*

167 14 7
                                    

1 yıl 6 ay önce/ 25 Mayıs/ 7:11pm

"Konuşmaya başla."

Adam elinde tuttuğu fotoğraflar ve belgeleri incelerken Kyungsoo, "Benden şüphelenmemesi için çok uğraştım, elime geçenler sadece bunlar." dedi ve pantalonunun arka cebinden bir kart çıkarttı.

"Ticareti 3 elden yapıyorlar, en son mal L'étoile'den ayrılıyor, bu kartta oranın adresi yazıyor. Mutfakta çalışan birisi var, ismi Naoki ona gidip bir şifre söylüyorlar ve çocuk malı alıp restoran sahibine götürüyor.", fotoğrafların arasından o adamı bulup gösterdi, "Bu adam, özel jetiyle malı pazarlıyor." dedi.

Adamlarından birisini elini hafifçe kaldırarak çağırdı, "Natsuki'yi bu mekana gönder, bilgi toplasın." dedi. Kyungsoo dikkatli bir şekilde dosyaları inceleyişini izlerken telefonunun titreşimiyle ondan birkaç adım uzaklaştı ve aramaya cevap verdi.

"Kyou-san, efendi sizin eve dönmenizi istiyor."

Telefonu cebine atıp adama yaklaştığı sırada gözleri, eğildiği için öne doğru sarkmış yukatasının arasından gözüken tenine takıldı. Sıcacık gözüküyordu, kavruk tenini hissetmek istiyordu ama ona ne zaman yaklaşmaya çalışsa sert bir tepki ile karşılaşıyordu.

Yine bir adımda bulunacaktı, oturmuş olduğu koltuğunun yanında durdu ve "Efendim, ben gitmek zorundayım." dedi. Adam bakışlarını odaklandığı kağıtlardan kaldırmıyordu, "Sizin yanınızdan ayrılmak istemiyorum, biliyorsunuz aynı odada olsak bile bana yeter.", adam gözlerini hala kağıtlardan ayırmıyordu.

"Sizden sadece küçük bir öpücük istiyorum," dedi çenesi heyecandan titrerken, adam başını kaldırdı ve çatık kaşlarının ardından sertçe bakmaya başladı. "..gittiğim yerde bu küçük öpücük beni ayakta tutacak." dedi tekrar Kyungsoo.

Adam ayağa kalktı, alnına düşen uzun saçlarını eliyle geriye atıp ona samimi olmayan hatta korkunç bir gülümseme ile bakıyordu. Başını öne doğru eğip gülmeye başladı, Kyungsoo tepkisini tahmin ediyor gibiydi. Ona bağırır ve gitmesini söylerdi, her zamanki gibi.

Elini dudaklarına götürüp gülüşünü durdurdu ve ani hareket ile sert bir tokatı yanağına yerleştirdi. Dudaklarının üzerinde duran parmaklarının izi beyaz teninde hemen belli olmuştu. Kyungsoo önüne düşen başını kaldırmadı, gözyaşları acı ile beraber akmaya başlamıştı. Burnundan damlayan gözyaşlarını silecek cesareti bile yoktu. Kımıldayamıyordu.

Adam ensesinden sertçe tutup dudaklarını kulağına yaklaştırdı, "İşime yarayacak olmasan nefesini hissettiremeden işini bitirmiştim." dedi ve göğüsünün ortasından eliyle sertçe ittirerek onu yere düşürdü.

Kyungsoo "Açın." sesiyle onun çıkmasını bekledi, kapının kapanış sesini duymasıyla gözlerinden yaşlar süzülmüştü. Ona böyle davranması onu daha da iğrenç hissettiriyordu.

Gözyaşlarını sildi ve gözlerini ellerini yelpaze gibi sallayarak durulaştırmaya çalıştı. Kimsenin onun ağlayan yüzünü görmesini istemiyordu.

"Evet, iğrenç bir insanım ama o bana böyle davranınca çöp yığınının içinde kokuşmuş bir bok parçası gibi hissediyorum.

Ölümü aklıma dahi getirmiyor bu adam ama her an beni öldürüyor. Ben yalnızca onun sıcaklığını hissetmek istiyordum, kollarının arasında olmak nasıl bir duygu bunu tatmak istiyordum. Kendi etrafına ördüğü duvarları o kadar yüksek ve kalın ki içimdeki duyguları haykırdığım zaman ona ulaşmıyor bile.. Duvara tırmanmaya çalıştıkça her seferinde ayağım kayıyor, yere çakılıyorum." diye düşünüyordu yoldayken, "Ve her yere çakıldığımda darbe alıyorum, tek başıma iyileşmeye çalışıyorum.

celestial.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin