Genç kız gözlerini açtığında tek hissettiği boşluktu. Birkaç saniye durdu. Gözlerini kırpıştırdı. Etrafında yaşananları algılamaya çalıştı. Birden fazla ses duyuyordu. Tepesinde dikilen adamları farkedebilmişti. Etrafına bakındı ancak gördüğü her şey bulanıktı. Yanından kalp atışına benzer sesler geliyordu. Kızın içinde büyüyen endişeyle kalp atışı diye düşündüğü sesler düzensizleşmişti. Endişe gitgide korkuya dönüşürken kız doğrulmaya çalıştı. Üzerine birden çok el abandığında kız başarısız oldu. Yine de çırpınmaya devam etti. Odadaki bağırışmalar arttı. Ardından kolunda bir sızı hissetti. Son gördüğü üzerine eğilen beyaz önlüklü adamlardı.-
Gözlerini açtığında, oturur pozisyondaydı. Tahminen bir koltuktaydı. Ellerini kaldırmak istedi, ancak yapamadı. Hâlâ net göremiyordu etrafını. Buna rağmen bileklerine dolanan şeylerin kemer olduğunu anlayabilmişti. Ayaklarını oynatmaya çalıştığında yine başaramadı. Görüşü yavaşça netleşmeye başladığında etrafındaki şeyleri seçebilmeye başlamıştı. Yakınında bir masa vardı. Üstünde ise ne olduğunu bilmediği aletler vardı. Ki ne olduğunu bilmese bile, görüntüleri kızı ürpertmeye yetmişti.
"Demek uyandın." Kapı tarafından gelen sert ses kızın bakışlarını o tarafa yöneltti. Takım elbise giyen yaşlı bir adam vardı karşısında. Buranın yöneticisi olmalı diye düşündü.
Dudaklarını araladı ancak konuşamadı. Birkaç kere yutkundu ve tekrar denedi.
"Siz kimsiniz? Neden buradayım?" Zar zor duyulan sesini adam kelimesi kelimesine duymuştu. Yaşlı olabilirdi, fakat sağlığı oldukça yerindeydi.
Genç kızın sorusu adamı gülümsetti. Masumiyetten zerre bulunmayan bir gülümsemeydi bu. Aslında anlatmayabilirdi. Ama anlatacaktı. Sonuçta biraz sonra her şeyi unutacaktı.
"Biz HYDRA'yız. Sen buradasın, çünkü seni bir projemizde kullanacağız. Yıllardır uyutuluyordun, uyanma vaktinin geldiğini düşündük." Kız kaşlarını çattı. Anlamıyordu, o sıradan bir insandı. Belki de değildi. Tanrım, ben kimim? diye düşündü. Ancak sanırım sesli düşünmüştü çünkü yaşlı adam ona cevap vermişti.
"Adın Ava Bianca Forbes. Sen Yaz Askeri'sin. Bunları bilmen yeterli. Fazla anlatmaya gerek yok. Sonuçta birazdan tekrar unutacaksın."
Dondu. Korkuyu iliklerine kadar hissetti genç kız.
"Her şeyi mi?" Zorlukla fısıldadı kız.
Adam sırıttı.
"Her şeyi değil," karşılık olarak boş bakışlar aldığında devam etti:
"Yaz Askeri olduğunu ve bize çalıştığını bileceksin." Adam ayağa kalktı. Sanırım gidecekti.
Kızın kafasında bir sürü soru işareti vardı. Hiçbirinin cevaplanmayacağını biliyordu, bu yüzden sustu. Şimdiden tiksindiği adam kapının kolunu kavradığı an aklına bir şey gelmiş gibi durakladı. Ve ağzındaki baklayı çıkardı.
"Ah, bir de görevini bileceksin. Sana verdiğimiz hedefi imha edeceksin."
Genç kız, artık dayanamayacağını düşündü. O dövüşemezdi ki.
"Peki hedef... O kim?" Adam yeniden sırıttı. Bugün ne çok dudakları kıvrılıyordu.
"James Buchanan Barnes. Kısacası, Kış Askeri." Adamın odadan çıkmadan önce söylediği son şey buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer Soldier | bucky barnes [winter soldier]
Fanfiction"Zıt iki asker. Biri soğuk, biri sıcak. Biri dondurucu, biri kavurucu. Biri üşütür, öteki yakar." - 'Kış Askeri varsa Yaz Askeri de olmalı.' Diye düşünerek yazılmış bir hikaye. [askıda.]