-"Anne, geri döndüm!" Kapıdan girer girmez içeriye seslendi genç kız.
Yüzündeki ruhsuz ifadeyi sahte bir gülümsemeyle zorlukla değiştirmeye çabaladı ve gözleriyle odayı taradı. Her zaman oturma odasındaki üçlü koltuğun köşesine, battaniyenin altına kıvrılan annesi, yerinde yoktu. Elinde taşıdığı hasır sepeti yavaşça koltuğun üzerine bıraktı.
"Anne?" Diye yeniden seslendi bir umutla. Cevabını alamadı.
Temkinli adımlarla evin içerisinde ilerlemeye başladı. Hiçbir sorun olmadığına kendini inandırmaya çalıştı. Sonuçta, ne olabilirdi ki?
Mutfağın önünden geçti. Orada değildi. Banyoya baktığında sonuç hâlâ aynıydı. Tam devam edecekti ki duyduğu sesle aniden olduğu yerde kaldı. Sessiz, zorlukla duyulan hıçkırık sesleri, kızın içini titretti. Sesin annesinden geldiği barizdi ve bu kızı ürkütüyordu. Ani bir dönüşle arkasını döndü ve sesin geldiği odaya, kendi odasına doğru ilerledi. Attığı her adımda kalbinin artan sesini duyuyor, ne olduğuna dair teoriler üretiyordu.
Sonunda kapının önüne vardığında derin bir nefes aldı ve içeriye adımladı.
İçeride, annesi, yerde oturuyor, kızın eşyalarını göğsüne bastırıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Genç kız başta algılayamadı. Neler olmuştu? Annesi neden bu haldeydi?
"Anne?" Annesi, insanüstü bir hızla başını kaldırdı ve aynı anda gözyaşlarını gizlemeye çalıştı. Kızın yüreği parçalandı.
"Bianca? S-Seni beklemiyordum." Kadının kırılan sesi ve hüzünlü bakışları kıza bir şeyler ima eder gibiydi.
"Anne, ne oldu? Seni ne bu hale getirdi?" Ava, usulca, biraz da endişeli bir şekilde sorularını yöneltti. Düşünceleri başının içinde dört dönüyor, endişe katsayısını giderek arttırıyordu. Ne yapacağını bilemiyor, elleri vücudunun iki yanında titrek bir şekilde sallanıyordu.
Annesi cevap veremeyip bir kez daha hıçkırdığında, Ava dayanamayıp annesinin yanına çöktü ve zayıf kollarını yanındaki titrek bedene sardı. Bir süre sakinleşmesi için zaman verdi ve bu süre zarfında sırtını sıvazladı. Sonunda annesi sakinleşmeye başladığında fısıldadı:
"Bianca..." Ava annesini cesaretlendirmek için hafifçe kolunu okşadı.
"B-ben... Çok kötü bir şey yaptım." Kızın hareket halinde olan eli durdu. Ne diyeceğini bilemedi. Annesinin ne yaptığını bilemiyordu, bu yüzden ne tepki vereceğini de kestiremiyordu. Ama biliyordu ki, ne yaparsa yapsın annesine karşı düşünceleri değişmeyecekti. Annesiydi sonuçta, nasıl değişebilirdi ki?
"Ne yaptın anne?" Tereddütle sordu. Annesinin derin bir nefes verdiğini duydu. Nasıl anlatacağını bilemiyor gibiydi. O kadar çaresiz görünüyordu ki, Ava onun bu haline bakarak saatlerce ağlayabilirdi. Sonunda bakışları buluştuğunda, bir şey diyeceğini anladı, ve kendisini en kötü şeye hazırladı.
"Ben... Çok yanlış insanlara bulaştım Ava."
-
Asker, tanımadığı bir mekanda gözlerini kırpıştırarak açtı. Karanlık ortama gözlerinin alışması için bir süre kıpırdamadan bulunduğu sert zeminde hareketsizce uzanmaya devam etti. Sonunda nesneleri seçebilmeye başladığında hafifçe kıpırdama dürtüsü başından tüm vücuduna yayılan tarifsiz acıyla son buldu. Boğazından çıkan kısık inleme odanın duvarlarına çarpıp geri döndü. Etraf o kadar sessizdi ki, kız hızlanan kalp atışlarını duyabiliyordu. Neden burada olduğunu hatırlamaya çalıştı. Başarısız oldu. Tedirginlikle, hissettiği tüm acıya rağmen kendini doğrulmaya zorladı. Sonunda oturur pozisyona geldiğinde, etrafı inceleme fırsatı buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer Soldier | bucky barnes [winter soldier]
Fanfiction"Zıt iki asker. Biri soğuk, biri sıcak. Biri dondurucu, biri kavurucu. Biri üşütür, öteki yakar." - 'Kış Askeri varsa Yaz Askeri de olmalı.' Diye düşünerek yazılmış bir hikaye. [askıda.]