Bu hikaye 2013 yılının Kasım ayında yayımlanmaya başlamış, 2015 yılının Kasım ayında Epsilon yayınevi ile basılmıştır! İlk 2 bölümden sonrası kaldırılmıştır.
Bazen sadece düşünürdü insan. Neyi veya nasıl düşündüğünü bilmeden. İçindeki boşluk bir duvara dakikalarca bakmakla gösterirdi kendini. Düşünceler geçip giderken hiçbirine odaklanma gereği duymaz, sadece bırakırdı kendini.
Sırt üstü uzandığım yatağımda tavanı izlerken ne hissettiğimden bile emin değildim. Düşünecek o kadar çok şeyin olması, sadece akışına bırakmam gerektiğini fısıldıyordu bana. Yeni bir hayat... İşte bu üç kelime uykumdan çekip almıştı beni.
Geçen hafta taşınmıştık bu yeni şehre. Babamın çalıştığı özel şirket, okulların açılmasından 3 hafta sonra babamı buradaki birime gönderme kararı almıştı. Bu kararı alırken bizim hayatımızı ve düzenimizi düşünen olmamıştı tabii ki. Neden düşünsünlerdi ki, daha büyük yatırımlar için küçük bir aileyi gözden çıkarmak kolaydı onlar için.
Yeni yeni herkesin kaynaşmaya başladığı eğlenceli sınıfımdan 3. haftanın sonunda göz yaşları içinde ayrılmıştım. Yaşımın 17 olduğu gerçeği ben sevdiklerimden ayrılırken değişip, küçük rakamlara iniyordu. 2 yılı birlikte okuduğum insanlardan ayrılırken yaşadığım karşı konulamaz duygu seli hala devam etse de bu duruma alışık olan bünyem yavaş yavaş olayı sindirmeye başlamıştı.
Küçüklüğümden beri sürekli taşınıyorduk. Bir yerden sonra saymayı bile bırakmıştım. Her ayrılık yeni bir hüzün tohumu ekiyordu kalbime ama sonra geçiyordu. Unutuyordu insan. Yavaş yavaş sevdiklerinin yüzü de, onlarla yaşadığın anılarda bir sis perdesinin arkasında gibi görünüyordu sana. Çünkü yerine yenileri geliyordu. Şimdiye kadar taşındığımız her ilde yeni bir hayat kurarak mutlu olmayı başarmıştık. Şimdi de sadece taze acımı kalbime gömüp önüme bakmam gerekiyordu.
Bu yeni şehri sevmekten başka çarem yoktu ve ben buna alışmış birisi olarak çoktan o atmosfere girmiştim. Eski okulumdan göz yaşları ile ayrıldıktan sonra yeni şehrimize taşınarak 1 hafta boyunca burayı tanımaya çalışmıştık. Eski arkadaşlarımın numaralarını daha geldiğimiz ilk gün silmiştim. Zaten gelmeden önce de onlara durumu açıkladığım için bana ulaşmaya çalışmayacaklardı. Alışmak istiyorsam geçmişi unutmak en iyisiydi. En azından ben böyle adapte olduğum için geçmişin üzerine bir perde çekmekten geri durmamıştım.
Yine hüzünle boyanmış olan gözlerim saate kaydığında vaktin geldiğini görerek kendimi kalkmaya zorladım. Sabah erken kalkmanın kötü yanı da bir daha yatamamaktı.
Dün gece duş alıp saçlarımı kuruttuktan sonra kendimi direkt yatağa attığım aklıma gelince ellerimi saçlarıma daldırdım. İçinden çıkmak için kendimi yoracağım kadar karışık durumdaydı. Saç taramaktan hoşlanmadığım için yüzümü buruşturup ayağa kalktığım sırada kapı bir kaç kez tıklatıldı. Ben daha ağzımı açıp 'gir' diyemeden annem o pozitif enerjisiyle içeriye süzüldü. '' Uyanmış mı benim kızım?''
Yarım saattir içinde bulunduğum depresif ruh halinden kurtulurken üzerime bakarak pijamalarımı çekiştirdim. Uyanmıştım ama daha hazırlanmamıştım. '' Kahvaltı hazır.'' diyen anneme döndüm. '' 2 dakikaya geliyorum.'' dedikten sonra kendimi çalışma masama attım.
Bugün için bana lazım olacak önemli şeyleri çantama koyarken annem de arkamdan gülmüş ve ardından neşeli sesiyle şarkı söyleyerek odadan çıkmıştı.
Çantamı hazırladıktan sonra önüme çıkan ve eşi olmadığı için boynu bükük duran çorabıma bir tekme atarak yatağın altına gönderdim. Her tek çorabıma aynı şeyi yaptığım için umarım orada eşini bulurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ DEĞİLSİN
Teen FictionLisede havalı havalı üyesi olduğum bir grupla ortalıkta takılmam gerekirken neden üyesi olduğum grupla birlikte sayısız kere rezil olmuştum ki ben... Doruk denen çocuğun ve hep onun arkasında dolaşan ördek sürüsünün bizimle alıp veremediği şey neydi...