlayıp iki yana ayırdı. Önce hafiften başlayalım diyerek sağ taraftaki duvardan jilet alıp yanıma yaklaştı. Jileti üst bacaklarımın üzerinde kan akacak şekilde dolaştırıyordu. Ayak bileğime doğru devam ederken bir yandan da konuşuyordu.

-Söyle bakalım Ece hanım, benimle boşanmak istiyor musunuz?

Ben acıyla gözlerimi kapatıp onun sorusunu cevapsız bırakmıştım. Buna sinirlenmiş olmalı ki jileti ayak bileğimde daha da bastırmaya başladı. Az daha bastırsaydı jiletin kemiğime denk geleceğine emindim. Jileti ayak bileğimde sapladığı yerden çıkartıp sol bacağıma geldi. Bu sefer daha derinden çizmeye başlamıştı üst bacağımı. Diz kapaklarımdan aşağı inip ayak bileğime geldi ve durdu. Sadistçe sağ bileğime yaptığı şekilde sol ayak bileğime de jileti bastırdı.

-Sağ bileğine yaptık sol bileğine yapmasaydık ayıp olurdu.

Sadistçe konuşmasının ardından acıdan kapatmış olduğum gözlerimi açıp Toprağa baktım. Yüzünde zevk alır gibi bir gülümseme vardı. Ben her ne kadar acı çektiğimi göstermemek için çabalasamda gözlerimde biriken yaşları görünce yüzündeki tebbessüm dişerini gösterecek şekilde sırıtmaya dönüştü. Bunun gerçek gülümsemeyle alakası yoktu, acı çekmemden zevk alıyordu. Onun yüzünü daha fazla görmemek için gözlerimi onun gözlerinden çektim ve karşı duvara baktım. Ona daha fazla zevk vermek istemiyordum o yüzden gözlerimi kapatmayacaktım. Toprak karşımda baktığım duvara yaklaşıp parmaklarını orada asılı duran aletlerde gezdirdi.

-Bu duvarda ki işkence aletleri daha mı çok ilgili çekti bebeğim? Benim için fark etmez. Bu tornavidaya ne dersin? Yada şu parmak kırmak için kullandığım alete ne dersin ha? Belki avukatının imzala dediği kağıtları imzalayamazsın, bu nedenle boşanamayız. Ya da bu penseye ne dersin ha? Sencede çok ilgi çekici değil mi?

Parmaklarını üzerinde gezdirdiği penseyi eline alıp bana yaklaştı. Penseyi yere bırakıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

-Ama ondan önce bacaklarına yapmak istediğim bir şey daha var. Ondan sonra söz, sıra penseye de gelecek.

Yüzünü yüzümden uzaklaştırıp arkama doğru yürüdü. Bu adam mı beni seviyordu şimdi? Yapmayın Allah aşkına. Elindeki kovayla karşımda durunca kovanın içinde ne olduğunu göremiyordum. Kovayı yere bırakınca içindeki beyaz kristale benzeyen şeyleri görünce ne yapacağını anlamıştım. Eline bir avuç alıp bacağımda oluşturduğu yaraya bastırmaya başladı. Bu tuzun yemeklere tat vermesi gerekiyordu ama şu an bana acı veriyordu. Yavaş yavaş bacağımdan aşağı inip bileğime geldi elindeki tuz bitmiş olacakki bir avuç daha alıp hepsini bileğimdeki yaraya bastırdı. Arkadan bağladığı ellerimi yumruk yapıp acı inlememin onun kulaklarına ulaşmasını istemediğim için dudaklarımı ısırıyordum. Ne yaparsa yapsın ona bu zevki tattıramazdım. Diğer bacağımada aynı işlemi uygulayınca acıdan kafamı duvarlara vurmak istesemde ağzımdan tek bir inilti bile kopmamıştı. Yere koyduğu penseyi eline alıp öbür eli ile de kolumu okşamaya başladı. Ben yapacağı şeyi gözlerim kapalı beklerken bir iki dakika hiçbir şey yapmayınca gözlerimi açtım. Göz kapaklarımı araladığım an ile etimi penseye sıkıştırması bir oldu. Ağzımdan çıkan acı iniltiye engel olamamışken kulaklarım onun samimiyetten uzak kahkahasını işitmişti. Hala penseye sıkıştırdığı kolumdaki et parçasını bırakmamışken pensenin kulplarından tutup mümkünmüşcesine daha da sıktı. Ağzımdan çıkan bir acı iniltiye daha engel olamazken acıdan bir şeyler ısırmak istiyordum. Dişlerimi birbirine biraz daha bastırırsam diş etlerime gömüleceklerdi. Toprak pensenin arasına sıkıştırdığı etimi penseden kurtarıp biraz daha aşağıya geldi kolumda. Kafamı çevirip onunla göz göze geldim birkaç saniye bakıp bir anda tekrar sıkıştırdı. Ağzımdan çıkan acı çığlık ile birlikte gözyaşlarımda kendini bıraktı. Toprak etimi penseye sıkıştırmaya devam ederken saçlarımın arasına öpücük kondurup saçlarımın lavanta kokusunu içine çekti.
-Seni seviyorum aşkım. Hayatımın anlamı, çocuğumun annesi. Ama benden boşanmaman için bunu yapmak zorundayım. Benden vazgeçemezsin buna izin vermem benden boşanamazsın!

MAFYANIN OĞLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin