DORUK
'Neredesin sen kaç dakikadır seni bekliyorum.' dedim Cenk arabaya binerken. Cenkle çocukluktan beri arkadaşız. Hayattaki tek dostum. En mutlu günümde ne kötü günümde hep vardı. Kısacası ailemden sonraki değer verdiğim ilk insandı.
'Pederle aramız limonu... Tartıştık biraz, arabayıda aldı elimden.'
'Benimkide yakındır. Bu aralar bizde kötüyüz' dedim.
'Hadi ya neyse boşver. E plan ne? Ne yapıyoruz.?'
'Bilmiyorum ki. Bizim grubun yanına gideriz. Sonra bakarız.'
'Tamam Mertgil klüpteymiş oraya gidelim.'
Mert'in babasının açtığı, bizimde haftanın iki üç günü gidip takıldığımız klasikleşen mekanımıza gittik. Grubun hepsi oradaydı. Yıllardır ne eksilip ne arttığımız grup... Liseden beri birlikteydik. Bir küsüp bir barışıp bu zamana kadar gelmiştik.
'Yine formunuzdasınız' dedim Cenkle masaya yerleşirken. Herkesle selamlaşıp gecenin akışına bıraktık kendimizi. İlerleyen saatlerde sesini kıstığım telefonun ışığı dikkatimi çekti. Birisi arıyordu. Hemde hiç beklemediğim birisi. Telefonu alıp çıkışa doğru yürüdüm.
'Kabul ediyorum' dedi Beril. Sesi kötü geliyordu sanki ağlamış gibi.
'Tamam. Yarın oturup bir konuşalım neler yapacağımız konusunda.'
'Şey... Iı... Beni bugün alsan olur mu? dedi çekinerek.
'Tamam mesaj at bana adresi. Geliyorum seni almaya.' Telefonu kapattıktan mesaj attı adresini. İçeri gidip masadakilerle vedalaştım.
'Hadi gençler ben kaçar.'
'Bu saatte... Doruk Güneş?? Yaşlandın.' dedi Meryem, Selçuk'un kolunun altından. Diğerleride onaylar gibi kafasını sallayarak destek verdiler.
'Ben yaşlanacağım? İMKANSIZ.' Gruptan ayrıldıktan sonra adrese gittim. Evi bulunca yukarı çıktım. Beril, bir kapının önünde valizleriyle oturuyordu. Evden atıldığı belliydi. Geldiğimi anlayınca ayağa kalktı. Gözleri kızarmıştı. Büyük ihtimalle ben gelene kadar ağlamıştı.
'Geldin mi? ' dedi ellerindeki tozu pantolonuna silerken. İçinde bulunduğu durum beni üzmüştü. Onu bu halde görmek nedense canımı acıtmıştı.
'Evet... Sen iyi misin?'
'İyiyim.' Yalan söylüyordu. Zorla gülümsemişti. Üstelemedim.
'Taşınma işini bugün yapsak bir sıkıntı olur mu?' dedi.
'Hayır. Hadi gidelim.' dedim ve eşyaları aşağıya indirdim. Yol boyunca hiç konuşmadı. Arada sırada ağzının içini ısırıyordu belliydi. Eve geldiğimizde görevliye eşyaları taşıttım.
'Bak bu katta 2 oda ve banyo var. Sen burada kalırsın yukarı kattada ben kalacağım.'
'Tamam' dedi usulca.
'Yarın sabah kahvaltıda neler yapacağımızı konuşuruz. Sonra eşyalarını yerleştirirsin. Bugün dinlen.'
'Tamam' dedi yine usulca.
'Pekala iyi geceler.' dedim yukarı çıkarken
'İyi geceler ben biraz daha oturacağım.' Elimle okey işareti yapıp odama çıktım. İlk işim üstümdekileri çıkarıp rahat birşeyler giymek oldu. Yatağa uzanıp telefon bildirimlerime baktım. Yine yığınlarca kız mesajları. Bir kaç tanesini okudum. Daha sonra uyumaya çalıştım ama benim için daha erken saatler olduğunu hatırladım. Odadan çıkıp aşağı inerken salonunun lambasının açık olduğunu gördüm. Yavaşça aşağı baktım. Beril hala bıraktığım yerde oturuyordu. Ayakları kendine doğru çekmiş, ellerini bacaklarının üstünde kenetlemişti. Derin derin birşeyler düşünüyordu. Bölmek istemedim ve odama dönüp uyumayı
tercih ettim. Bir sağa bir sola dönmekten uyuya kalmıştım. Sabah erken uyanmıştım. Hatta benim için çok erkek saatler denilebilir. 08.35 mi? En son on yıl önce bu saatlerde uyanmıştım. Bu kız şimdiden benim hayatımı değiştirmişti. Bir duş alıp aşağı indim. Sesler geliyordu. Berilde uyanmıştı ya da uyumamıştı. Kahvaltı hazırlamıştı.
'Kahvaltı mı hazırladın? ' dedim salamın birisini mideye indirirken
'Dün kahvaltıda konuşuruz demiştin ya.'
'Hmm... Ben dışarıda yaparız diye düşünmüştüm. Neyse bugün dersin var mı?'
'Evet var ama gitmeyeceğim.' dedi masaya otururken
'Tamam benimde dersim yok. Zaman sıkıntımız olmadığını göre rahatça konuşabiliriz. Birbirimizi iyi tanımamız lazım çünkü ilk defa bir kızı yalandan da olsa kız arkadaşım olarak tanıştırdım. İnandırıcı olması lazım. Bana kendinden, ailenden, kişiliğinden bahset.'
