Bir zamanlar birilerine bir şeyler anlatırdım. İçimdeki boşluklarım bile kayboldu. Seneler önce de mutlu olduğumu düşünmemiştim ama ben hiçbir zaman boşluklarımı dahi yitireceğimi tahmin edemezdim. İnsan ve var oluş sebebi var ya... Tutuyor yakamı; bırakmıyor inatla. Ben yokluğa geçmeye niyetliyim ama varlığım izin vermiyor buna Azize. Güneş sisteminde yerimiz ne ki? Bu kadar çok düşünüyoruz da ne değişiyor? Samanyolunda bir yıldız olsaydım belki de her şey daha anlamlı olurdu. Güneşle aydınlanırdım. Dünya da güzel. Gecede dolunay, günde güneş, havada bulut, karada hep bir umut... Umut ve benzeri duygular karada kalır. Ne ay ne güneş ne hava sahiplenebilir onları. İnsan ayak basar buraya. Bir anne ayak basar baharı getirir. Bir insan ayak basar kurutuverir. Her şey hep böyle olmuştur. Gel bitler, git geller, uzamalar, kısalmalar, özlemeler, gülmeler, ağlamalar... İnsan bazen insanlığını sorgular Azize. İnsan bazen insanlığını alkışlar. Cebinde kalemi, elinde kağıdı olan bir adam görsem tebessüm ederim. Hayata ve yaşamına dair en ufak notlara bile sahip olması büyük zenginlik. Zenginliğin de büyüğü olur muymuş? Mevcut ve geliştiği sanılan düzenlerde en büyük zenginlik bu olsa gerek. Bütün bu zamanlarda evrensel olan tek şey durgunluk. Ve ben durgunluğa ait bir dolandırıcıyım.
Güllerin en güzel çağında dallarda kuruyan yapraklar gibi...
Kevserbldrci