Dibe doğru battığını hissetmek insanı özgür kılar. Çünkü bazı şeyleri hiç düşünmemeye takmamaya başlar çünkü sonu bellidir bu onu özgürleştirir,hafifletir...Bazen etrafımızda çok rahat insanlar görürüz ya işte onların hepsi pozdur çünkü öyle insanların içindeki uçurumu göremezsiniz.Ama onlar her gün,her saat, her dakika daha çok dibe batarlar. İşte en kırılgan,en narin onlardır. Onlara dokunmayın onlar zaten uçurumun dibinde yaşayan insanlardır.En özgür onlardır ama;en tutsakta onlardır.Onlar sizi önemsemezler belki ama onlara her dokunuşunuz onları daha çok dibe batırır.Ama belki bir gün birisi gelir onlara yıllardır aradıkları kanatları takar ve onlar artık uçurumun dibinde değil o kişinin kalbinde özgür olur.
Ben ne kadar onları umursamıyorum desem de onlar benim hep bir yerimde oldular her zaman bir yanım onlara aitti.Ve onları ben her gün oramda besledim.Sahip olduğum şeyler çok gibi gözüküyor ama aslında benim sahip olduğum tek şey kalbimdeki güzellikler ve ben her ne kadar dibe doğru batsam da beni bekleyen kocaman bir okyanus var ve orada yalnız değilim.Bunu bilmek beni rahatlatıyor.Ailem beni gün geçtikçe yok ediyor.Ama bunun farkında değiller. Bir gün umarım ki bunu fark ederler.
Kapı çaldı.İlk defa evde özgür olduğumu hissettim.Merdivenleri üçer beşer atlayarak kapıya koştum.
_''Dur sen Suzan Teyze ben bakarım.''
Suzan Teyze benim bu davranışımı görünce mutluluktan sırıttı. O da benim hep mutlu olmamı istiyenlerdendir. Bu yüzden hep en sevdiğim yemekleri yapar.
Kapıyı açtığımda karşımda Selin'i gördüm.Doğrusu şaşırmadım bu aralar hep benim evime gelmek istiyordu.
_''Aaa! Selin sen miydin?''
_''Evet ne oldu sevinmedin mi yoksa?''
_''Yok ya ondan değil zaten benimde canım sıkılıyordu.Hem sana sormam gereken şeyler de vardı gelsene.''
_''Tamam o zaman ne soracaksın ki sen bana?''
_''Gel ilk önce bi yukarı odama çıkalım orada anlatırım sana.''
_''Peki.''
Dedi ve onu yukarı çıkardım odamı görünce çok beğendi. Aslında odam sadece siyah ve beyazdır duvarları siyah eşyalarımda beyazdır. Yani benim en sevdiğim gibi.Hayalini kurduğum odaya tam iki sene önce kavuştum doğum günümde.
_''Selin abartma normal bir oda işte.''
Dedim ve yatağıma attım kendimi.
_''Ne abartmaması kızım olay bir odan var tam benim tarzım değil ama hoşuma gitti ne bileyim.''
_''Her neyse boşver şimdi sen odayı falan da seninle konuşmamız gereken şeyler var yani sana sormam gereken.''
_''Heh! Bende onu söyleyecektim bana ne soracaksın ki....Durr! Ben tahmin edeyim tabii ki Burak (?)''
_''Nereden bildin.''
_''Kızım bunu bilmeyecek ne var çocuktan etkilendiğin bariz ortada.''
_''Hayır tabii ki sadece onu merak ediyorum. Olamaz mı yani insan bir çok kişiyi merak edemez mi? Benimki de sadece ufak bir merak hepsi bu.''
_''Hıı eminim sadece bir meraktır! Neyi merak ediyorsun hadi söyle.''
_''Bana O'nunla ilgili ne biliyorsun hepsini anlatmanı istiyorum.Yani çok bir şey değil.''
