Sessizce basını öne egmiş, bakamıyordu Esma Abla yüzüme. Bir şey demeden odama çıkmaya devam ettim. Sonucta ne kadar ısrar
edersem edeyim, bu sefer kesinlikle bir şey söylemyecekti..Odamın kapısını yavas hareketlerle aralayıp, girdim içeriye ve yatagıma dogru yol aldım. İçimde büyük bir sıkıntı vardı. Eğer Esma Abla bir şeyleri bildigi halde ben bilmem diyor ise kesinlikle büyük bir sorun vardı ortada. Acaba neler oluyordu?! Aşşağıya inmeye kalksam ve bir seyler sormaya yeltensem annem ceza verecekti. Ne tür bir ceza oldugunu bilmek ise delirtiyordu..
Annem, beni okuldan alabilir.
Babamı ikna edip, hayallerimin önüne taş koyabilirdi.Yapardı bunu.
Bilirdim, yapardı..Buralarda normalde kız çocuklarını okutmazlar. Bu yüzden okulda birkaç kız öğrenciden fazlası bulunmazdı. Bu birkaç kız öğrencinin arasında olmak ise en güzel mutluluk. Çünkü ben okumak istiyorum. Okuyayım ki buradaki insanlara yol gösterebilecek, bu cahilliği yok edebilecek bir konuma geleyim. Aslında şanslıyım bir bakıma. Bölgenin en büyük aşiretlerinden birisinin kızıyım. Üstüne üstün babam bana cok deger verir ve töreye karşı gelip beni okutuyor. Bu yıl üniversite sınavlarına hazırlanıyorum, lise son öğrencisiyim.
Ne yazık ki diğer aşiretlerin kızları benim gibi şanslı değiller. Ne babaları onları babamın beni sevdigi gibi seviyor ne de ailedeki herhangi bir erkegin saygısını görüyorlar. Sadece ailedeki erkekler de olsa keşke burada hiçbir erkek için kadınlar Önemli değil. Sadece çocuk yapıp evde hizmetçilik yapma konumunda oluyor maalesef. Daha yeni dogmuş bir bebek bile..
Göründüğü üzere aşiret ağalarının kızları dahi okutulmaz ve cahil kalırken. Normal bir ailenin kız çocugu hele ki onlar daha kötü bir durumdalar.
Düşüncelerime biraz ara verip saate baktım. Neredeyse 23:00 olmak üzere idi. Bunca zaman sadece bunu düşünerek mi vakit geçirmiştim.! Ah ne cok düşünmüşüm, artık uyusam iyi olacak. Ne de olsa sabah okulum var.
..................
Okula gitmek için uyandım, saate bakıp 07:30 yine tam zamanında uyandıgımı gördüm. Gerçi sürekli erken kalkarak -okul yokken bile- alıştım. Çünkü herkes belirli saatlerde yemek masasında olmalı. Babamın en titiz oldugu nokta her şeyin belirledigi zamanda olmasıdır. Sanırım ben de ona çekmişim.
Uykum ne kadar agır olursa olsun zamanında uyanırım, alarm kurmam. Bu yönümü çok seviyorum.Birkaç saniye yatagımda gözlerimi kapayıp kendime gelmek için sabrettim ve gözlerimi hızlıca açarak aktif hareketlerle lavaboya gidip rutin işlerimi hallettim. Krem rengi okul formamı giyerek, kahvaltı masasına dogru merdivenlerden inmeye başladım. Herkese " Günaydın " diyerek Berzan Ağabeyimin yanındaki yerimi aldım.
Kahvaltımı bitirmiş ellerimi yıkamaya giderken babamın " Havin! " diye seslenişine " Efendim bavé min(babam) " dedim. " Akşam eve erken gel keça min(kızım) " " Peki bavé min " diyerek lavaboya çıkıp ellerimi yıkadım. Çantamın kolunun tekini omzuma asıp, tekrar merdivenlerden inerek avlu kapısına yöneldim. Şoför kapıyı açınca hemen yerime geçtim ve her zamanki okul yolunu izleme gereksinimi duymadan, kitabımı alıp okumaya başladım.
..................
Bugünki dersler biraz sıkıcı geçmiş bile olsa gayette güzel geçmişti günüm. Eve dönüşümüzde her zaman alışveriş yaptığımız mağazaya uğrayıp bir elbise almıştı şoför. Ne oldugunu sordum fakat yine soruma cevap alamadım. Şu sıralarda ne kadar da cok cevapsız sorularımla kalıyorum. Ah sanırım çıldıracagım artık..
Eve geldiğimizde avluda bir hareketlilik oldugunu fark etmemle beraber kolumdan çekilip bir odaya sokulmam bir oldu. " Neler oluyor!? " diye Berivan Ablaya - en büyük agabeyim olan Raşit Ağa'nın eşi- çemkirdiğimde gözüm elinde gelirken şoförün aldıgı elbiseye kaydı ve artık soruma cevap almayı umarak, beklenti dolu gözlerle bakmaya başladım..
Berivan Abla biraz duraksadı çünkü benden böyle bir tepki beklemezdi, her zaman usluplu davrandıgımdan.
" Al şunu da giy, çabuk mutfaga git avludaki misafirlere kahve ikramını yap! " diyerek biraz önceki çemkirmeme karşılık verdi. Emrivakilerden hiç haz etmememe rağmen ses cıkarmayıp dedigini yapmaya koyuldum ve elbiseyi hemen giyip mutfaga hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.Mutfağa girdim ve girer girmez elime tutuşturulan kahve tepsisiyle mutfaktan dışarıya atılmam bir olmuştu resmen. Yine de ses etmedim bir bildikleri vardır herhalde diyerek. Kahveleri ikram ederken bütün misafirlerin nedense gözleri üzerimdeydi. Garipsedim açıkçası.
Kahvesinden birkaç yudum alan yaşlı bir adam söze girip " Sebebi ziyaretimiz belli. Kızınız Havin'i Allah'ın emri Peygamber'in kavli ile oğlumuza istemeye geldik."
Bu da ne demekti şimdi! Nasıl olurdu da beni istemeye gelirlerdi?! Beni.. İstemek.. Derhal gözlerimi babama çevirmemle başını öne eğmesi bir oldu. Gözlerinin her bir miliminden pişmanlık okunuyordu. Babama dönüp " Neden benim bundan haberim yok?! " diye sordum. " Sen karışma." Diyen kişinin biraz önceki yaşlı amcanın oldugunu fark etmemle gözlerimin dolması eş zamanlı oldu.
Elimdeki tepsiyi yere atıp hemen odama koştum. Gözlerimden akan yaşlar hızlanmış ve zihnimde şimşek gibi çakan şu birkaç kelimelik cümle ile aklım almaz bir karanlığa düşmüş, yatagımda yüz üstü aglıyordum artık hiç duraksız.
"Kızınız Havin'i istemeye geldik..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğudaki Aşk : Bir Dakika!
Short StoryBir kadın vardı. Gök yüzü diye adlandırırdı diger kadını. Anlatamazdı kimseye biliyordu..