Onun yüzü gözümün önünden gitmiyordu bilmiyorum onu bana çeken şeyi anlatamıyorum... Saçlarının dipleri kahverengiydi uçları sarı, asi, bir o kadar da çekiciydi. Mavi gözlerinin ardın- daydı onu bana çeken şey. Çok güzel giyiniyordu yani onu sadece 1 gün görmüştüm hatta sadece bir an , gözlerim ona değmişti . Bilmiyorum belkide onu bana çeken şey mavi gözlerinin ardında ki gürültüydü... Dolgun dudakları vardı sanki çileğin kırmızılığı dokunmuştu dudağına. Dudağının sağ üst tarafında kahverengi bir beni vardı beni ona çekiyordu gülümsediğinde beni gerneşiyor ve o bembeyaz dişleri beninin güzelliğini yok ediyordu... Kaşları kahverengiydi ve gözleri ile bütünleştiğinde sanki bir şeyler anlatırcasına çekiciydi... İşte onun yüzü bu kalbi de dışı kadar çekicimiydi acaba ?...............................................
Bu geceden de bir şeyler anlamıştım odam her ne olursa olsun bu gürültü benim peşimi tek bir şekilde bırakacaktı bu evden ne zaman def olup gidersem.
Annem babama aşık falan değildi,annem sadece babamın olanca parasına aşıktı. Annemi çok iyi tanıyordum zaten babamla da bu yüzden evlenmişti hatta beni de babamın parasına karşılık kullanmıştı. Beni de bu yüzden sevmiyorlardı... Annem amacına ulaşınca (beni doğurunca) dadım Clara Hanım'ın kollarına bırakmıştı küçücük bir bebekken bile bu gürültüye maruzdum babam bu durumu öğrenmeden önce beni çok severdi, hatta onunla oyun oynamadığım bir gün bile yoktu. İşten eve geldiği zaman ''babam geldi'' diyerek kollarına atladığımı hatırlıyorum...
Bir gün babam yine işten eve dönmüştü tam ona koşup sarılacakken beni eliyle itmişti ''Asya sonra kızım hadi sen odana git geleceğim ben'' dedi. Ve o günden sonra hep odamda tek oynadım. Bekledim,bekledim,bekledim... Fakat babam o akşamdan sonra hiç gelmedi...Beni 10 yaşıma kadar işim var kızım diyerek oyaladı... Zaten o günden sonrada benimle konuşmadı. Ben uyuyorken odama gelip, yatağımın solunda ki konsola para bırakıp anlıma hafif bir öpücük kondurup giderdi.
''YİNE BİR SABAH''
Saat 06:30
İlk defa olan bir şeydi bu alarmım çalmadan uyanmıştım. Hemen üzerimi giyinip aşağı indim kendime atıştırmalık bir şeyler hazırladım, daha okula gitmeme 1 saat vardı. Fakat evdekilerin yüzünü görmemek için erken çıkacaktım. Kapıyı açtım, karşımda Mehmet Beyi görünce birden irkildim.
Mehmet Bey:
_ Küçük Hanım daha saat çok erken ne işiniz var burada?
_ Bu gün kendim gitmek istiyorum...
_ Babanızın haberi var mı ?
_ Evet var anneme söyledim. İzin verdi. (Yalan,yalan,yalan )
_ Peki o halde buyur.
_ Günaydın bu arada. Görüşürüz.
Mehmet Bey bana pek inanmasa da kafa salladı.
Mehmet Bey, uzun boylu,saçları aka dönmek üzere , hafif göbekli , bıyıklı bir adamdı hep güler yüzüyle hatırlarım onu. Çocukken bahçede oynarken takılıp düştüğümde hep o kaldırırdı beni ''Üzülme küçük hanım büyüyünce bunları hatırladığın zaman sadece gülümseyeceksin'' derdi ve benim yüzümde saf bir tebessüm oluşurdu. O da benim yaşadıklarımı anlıyor ve bana hak veriyordu. Annem ve babamın gürültüsüne evdeki çalışanlar da maruz kalıyordu... Sabah aşağı indiğimde hep bana acıyarak,üzülerek bakıyorlardı.
Evden biraz zorda olsa çıkmayı başarmıştım. Bahçe kapısından dışarı ayağımı atar atmaz, gökyüzüne baktım ve derin bir nefes aldım. Sabahları yok olmamış o toprak kokusu benim en sevdiğim koku. Ve hiçbir zaman koklamadan duramam. Başımı yere indirdiğimde bana sürtünen yumuşacık bir şey hissettim. ''Yinemi Cosby ufaklık çorabımı kirleteceksin'' Yan komşumuzun köpeği Cosby çok tatlı ve tam bir çorap düşmanı.