İlk bölüm komple değişti arkadaşlar. Karakterimizin adı artık A değil Alper. Tekrardan göz atmanızı öneririm.
~~~~~~~~
Bedenim kanıyordu.
Ruhum kanıyordu.
Düşüncelerim kanıyordu.
Duygularım kanıyordu.
Her darbede dahada kanıyordum. Yüzümdeki yaralar, morluklar birkaç gündür kendine yer edinmiş iyileşmeye de niyetleri yoktu.
Artık yorulmuştum. Nefes almakta bile güçlük çekiyordum.
Kaç kere bayıldım bilmiyorum. Bir süre sonra saymayı bırakmıştım.
Kafamı kaldırmaya çalışarak gözlerimi araladım. Ya da çalıştım. Etrafımda bilincimi kaldıramayacak kadar adam vardı.
Arka arkaya yediğim yumrukların, tekmelerin haddi hesabı yoktu.
" Durun. Size yalvarırım durun. Lütfen durun artık... " dedim güçlükle. Artık bağırmaktan ses tellerim tahriş olmuş her konuşmaya çalıştığımda boğazım yanıyordu.
Yüzü tanıdık olan adam elini kaldırdı. Kaldırdığı anda herkes durdu ve gözler ona yöneldi. Ben ise hala yere bakıyor burdan kurtulma planları kuruyordum.
Adam yavaşça ellerini arkada birleştirerek bana doğru geliyordu. Yüzünde çapkın bir sırıtış vardı. Tek ayağının üstüne eğilerek çenemi tuttu.
Yüzümü çenemden tutarak hafifçe yukarı kaldırdı. Uzun süre soğuk fayanslarda yattığım için boynum ağrıyordu. Hafif sızlamayla istemsizce inledim.
"İnleme güzelim. Daha çok inleyeceksin. Bana yaptıklarının hesabını tek tek vericeksin. Sen benim hayatımı aldın. Bende senin bedenini alıyorum... " dedi yapmacık bir sırıtışla.
Korku dolu gözlerle ona bakarak bütün gücümle bağırdım.
"Seni aşağlık herif ! Öyle bişi yaparsan yemin ederim burdan çıktığımda hayatını zehir ederim senin. Ölmek için yalvarırsın bana. Anladın mı beni ?!"
Bağırmanın etkisiyle yanan boğazımı temizledim. Sert bir öksürmeyle kafamı tekrar yere koydum. Burnumdan akan kan dudaklarımdan boynuma ordanda yere damlıyordu. Şuan karşımdaki adamında öyle olması için nelerimi vermezdim.
Bu halime histerik bir kahkaha atarak ayağa kalktı. Bir anda ciddileşerek karnıma sert bir tekme attığında elimde olmadan kan öksürmeye başladım. Organlarımın ezildiğini hissediyordum. Tabiri cayizse tam olarak kan kusmuştum.
"Şu gerzeği hücresine götürün. Gücünü topladığında ona bir süprizim var." Dedi beni işaret ederek.
2 kişi beni kollarımdan tutup yerde sürükleyerek hücreye götürmeye çalışıyordu. Bense gittiğimiz her yeri ezberlemeye çalışıyordum. Muhtemelen bir fabrikaydı burası. Çok pis ve rutubetli bir yerdi. Aklıma aniden gelen fikirle duraksadım.
"Lütfen.. bırakın beni..." dedikten sonra halsizleşiyormuş gibi davranmaya çalıştım.
Aniden bedenimi yere atarak bayılma taklidi yaptım. Vücudum yere düşerken adamlar olayın paniğiyle beni tutmaya çalışıyorlardı. Birkaç tane daha adam geldiğinde gözlerimi hafifçe araladım. Adamlar beni tekrardan ayağa kaldırmaya çalışıyorlardı. Zamanının geldiğini anladım ve güvenliğin kemerinden tutarak ayağa kalktım.
