Saat 7.30.Günlerden pazartesi benim bu ruh haline bürünmemin 4. Ve son senesi çünkü nihayet lise bitiyor. Evet lise son sınıfım ve her şeyden cabuk sıkılan biri olarak liseden nekadar bıktığımı anlayamazsınız. 7.36 annemin tiz sesi kulaklarımı dolduruyor ve beni sıcacık yatağımdan kalkmaya zorluyordu. Neyseki 1 saatte hazırlanan kızlardan değildim ve okul formasını giyip çantamı hazırlamam 3 dakikamı almıştı. Alt kata indiğimde annemi salonda televizyon izlerken buldum çünkü hazırladığı kahvaltıları asla yemediğimi biliyordu. Kendime sıcak bi filtre kahve yaptıktan sonra annemin yanına gittim ve son 10 dakikamın tadını çıkarttım.
Kahvemi bitirip mutfağa bıraktım ve banyoya yöneldim.
Banyoda siyah ve uzun saçlarımı düzgünce ayırdıktan sonra aynadaki yansımama baktım. Her sabah olduğu gibi ölüye benziyordum ve bunda kemik rengi tenimin de payı büyüktü ama yinede yüzüme dokunmadan banyodan çıktım ve ayakkabılarımı da giyerek evden ayrıldım.Servis gelince herzaman ki buzdan duvarımla servise bindim ve kimseyle konuşmadan ikili koltukların birinde tek başıma oturup müziğimi dinleyerek bu sürecin biran önce bitmesini bekledim. Yanlış anlamayın arkadaşım olmadığından veya insanların beni sevmemesinden değildi bu tavrım sadece hayatımda bir kaç insana güvenirdim ve daha fazlasına ihtiyaç duymazdım. İnsanlar beni merak ederdi -tabi bunun dış görünüşümle olan alakası su götürmez bir gerçekti- ama ben onlarla ilgilenmezdim. Onları küçük gördüğümden değil sadece onları önemsemediğimden. Evet,insanları önemsemiyorum daha doğrusu önemseyemiyorum. Yani hiçbir zaman ruhunu merak ettiğim birisi olmadı ve ben hayatımda olan insanların gerekli olan yüzleriyle ilgilendim,gerisi benim için hiçbir zaman merak konusu olmadı.
Servisten inip cehenneme ilk adımı attığımda birkaç kişinin suratı bana dönmüştü bile, bense hedefime yönelip arkadaşlarımdan birisini gördüğümde oraya doğru yürümeye başladım. Su beni görünce hemen parlayan gözlerle bana doğru ilerlemeye başladı ve aramızdaki mesafeyi kısa sürede kapattı.
-Mısra! Çok özlemişim ya kızım nekadar oldu farkında mısın görüşmeyeli?
-Canım biliyosun Kanada'dan yeni döndüm kimseyle iletişim kuramadım.Ama bende sizi özledim sahi nerede bizimkiler?
-Kantinde hepsi yalnız Bilge yok oda birazdan gelir.
-Tamam siz takılın ben Şule hocayı görüp geliyorum.
-Tamam geç kalma.Su'yun yanından ayrıldığımda kendimi tuhaf hissetmiştim çünkü uzun zamandır etrafımda yakın arkadaşlarım bulunmamıştı. Ailem dil eğitimi için beni Kanada'ya göndermişti ve ordan dönünce de hiçkimseyle görüşmemiştim. Hepsini severdim özellikle de Su'yu. Su küçük yaşlarımdan itibaren olmayan kız kardeşim olmuştu. Ailelerimiz de yakın olduğundan her anım onunla geçmişti diyebilirim. Arkadaş canlısı,eğlenceli birisiydi ve insanları kendine hayran bırakmak konusunda üstüne yoktu. Birbirimizi çok iyi anlar,kollardık. Yaz tatilinde onsuz zor zamanlarım olmuştu ama yinede aramamıştım çünkü Su'dan daha çok sevdiğim bir şey varsa oda yalnızlıktı. Evet, yalnızlık. Yalnız olmayı,olduğum gibi olmayı çok seviyordum ve bunun için her fırsatı değerlendirirdim. O yüzden bu yazda öyle yaptım.
Düşüncelerimden sıyrılıp Şule hocanın yanına vardığımda onu kitap okurken buldum. Beni görünce kitabını bırakarak yanıma geldi ve bana sarıldı.
-Mısra kızım nerelerdesin özlettin kendini.
-Eğitimden dönünce kendime biraz izin verdim Şule abla bu yüzden etütlere de katılamadım.
-Kızım bu sene en önemli senen çok şey kaçırdın.
-Biliyorum ama sen merak etme toparlıcam ben hepsini.
-Sana güveniyorum Mısram,annenler nasıl?
-Gayet iyiler selamları var. Ben bizimkilerin yanına gidiyorum derste görüşürüz zaten.
-Tamam güzelim geç kalma hadi.Şule ablanın yanından ayrıldığımda gülümsemeden edemedim çünkü bende onu özlemiştim. Şule abla küçüklükten beri annem gibi olmuştu kızı Ayşenin arkadaşı olduğum için sürekli görüşürdük. Ayşe vefat ettiğinde kendini kaybetti uzaklaştı her şeyden, uzun bir süre ondan haber alamadık ama geri döndüğünde eski Şule ablaydı. İçten içe acı çeksede bize gülücükler saçmaya devam etti ve bizde onun acısını azaltmak için elimizden geleni yaptık. Şimdi 4 sene oldu ve eskisinden daha iyi durumda.
Bizimkilerin yanına vardığımda diğerleriyle de sarılma faslını bitirip yanlarına oturdum. Ve işte bizim tayfa toplanmış okul müdürünü bekliyoduk.
Bizim gruptan daha doğrusu "tayfadan" bahsetmek gerekirse -sonuçta Ankaralıyız- bu 5 kişilik grup 3 kız 2 erkekten oluşuyordu ben ve Su dışında grubun son kız üyesi de Bilgeydi. Bilge iyi kalpli eğlenceli bi kızdı,onu da çok severdim fakat düşücelerimiz uyuşmadığından Su kadar yakın gelmezdi bana. Diğer 2 kişiyse Kaan ve Tolgaydı. Bu ikisini özetleyecek olursam ikisi de tam anlamıyla kardeşten farksızdı ne ben uzun uzun anlatıyım ne de siz düşünün,kardeş işte başka ne denir ki...
Müdür kürsüye çıktı ve Saygı Kolejinin ilk gün konuşmasını yapmaya hazırlanırken durdu ve son anda yetişmeye çalışan birine seslendi.
-Oğlum hadisene senin keyfini mi bekleyeceğiz!Herkesle birlikte bende arkamı gelen kişiyi görmek için döndüm.
Ve onu gördüm.-----------
Multimedya💎 Mısra Kılıçarslan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ucuz Roman
Teen FictionHer insan doğar,yaşar ve ölür. Doğmak ve ölmek kavramları ne kadar somut ve nesnelse, yaşamak da bir o kadar göreceli ve özneldir. Herkes şurada , şu saatte,şu yılda doğdum diyebilir ve yahutta herkesin şu zaman ölmeliyim dediği anlar olabilir. Ama...