3.bölüm

79 35 39
                                    

Multimedya~teoman çoban yıldızı.
İyi okumalar
***

Ben korkuyla debelenmeye devam ederken arkamdaki kişi kulağıma yaklaştı ve
"Berrak bi debelenmeyi kes. Ben Ural sakin ol kızım bi ya." Dedi ve elini ağzımdan çekip karşıma geçti.
"Neden öyle ağzımı kapatıyorsun sapık gibi ödüm koptu."
"Şaka yapacaktım ama azıcık ters tepti. Mesaj atmışsın peşimde birileri var galiba diye işte geldim bende gelmesemiydim? Hani neredeler?"
"Ya ne bileyim otobüsten indiğimden beri öyle hissediyorum. Hem senin saçın neden ıslak?"
"Sen peşimde birileri var diye mesaj atınca bende duştan çıktığım gibi geldim ne yapayım."
"Ben çok teşekkür ederim Ural ya. Bu kaçıncı gerçekten sağol.
"Güzelim sana teşekkür, sağol ve Ural kelimelerini aynı cümlede kullanmayı yasaklıyorum artık. Ayrıca şuan nereye gidiyorsun? Ben götüreyim bari gideceğin yere kadar."
"Gerçekten zahmet etm-"
"Berrak artık susar mısın? Nereye gideceksin onu söyle."
"Atlantik kafe var caddede biliyor musun orayı?"
"Oraya mı gideceksin gerçekten?"
"Evet neden şaşırdın ki? Yoksa düşündüğüm şeymi?"
"Bilmem ne düşünüyorsun?"
"Sizin mi orası?"
"Evet bizim kafe orası. Sen ne yapacaksın orada?"
"Ya Ceren'le buluşacağım. Yani arkadaşımla, beni çok merak etmişte. "
"İyi bakalım hadi bin arabaya."
"Tamam." dedim ve Ural 'ı takip edip biraz gerideki arabasının yanına gittik. Arabalardan pek anlamam ama spor çok güzel bir arabası vardı Ural'ın. Arabaya bindik ve kısa yolculuğun bitmesini beklemeye başladım.

Ceren
Berrak'la konuştuktan sonra hemen hazırlanıp evden çıktım. Önceden aramış olduğum taksi evin önünde beni bekliyordu. Hemen binip gideceğim yeri tarif ettim ve beklemeye başladım. Yaklaşık 15 dakikalık yürüme mesafesi kala taksiyi durdurdum ve indim. Daha 1 saat olmasına vardı ve Berrak'ı orada bekleyene kadar yürümeyi tercih ediyordum.
Etrafta dünki yağmurdan kalmış olan su birikintileri ve yine hafif hafif yağmaya başlayan yağmur. Berrak'la lise 1 den beri çok yakın arkadaşız. Hatta şu hayatta ki tek gerçek dostum olmuştur kendisi. Onun mutluluğunu şu hayatta herşeyden çok istiyorum ama kolay şeyler yaşamadı. Yüzü bir kere bile içten gülmedi, gülüşü gözlerine asla ulaşamadı. Ben derin düşüncelerimde boğulurken yoldan geçen motorlunun biri üstüme su birikintisindeki bütün suyu sıçrattı.
"Yuh ya dağ ayısı. Besili camış. Terbiye bilmeyen orangutan." diye arkasından bağırarak saydırmaya başladım. Taki motorlu boş yolda geri geri gelene kadar. Benim durduğum yere kadar geldi ve motordan indi. Kafasındaki kaskı çıkartıp kafasını yerden kaldırdı ve. Bir dakika nasıl konuşuluyordu. Bu nasıl bir varlıktır. İnsan mısın mübarek. Kızıl kıvırcık saçları ve durduğum yerden bile belli olan yemyeşil gözleri olan taş bir varl-. Bir dakika ne diyorum ben ya bu çocuk benim üzerime su sıçratmıştı az önce değil mi?
"Ya sen acaba neden benim üzerime su sıçratıyorsun sorun olmazsa sorabilir miyim?" diye çirkefleşerek çocuğa bağırmaya başladım.
"Ya kızım bi bağırma görende ırzına geçtik zanneder."
"Terbiyesize bak ya. Zaten hava soğuk. Senin yüzünden yataklara düşücem, okuldan geri kalıcam, sınavlar için not tutamıycam, alttan ders alıcam, mesleğimde istediğim kadar yükselemiycem. Hayatımı kararttın sen benim."
"Oha be iki dakikada uydurduğun senaryoya bak. Bak gerçekten özür dilerim. Bilerek yapmadım. İstersen özür olarak bırakabilirim gideceğin yere?"
"Şuna bak hem terbiyesiz hem ukala hemde sapık. Sen git başka kızları gideceği yere kadar bırak. Hadi canım başka kapıya."
"Hey Allah'ım çattık. İyi ne halin varsa gör be." dedi ve kaskını takıp motoruna atlayıp gitti.
Şuna bakın ya bide gideceğim yere kadar bırakacakmış. Söylene söylene gideceğim kafeye geldim ve göz önünde olan masalardan birine oturup Berrak'ı beklemeye başladım.

