Masumiyet Sarayı

43 7 1
                                    

Efsaneye göre kanatlı ırkın ilk atası Yüce Baba Empor katıldığı bir savaşta mağlup olur. Helak olan ordusundan kalan birkaç askerle günlerce sığınacak bir yer arar, lakin çaldığı her kapı yüzüne kapanır. Yiyecek tek lokma yemek, içecek bir yudum sularının kalmadığı bir gün Yüce Baba Empor bir taşın üstüne oturur ve susuzluktan kavrulan ordusunu seyre dalar. Düştükleri perişan duruma sinirlenir ve oturduğu taşa öfkeyle bir yumruk atar. Taş bir anda ortadan ikiye ayrılır ve ortasından sular fışkırmaya başlar. Askerler taştan fışkıran suya hücum ederler ve bir güzel kanarlar. Yüce Baba Empor bunun bir işaret olduğunu düşünür. Askerlere buraya yerleşeceklerini söyler. O gün Masumiyet Sarayı'nın ilk temelleri atılır. Neron'da dağınık halde yaşayan tüm kanatlı ırklar sarayda bir çatı altında toplanır. Burada birlik ve beraberlik içinde yaşarlar. O gün bu gündür Masumiyet Sarayı Neron'un kalbi ve yönetim merkezi olur.

Sarayın üzerinde o kadar güçlü bir büyü vardı ki içerisinde asla yalan söylenemezdi. Ayrıca inşa edildiği günden bu yana hiç kan akıtılmamıştı bu sarayda. Adı da buradan geliyordu Masumiyet Sarayı'nın. Saf ve temiz...

Yapımı uzun yıllar süren, binlerce metrekarelik alanın üzerine kurulmuş devasa bir saraydı. En alt sınıf ırk olan koriyonlar köle olarak kullanılmıştı. Koriyonlar büyü veya herhangi bir özel gücü olmayan basit canlılardı. Neron'da yaşayan diğer ırklara göre onlar; bu gezegenin kamburuydu ve kölelikten başka bir işe yaramazlardı.

Yüzlerce oda, derslikler, salonlar, kuleler, şifa evleri, çarşı, büyük bir askeri kışla, yollar, merdivenler tam bir mimari harikasıydı. Ana sarayda Neron'un mutlak hükümdarı ve ailesi yaşardı. Buranın duvarları beyaz mermerle kaplanmıştı. Duvarlardaki oymalarda, kapı ve pencere süslemelerinde meld işçiliği vardı.

Meldler yeşil suratlı, koca burunlu, çirkin cücelerdi. Metalleri ve değerli taşları işleme konusunda oldukça hünerliydiler. Ete olan düşkünlükleriyle tanınırlardı. Yeşil diyar ormanlarında ağaçtan evlerde yaşarlardı.

Ana sarayın zemini cam gibi parlayan siyah bir taşla döşenmişti. Muazzam bir görüntüsü vardı. Kubbede oldukça büyük, beyaz bir taş hemen göze çarpıyordu.
-Digo adını verdikleri bu  çok ender rastlanan taş; gündüzleri gün ışığını depoluyor ve geceleri sarayın aydınlatılmasında kullanılıyordu.

Sarayın kuzeyinde huzur bahçesi vardı. Yerlerin yeşil çimlerle kaplı olduğu, rengarenk çiçeklerle bezenmiş, şekil verilmiş çalılarla süslenmiş harikulade bir yerdi burası. Boşuna huzur bahçesi denmemişti. Bahçenin ortalarına doğru yuvarlak bi havuz, havuzun içinde kucağındaki üç bebeğe gülümseyen bir anne heykeli vardı. Bebeklerden sağ baştakinin siyah ortadakinin ise beyaz kanatları vardı. Soldakinin ise kanatları yoktu.

Sarayın güneyinde ise ucu bucağı görünmeyen tarlalar bulunuyordu. Burası bereket bahçesi idi ve envai çeşit meyve, sebze yetiştiriliyordu. Sarayın yiyecek ihtiyacı buradan karşılanıyordu.  

Masumiyet'in çevresi kalın ve yüksek surlarla çevrilmişti. Güvenlik hat safhadaydı. Yaşayan son paregali ( Yüce Kob ) korumak hiçte kolay değildi çünkü.

MASUMİYET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin