2.bölüm

124 35 27
                                    

Beklentili gözlerle Ural'a bakmaya devam ederken arkasındaki şeyi bana uzattı.
"Ceketin."
"Efendim?"
"Ceketini unutmuşsunda."
Durgun bir şekilde ona baktım ve
"Teşekkür ederim." dedim. Küçük beyaz bir kağıt uzattı ve
"Ayrıca birşey olursa. Herhangi bir yardımım dokunacak olursa arayabilirsin."
Elindeki küçük kağıdı aldım ve pantolonumun cebine sıkıştırdım.
"O zaman ben gidiyorum. Şey görüşürüz?"
"Görüşürmüyüz?"
"Bilmem hoşçakal"
"Hoşçakal." dedi ve arkamı dönüp önümde olan yokuşu inmeye başladım.
Ural ve Arda'nın yanında sanki kendi evimdeymiş gibi sıcak ve güvende hissetmiştim. Ne ironidir ki kendimi bildim bileli evimde bunu hissedememişimdir. Hani derler ya gitmek sanıldığı kadar kolay mesele değil diye. Yanlış. Gitmek kolay, zor olan giderken yanımızda götürdüklerimizde. Onlar her zaman bizimleler. Ölsek bile kurtuluş değil ki. Mezara, mezardan ateşini dünyada harladığımız cehenneme. Gitmek işte kolay mevzu da, marifet kaçabilmekte. Şimdi herkes kaçtım zannediyor. Oysaki ben sadece gittim. Yediğim dayaklarla, yaşadığım eziyetlerle, bol bol mutsuzluğumla sadece gittim. Şimdi ne yapacağım tam bir belirsizlik. Ya boşluk beni yutacak. Yada ben o boşluğu cümlelerimle dolduracağım ki beni içine çekecek yer bulamasın.
Takıldığım taşla derin düşüncelerimden uzaklaştım ve gittiğim yolda sağa döndüm. Kapattığım ve açmayı unuttuğum telefonumu cebimden çıkarttım ve açtım. Tek arkadaşım ve dostum olan Ceren'den 27 cevapsız arama ve 45 mesaj hariç başka kimseden bildirm yoktu. Evden kaçtım ama bir kere arayacak kadar umurlarında değildim ailemin. Hoş böylesi canıma minnetti. Ceren'in mesajlarına bakmadan direk rehberden numarasına tuşladım ve telefonu kulağıma götürdüm. Bir kaç çalıştan sonra Ceren'in tiz sesi kulaklarımda epey derin hasar bıraktı.
"Berrak. Seni turşu kafalı, kestane suratlı, kokarca beyinli kız. Tam 29 saattir neredesin sen? Evinizi aradım baban çıktı öyle biri yok burada birdaha arama dedi kapattı. Sana zaten ulaşamıyorum. Ne oluyor kızım? Sen beni meraktan öldürecek misin?"
Yüksek ve derin bir nefes aldım ve
"Ceren bi sakin. Taramalı tüfeğe bağladın. Buluşalım mı? Öyle konuşuruz?
"Tamam kuzum bir saate geçen gittiğimiz kafeye gel o zaman."
"Tamam hadi görüşürüz orada."
"Görüşürüz." dedi ve telefonu kapatıp ileride görünen otobüs durağına yürümeye başladım. Bir kaç dakika sonra gelen otobüse binip, epeyce uzun sürecek olan yolculuğun bitmesini beklemeye başladım.

Ural
Belirsizlik. Şuan içinde bulunduğum durumun tek açıklaması bu. Berrak'ı öylece göndermek ne kadar içime sinmesede yapabileceğim bir şey yoktu. Sonuçta kal desem bile kalırmıydı ki. Hem kal demem için sebep yokken.
"Ural abicim ne düşünüyorsun öyle kara kara?"
"Arda kal desem bile kalmazdı değil mi?
"Anlaşıldı senin derdin. Denemeden bilemezdin kardeşim. Deneyecektin. Benim içimde hiç rahat değil. Neler yaşadı, nasıl biri bilmiyoruz ama onun yerinde kim olurasa olsun bu şekilde pek hayatta kalamaz Ural."
"Kafam kazan gibi Arda. Numarasını da almadım. Zaten öbür meseleyi düşünmekten beynim duracak."
"Hah işte gelelim şu konuya dün ne oldu? Artık anlatsan diyorum."
"Sevgili amcacığımın şoförünün oğlu ile biraz sohbet ettik dün." dedim ve cebimdeki anahtarı çıkartıp Arda'ya gösterdim.
"Neyin anahtarı o Ural?"
"Arşivin kardeşim."
"Yok ebesinin nikahı. Nasıl aldın oğlum?"
"Küçük civcivimize yemini verdim o kadar."
"Nasıl yani?"
"Şöyle kardeşim."