Berrak
Ural'la atlantik kafeye gelince beraber arabadan indik ve kafeye girdik.
Ceren ortalarda bir masaya oturmuş beni bekliyordu. Beni görünce kalktı ve koşarak gelip bana sarıldı.
"Berrak." diye cırtlak bir şekilde bağırmayı da eksik etmedi. Bu kızın sesimi çok fazla çıkıyordu yoksa benim kulaklarımmı çok fazla hassastı bilmiyorum ama dayanılmaz bir sesi vardı.
"Ceren özledim kızım ya. Ne yapıyorsun? Nasılsın?"
"Ya beni boşver hadi hemen anlatmaya başla ne oldu?"dediğinde aklım başıma geldi ve biraz gerimizde duran Ural'a dönüp
"Bak işte bu Ceren." dedim. Ural yanımıza gelip Ceren'e elini uzattı ve
"Ural ben memnun oldum."
Ceren'de Ural 'ın uzattığı elini sıkıp
"Bende memnun oldum." dedi ve ardından soru sorar gibi bana baktı. Bende Ural'a ardından da Ceren'e bakıp
"Oturalım mı?" dedim.Ural da
"Ben bi içeriye bakıp geliyorum. Siz geçin." deyip içeriye gitti.
Bizde Ceren'le oturduk ve Ceren beni soru yağmuruna tutmaya başladı.
"Anlat artık ne oldu? Bu çocuk kim? Nerden ve nasıl tanıştınız? Kızım çatlıycam artık."
"Ceren ben evden kaçtım." dediğimde Ceren
"Ne!  Ne yaptım dedin?"
"Bildiğin kaçtım işte."
"Şu yüzünün haline bak yine yaptı değil mi?"
"Evet ve daha fazla dayanamadım."
"Ah kuzum benim ya. Şu Ural denen çocuk kim peki?"
"Ural kaçtığım gün,  ben yolda bayılınca beni evine götürdü. Bir gün onda kaldım."
"Peki şimdi ne yapacaksın? Ben sana her türlü yardım ederim biliyorsun değil mi?"
"Hayır Ceren aileni biliyorsun beni pek sevmiyorlar zaten."
"Şu haline bak Berrak seni bu şekilde sokaktamı bırakayım?"
"Hayır ben gidecek yer buldum zaten. Sen beni merak etme." diye Ceren'e yalan söyledim. Ailesiyle benim yüzümden tartışsın istemiyordum ve kendi başımın çaresine bakmam şarttı. Ceren'le biraz daha sohbet ettik ve Ural yanımıza geldi.
"E Berrak Ceren'lerdemi kalacaksın bir süre ne yapacaksın?" Ural'a kaş göz yaparak
"Ben başka kalacak yer bulduğumu söyledim ya Ural unuttun heralde." dedim. Ural durumu anlayınca
"Ha evet aklımdan çıkmış." dedi.
"Arda yokmu Ural?"
"İçeride hesaplarla ilgili birşey hallediyor gelir birazdan. Hatta geldi bile."
"Hoş geldiniz millet." dedi ve Ceren'i görünce gözleri büyüdü. Ceren'de o cırtlak sesi ile bağırmaya başladı.
"Ne işin var senin burada be beni mi takip ediyorsun pis sapık!"
"Ne seni takip edicem ben deliye bak."
"Deli senin eltindir. Ağzını topla." diye kavgaya girişince Ural'la birbirimize korkarak baktık. Sonra ben Ceren'i susturmak için atağa geçtim.
"Ceren dur tamam. Sakin ol. Sen Arda'yla nerden tanışıyorsun?"
"Beyefendi motorla üstüme su sıçrattı sonrada sapıkça tekliflerde bulundu."
Arda atlayarak
"Ne sapıkçası kızım saçmalama ya ben sana mı kaldım. Götüreyim gideceğin yere kadar özür olarak dedim o kadar."
Ural dayanamayarak
"Artık bitse şu kavganız gel kardeşim sende geç şöyle." Arda'da masaya oturunca Ceren
"Sen bunu nereden tanıyorsun Berrak?" diye sordu.
"Ural'ın arkadaşı işte burayı beraber işletiyorlar." dedim. Hep birlikte sıradan sohbetler ederken telefonum çaldı. Annemin aradığını görünce hayatımda şaşıramayacağım kadar şaşırdım ve heyecanlandım. Bu telefonda ilk defa annemin numarasını görüyordum.
"Siz konuşun ben bi şu telefona cevap verip geliyorum."
Hep bir ağızdan tamam gibi şeyler mırıldandılar ve bende telefonumla beraber kafenin önüne çıktım. Tam telefonu açıp heyecanla kulağıma götürdüğümde babamın unutmaya çalıştığım o benle eğlenen sesi geldi kulağıma telefonun öteki ucundan
"Sen ne kadar kaçsan da ölüm gelip bulur seni güzel kızım!" dedi güzel kızımı vurgulayarak. Ardından bir silah sesi ve sağ göğsümde tarifi mümkün olmayan bir ağrıyla dizlerimin üzerine çöktüm. Telefon ellerimden kayıp gitti ve son duyduğum babamın o alaycı kahkahası oldu. Birde aklımda en sevdiğim şarkıdan sözler.
Aşkı tatmadan daha onla sarhoş olmadan hiç sevişmeden daha diyor şimdi ölmek istemem daha hiç gülmeden.  Şimdi ölmek istemem daha hiç gülmeden. Hiç gülemeden. Arkası sonsuz bir karanlık.

Son KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin