' Berdan ağa ağzımı açtırma. Çoktan oturup konusuldu karar verildi. Ne dersin sen! Töreye karşı mı gelirsin? Hem bunları diyene kadar oğluna sahip çıkarlar. '
Haşim Ağa, bir hışımla ayağa kalkarak babamı yine bastırmıştı. Anlamıyorum ne tür bir şey bu?
Bu adamlar, babama nasıl oluyorda kendi konağında sıradan biri gibi ses yükseltebiliyorlardı?
Bütün bunları bir kenara bırakıp,ağabeyimin akibetini soracağım sırada Haşim ağa tekrardan söze girdi :
' Düğün hazırlıkları tez vakitte bitsin Berdan Ağa. Yoksa olacakları bilirsin?! '
' Bilirim Haşim Ağa sen hiç meraklanma. İki güne kalmaz biter.'
Dedikten sonra babamın sessizce söylediği kelimeler ile kanım donmuştu :
' Bilmez miyim ya? Bilmez miyim! Bir yanda oğlumun ölümüne, bir yanda da gözümden sakındığım kızımın ölüm fermanına ses edemeyeceğim.'
Neydi peki şimdi bu? Ne demekti! Ağabeyimin kabahati neydide cezası ölmekti? Hala anlam veremediğim durum beni çileden çıkartıyordu. Bu sırada pek kıymetli Haşim Ağa ve oğlu çıkışa doğru yöneldiler. İçimden bir oh çektim açıkçası. Artık babama olanları anlattırabilirdim. Onlar, odadan çıktıktan sonra hemen babama döndüm.
' bavé min(babam) ne demek oluyor bütün bunlar? Ne demek ölüm fermanı? Allah aşkına söyle artık. Fırat Ağabeyim nerede? Neden bu adamların her dediğine göz yumuyorsun? Susmasana baba, konuşsana! '
Sesimi yükseltmiştim çünkü sadece susuyordu. Konuşmam bittiğinde, gözünden bir damla yaş aktığını gördüm. Yavaşça, çalışma masasının karşısındaki koltuğa oturdu. Sessizce ağlamaya başladığında şok olmuştum. İlk defa onu bu şekilde ağlarken çaresiz ve yüzüme bakamazken görüyordum.
Tuttum ellerinden : ' Babam ağlama ne olur. ' Dedim.
Koskoca Berdan Ağa ağlıyordu, evlatlarına şimdiye kadar buralarda olmamış hiç yaşanmamış bir şekilde bağlıydı. Kız-erkek evlat ayırmaz hatta kızını (yani beni) çok severdi. Keza ben de onu.
............
Sonunda konuşmaya karar vermiş olacakki derin bir nefes aldı ve söze girdi :
' Kızım, ( Bir eliyle saçlarımı okşamaya başladı. Diğer eliyse hala ellerim arasındaydı) güzel evladım biliyorum sana okuman için söz verdim evlendirmeyeceğim dedim. Yemin ettim. Lakin, benim sözümden ve yeminimden büyük töre vardır. Seni geçtim, beni bile dinlemez. Bundandır içim kaç gecelerdir alev alev yanar. Şimdi diyorsun içinden biliyorum. ' Neden babam? Neden? ' Diye. Fırat ağabeyin neredeyse beş gündür eve gelmez oldu biliyorsun. Pazartesi, gece yarısı Haşim Ağa konağı bastı biliyorsun.
~~~Pazartesi gecesi, saat 2.30~~~
Birden bağırış seslerine uyandım. Uyku mahmurluğuyla neler olduğunu anlayamadım evvelinde. Avluya koştum hemen. Haşim Ağa bağırıyordu.
' BERDAN AĞAAA! OĞLUN FIRAT NERDEE? KIZIM NERDE? DERHAL OĞLUNUDA KIZIMIDA VER YOKSA OLACAKLARI SEN DÜŞÜNESİN'
'Ne dersin sen Haşim Ağa? Gecenin bir yarısı elinde silah konağıma gelecek kadar ne oldu? Ne istersin Fırat'tan? Kızının ne işi vardır konağımda! '
' Sesini alçalt hele de öyle konuşalım ' Deyip merdivenlerden aşşağı inmeye başladım. Tamam Fırat ile alakalı önemli bir şey olabilirdi ama Berfin'in durumla ne ilgisi vardı acaba? Merdivendeki son adımımı attığımda Haşim sinirle avlunun içinde yürümeyi kesti ve bana doğru döndü. Gözlerinden alev saçıyordu.
' Berdaaan oğlunun yediği haltı bilmez misin? Gecenin bir vakti buraya boşuna gelmedim ben. Eğerki Fıratın yerini biliyorda söylemiyorsan oğlunu da senide öldürürüm. Töreyi bilmez misiniz? Oğlun olacak alçak kızımı kaçırdı! '
Sonuna doğru iyice yükselen sesiyle bir an irkilsemde belli etmemeye çalıştım. Fırat'ın böyle bir şey yaptığına inanamıyordum. Nasıl olurda yakında nişanlanacak kızı kaçırırdı!
' Bilsem demez miyim ağam. Hemen hazırlanın Fırat la Berfin'i bulmadan gelirseniz hepinizi vururum. ' Diye bağırdım adamalarıma. Bunun üzerine Haşim Ağa :
' Dua etde, benden önce bulsunlar onu! '
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Medya: Fırat ve Berfin.
Merhaba arkadaşlar yine bir şeyler karaladım bakalım olmuş mu? Bence olmadı ama olacak ışık var gibi ha? Neyse iyi günler dilerim.