'Imm...Beril Yıldız. 21 yaşındayım. Hukuk okuyorum.... Öyle'
'Yarışmaya nereden katılıyorsun' dedim ve gülmeye başladı.o
'Kusura bakma birden sorunca... Neyden bahsedeceğimi bilemedim.'
'Nerelisin? Ailen?'. Gülmesi birden durdu.
'Annemle babam ben 3 yaşımdayken ayrıldılar. İkiside şuan evli. Babamın iki kızı ve annemin bir oğlu var.... Bu arada annem İzmirli babam Ankaralı. Bende Ankarada doğdum.'
Ne diyeceğimi bilemedim. Kelimeler boğazımda düğümlenmişti. Lafı değiştirmek için kendimden bahsettim.
'Hm anladım. Ben biraz kendimden ve ailemden bahsedeyim o zaman. Senin tabirinle Doruk Güneş 22 yaşındayım. İşletme okuyorum.' dedim ve tekrardan güldü. Devam ederek
'Geçen pazar masada gördüklerin benim ailem. Tek tek sayacak olursak babam Necat Güneş. Amcam Nihatla beraber inşaat sektöründeler. Annem Derya ise modayla uğraşıyor. Mağazalar, tasarımlar falan. Kardeşim Efeyi unutmamalı. Kendi halinde bir liseli. Benim tersime dış dünyayla pek bir alakası yoktur. Gelelim yengeme... Yani Kutayın annesi. Sibel yengem ise Uluslararası ilişkiler mezunu bizimkilerle şirkette çalışıyor. O gün masada yoktu ama Kutayın bir tane ablası var. Gamze. Evleneli 2 yıl oldu bir bebek bekliyorlar. İşte bu kadar. Peki sizinkiler ne işle meşguller?'
'Annem ev hanımı babam ise özel bir şirkette şoförlük yapıyor.'
'Anladım. Peki nelerden hoşlanırsın yada hoşlanmazsın?'
'Müzik dinlemeyi severim. Kendimce bir şeyler yazıyorum. Şiir, tiyatro...Geçen sene tiyatroyla uğraşıyordum. Bu sene dersler ağırlaşınca uğraşamadım. Iı sen nelerden hoşlanırsın?'
'Ben spor yapmayı severim. Atıcılık, yüzme, ata binme... O tarz şeyler. Liseden beri beraber takıldığımız bir grubumuz var. Senin onlar tanıştırıcam. Gerçekçi olmalıyız. Kimse bizim yalan söylediğimizi anlamamalı. Bu durumdan kimseye bahsettin mi?' dedim kimseye birşey anlatmaması umuduyla
'Şeyy... Ben... Sadece 2 kişiye söyledim. Oda en yakın arkadaşım ve erkek arkadaşı. Sorun etme onlar hiç kimse söylemezler. Güvenilir insanlar.' dedi hızlıca
'Tamam sakın başka kimseye söyleme. Birisi öğrenirse biteriz. Bu arada bende birisine söyledim. En yakın arkadaşım biliyor... Cenk. O da kimseye söylemez.'
'Tamam söylemem. Sana birşey sormak istiyorum.' dedi çatal ve bıçağı tabağın yanına yerleştirirken
'Dinliyorum.'
'Neden sevgiliyiz dedin?' Durdum ve düşündüm. Çünkü bu sorunun cevabı tıptı bir zincir halkası gibiydi. Hepsi birbirine bağlı. Berile söyleyemesem de Yağmurla aramızda geçen o konuşma geldi aklıma. Partiden önce onu sevmeyi bırakmamı ve Kutayı sevdiğini söylemişti. Birde bunlar yetmezmiş gibi onu unutamayacağımı düşünüyordu. Herşey bununla başlamıştım. Canımı yakmıştı lafları. Kutay onu sevdiğimi biliyordu.Ona unutacağımı gösterecek hemde Kutay'ın canını yakacaktım.Berille Kutayı görünce mantıklı geldi. Kutay kesinlikle bu kıza karşı boş değildi eminim. Hem ailemin istediği gibi (onların tabiriyle okumuş) kültürlü bir kızdı hemde pazar gününki yemekte onu sevdikleri belliydi. Bu kadar sebep varken ona dediğim tek şey
'Böyle olması gerekiyordu.'
'Bu sorumun cevabı değil.'
'Şimdilik bunu bil yeter. Bu arada iş konusuna gelince ararsın bugün işten ayrıldığını söylersin.' dedim bir şeyler yerken
'Ne ayrılması? Anlamadım. Bana bundan bahsetmedin.'
'Tamam şimdi öğrenmiş oldun. Bak Beril sen o işte çalışırsan insanlar ne düşünecek? Dur ben sana söyleyim. Kimse inanmayacak. Dorukun sevgilisi garson diyecekler.'
'Ben yaptığım işten utanmıyorum. Sende utanmayıp alışsan iyi edersin. Çünkü ben çalışmaya devam edeceğim.' dedi sesindeki sinirlenmeyi belli ederek
'Ben çalışmana bir şey demiyorum. İşinide küçük görmüyorum. Ama sende şunu aklından çıkarma benimleyken kimse seni ezecek hareketler yapamaz. Bu nedenle bende birşey düşündüm. Garsonluktan aldığın maaşın aynısı sana vericem. Sende bunun karşılığında evi temizlersin. Hem evde kimse sana emirde vermemiş olur. İstediğin zaman temizlersin bittikten sonrada derslerinle uğraşırsın.'
Aklına yatmıştı. Bir kaç dakika düşündükten sonra
'Tamam öyle olsun. Peki ailen birşey demiyecek mi? Aynı evde kalmamıza'
'O kadar çok ev var ki. Ailemin bu evin varlığından bile haberi yok.'
'Senin ailen?'
'Aileminde benim varlığımdan haberi yok.'
BERİL