Birkaç kişi hala bana baygın mıyım diye bakıyorlardı. Güvenlik beni en sonunda kucağına alıp hücreye götürmeye başlamıştı. Diğerleri ise yavaş yavaş kendi pis işlerine dönüyorlardı. Adam beni hücremdeki yatağa adeta fırlatmıştı. Darbeyle ağrısını daha da hissettiğim kemiklerim sızlıyordu. Yatakta ellerimi başıma getirerek rahat bir pozisyon aldım. Zaferle gülümsedim.
Bayıldığım sırada güvenliğin kemerinden aldığım anahtarları cebimden çıkararak keyifle kahkaha attım.
Şimdi benim sıram.
--
Birkaç dakika sonra yavaş adımlarla demirlerin arasından beni kontrol etmekle görevli olan adama baktım. Uyuyordu.
Koridoru gözden geçirerek anahtarı çıkardım. Ses çıkarmamaya dikkat ederek elimi demirliklerden dışarı çıkarttım ve anahtarı çevirdim. Çıt diye bir ses duyduğumda sonunda özgür kalmamın sevinciyle koşarak hücreden çıktım. Bu küf , leş kokusundan kurtulucaktım artık. Benden mutlusu yoktu. Çıkışı ezberlediğim yerlerden geçiyordum. Bir yandan koşuyor bir yandan etrafta birileri varmı diye kontrol ediyordum.
Sonunda çıkışı gördüğümde sevinçle kapıyı açtım. Vucüdumun bir anda ıslanmasıyla afalladım. Yağmur yağıyordu. Kahkahalarla havayı soluyor , adeta dans ede ede ilerliyordum. Ara sokaklardan yolumu bulmaya çalışıyordum. Ve bulmuştum da.
Caddeyi sonunda bulmuştum. Kaldırımlarda yürürken herkes kanlı ve morarmış yüzüme bakıyordu. Yüzümdeki kurumuş kanlar yağmurdan dolayı hafifçe vücudumdan akarak temizleniyordu. Eve gidip biran önce üstümü değiştirmeliydim. Eğer gidemezsem kaçmama rağmen soğuktan ölebilirdim. Ellerimle bedenimi sararak ısınmaya çalıştım.
Bir taksi gördüğümde durmasi için işaret verdim. Taksi beni görünce korku ve şaşkınlık içinde bana baktı. Yüzümün hali acınasıydı.
"İyimisin abla?" Abla anandır.
"İyiyim iyiyim. Kahraman caddesi no 9." Adam ikiletmeden yola koyuldu...
~~
Kapıyı çalıp çalmamakta kararsızdım. İlk aklıma gelen yer burasıydı. Çünkü ailem beni böyle görürse olaylar çıkabilirdi. Derin bir nefes alarak kapının tokmağını tıklattım. Birkaç saniye sonra kapı açıldı.
"Deniz?" Durakladı ve devam etti. "Se..sen iyi misin?" Korku dolu gözlerle bakıyordu. Aniden beni kollarının arasına alıp sarıldı. Kalbi çok hızlı atıyordu."Seni ne kadar merak ettim biliyor musun? Leş gibi görünüyorsun." Yüzümü avuçlayıp baş parmağıyla yüzümdeki morlukların, kurumuş kan lekelerinin üstünden geçti. Bana ne ara bu kadar değer vermeye başlamıştı bilmiyorum. Gereğinden samimi davranıyordu sanki. Korkuyormuyum bilmiyorum ama onun benim için korktuğu kesin.
Bir anda ciddileşip kolumu tuttu ve içeri doğru çekmeye başladı.
"Çabuk içeri geç.Sanırım intikam almamız gereken birkaç kişi var..."
"Evet.Yeminimi yerine getirmem gerek. Ve eminim ki birilerinin canı çok kötü yanacak."
--------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Ay
Teen FictionHiç ayrılmıycakmış gibi önce , sonra hiç kavuşamayacaklarmış gibi baktılar birbirlerine. Biri uzaklara gitti , biri hep uzaklara baktı geceleri... Hoşçakalları sevmediğimi biliyorsun sevgilim. Sonra görüşürüz...