_''O'nunla ilgili pek bir şey bildiğim söylenemez yani O'nu çok fazla tanımıyorum.Ama sana O'nu çok iyi tanıyan birisini söyleyebilirim.''
_''Kim?''
_''Birileri konuşurken duymuştum bir huzurevini çok sık ziyaret ediyormuş. Orada bir teyzeyi çok sevdiği için sık sık onu ziyaret ediyormuş.''
_'' Burak'ın ailesi dağınık bir aile Asya ben de çok bilmiyorum ama bildiğim bir kaç şey var ki annesi ve babası ayrı. Babasının şirketler grubu var. Annesi, babasıyla ayrılmadan önce kendi şirketlerinde ceoydu ama şuan kendi babasının eline bakıyor babasının batmış şirketini toparlama peşinde anlayacağın Burak sevgisiz arada kaynayan bir çocuk hakkında sadece bunları biliyorum. Ve bir de harika piyano çaldığını.''
Şuanlık hakkında bunları bilmem bile bana yetiyordu hala onu merak ediyorum ama bunlar şimdilik bana yeter ilk önce o teyzeyi bulmam lazım.
Biraz düşündüm ve sonra tabii ki Selin'e teşekkür ettim. Biraz daha konuştuk sonra önemli bir aile yemekleri olduğu için sıkıla sıkıla gitmek zorunda kaldı.
.......................................
''OKUL''
Okula girdiğim anda Burak ve beyaz dişleri karşıladı beni...
_''Günaydın BURAK.''
_''Günaydın.''
Dedi yüzüme gözlerimin içine bakarak. Tanrım bu nasıl bir heyecan böyle sanki tüm organlarım dışarıya fırlamış ben hafifleşmişim ve gökyüzünden yeryüzüne hızlı bir şekilde dibe doğru iniyormuşum gibi...
Sanki göz bebeğim büyümüş,ve gözlerimin rengi değişmişti.
Kendime geldiğimde kantindeki masaların birinde Selin'le birlikte oturuyorduk Selin beni kendime getirmeye çalışıyordu:
_''Asya,Asya!!''
_''Efendim Selin?''
_''İyi misin? Kızım sen çocuk sana bir günaydın dedi diye sen böyleysen artık daha ilerisini düşünemiyorum.''
_''Ne yapabilirim Selin kendime hakim olamıyorum yada olmak istemiyorum. Yapamıyorum işte anla.''
..................................................
Ders boyunca ona ne zaman baksam oda bana bakıyordu. Biliyorum belki abartıyorum ama ne yapayım? Kendimi böyle tatmin ediyorum. Zaten dibe doğru yol almış gidiyorum bari kendimi daha çok batmak için zorlamayayım.. Hakkım dimi?
Canım yanmıyor artık bağışıklık kazandım sanırım. Acıyı seven bir yapım var,alışan...
Mutlu olabiliyorum hem de en ufacık şeylerden. Çünkü bu yaşıma kadar bana çok az mutluluk yaşattıkları için azla yetinmeyi öğrenmişim. Yanlış anlaşılmasın Polyanna gibi değilim ama bilmiyorum sanırım bunca zaman tüm kötülükleri iyiye yorduğum için olabilir...
O bana çok değişik geliyor daha önce dizilerde ve filmlerde çok gördüm böyle karakterleri ama ben onun gibisini hiç gerçekte görmedim. Belki özentinin tekidir ama beni kendisine çekmeyi başarıyor mu?
EVET!!
...................................
Evet dibe doğru batıyorum ama sanki o beni yukarı çekiyormuş ve bende bu sefer dibe doğru değil ona doğru yükseliyorum.Sonra yükseliyoruz gökyüzüne sonra o aşağı doğru gidiyor.Ben çekiyorum onu yukarı. Bazen beni dibe sürüklüyor ama geri çekiyor.
O MU BENİ KENDİNE ÇEKİYOR BEN Mİ ONU ?
..........................
Ve bir bölümün daha sonu umarım beğenirsiniz :)
INSTAGRAM: zeynepcerenceylan