1gün önce leon bar
Genç adam bardan içeri girdi ve yavaş adımlarla bar tezgahına yöneldi. Bir viski istedi ve gelince bir yudum alıp keyifle yan tarafına döndü.
"Meriç bu ne güzel sürpriz."
Genç sallanarak ve yayvan bir şekilde
"Kimsin birader?"
"Kurtarıcın. Ben seni bu halden kurtaracak olan kişiyim."
"Ne yani o şey sende varmı?"
"Evet hemde seni kurtarmaya yetecek kadar."
"Lütfen. Hadi onu bana ver."
Dedi genç acı çeker gibi bir sesle.
"O kadar çokmu istiyorsun?"
"Evet, lütfen herşeyi yaparım."
"Herşeyimi?"
"Evet, evet hadi lütfen."
"Burada olmaz beni takip et." dedi Ural ve barın tualetine yöneldi. Genç onu takip etti ve beraber barın pis tualetine girdiler. Ural girince kapıyı kapattı ve arkasındaki anahtarı çevirdi.
"Şimdi söyle bakalım gerçekten herşeyi yapar mısın?"diye bir soru yöneltti gence ve cebindeki paketi çıkarttı. Gencin paketi görünce gözleri ışıldadı ve
"Evet ne istersen yeter ki ver." dedi. Ural keyifle bir gülümseme gönderdi ve
"Baban Ferit beyin şirketinde , Ferit beyin özel şoförü değil mi?"
Diye bir soru daha yöneltti. Karşısındaki genç sabırsız bir şekilde
"Evet öyle. " diye cevap verdi.
"Peki o halde. O şirketin arşivinin anahtarı babanda var diye duydum. O anahtarı istiyorum. Madem ki herşeyi yaparsın. Bana anahtarı bul. Genç şaşkınlıkla
"Bunu isteme. Bak başka bişey iste ama bunu benden isteme. Bu olmaz."
Ural bu cevabı duyunca paketin ağzını açtı ve tozun bir kısmını yere dökmeye başladı.
"Sen kaybedersin."
"Lütfen dökme onu. Bak bir sorun herhangi birşey çıkarsa Ferit bey beni yaşatmaz. Başka birşey iste ne olur. Sen onu tanımıyorsun."
"Emin ol gayet iyi tanıyorum. Bu toza ihtiyacın yok madem ki bende onu dökerim o halde." dedi ve birazını daha döktü Ural. Karşısındaki genç pes ederek
"Tamam tamam lütfen dur. Ferit bey banada çok güvenir. Bazı işlerinde de özellikle beni kullanır arabasının ve arşivinin de yedek anahtarı bende var." Ural'ın bunu duyunca gözleri parladı ve
"Arşivin anahtarını ver bu güzel pakete kavuş." dedi. Genç cebinden bir kaç anahtar çıkarttı ve bir tanesini Ural'a verdi.
"Artık paketi ver. Seni tanımıyorum ama bununla ilgili kimseye tek kelime etmesen iyi olur."
Ural paketteki tozun bir kısmını daha yere döktü ve kalanını çocuğun önüne attı.
"Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim." dedi.
Genç sarsak adımlarla Ural'ın karşısına geçip kaşına bir yumruk attı ve paketle beraber oradan çıktı. Ural'da tualetten ardındanda bardan çıktı ve yüzünde tehlikeli bir tebessümle boş sokakta yürümeye başladı.

Günümüz
"İşte böyle kardeşim"
"Vay anasını Ural. Abi yapacağız ben güveniyorum. Herşeyin intikamını teker teker alıcağız."
"Yapacağız değil mi Arda?"
"Yapacağız kardeşim. Şimdi sen biraz dinlen gece uyumadığın çok belli. Bugün kafeye ben gideyim.
"Tamam kardeşim görüşürüz o zaman dikkat et kendine."
"Tamam kardeşim sende, görüşürüz." dedi Arda ve evden çıktı. Bende rahatlamak amaçlı kendimi duşa attım.

Berrak
Yaklaşık 45 dakika sonra otobüsten indim ve gideceğim kafeye yürümeye başladım. İndiğim duraktan gideceğim kafe 20 dakika uzaklıktaydı ve oraya gitmek için ara sokaklardan geçmem gerekiyordu. Otobüsten indiğimden beri takip ediliyormuş gibi hissesiyordum. Ara sokağa girdim ve ıssız olan yolda yürümeye başladım. Tam ara sokaktan çıkmak için köşeyi dönecekken bir el ağzımı kapattı ve ben çırpınmaya başladım. Bu durumdan kurtulmam için sanırım beyaz atlı prensimin gelmesi gerekliydi. İşte bu yüzden tam şuan batmıştım.

Son KışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin