1 yıl 3 ay önce / 31 Ağustos / 8:55am
Biraz daha erken gelmek istiyordu ama O'nu göreceği için heyecandan uzun süre hazırlanmıştı. Kapıdan girer girmez yakasındaki gümüş rozeti görenler çatık kaşlarla ve imrenir bakışlarla ona bakıyorlardı. O rozeti hak edecek ne yapmış olabileceğini hala bilmiyordu, Kai ona hayatının en unutulmaz deneyimini yaşattıktan sonra bir daha yüzüne bakmaz diye düşünüyordu. Ama düşünceleri karşısında yanılmıştı.
Herkesin bulunduğu odaya girip bakışlar altında bir köşeye oturup elleriyle oynamaya başladı. Odada bulunanların fısıldaşmaları onu fazlasıyla sinirlendirse bile susuyordu, mutluluğu sinirini bastırmıştı. Erken gelmesinin sebebini kapıdan girdiğinden beri nereye bakarsa baksın görememişti. Düşüncelerini "Kahvaltı geliyor!" diyerek kapının önünde bulunan adamlardan birisinin sesi böldü.
Herkes törenden önce yemek kahvaltı için gelmişti onun aksine, onları umursamazlıktan gelip gümüş rozeti ile oynuyordu. Fark etmeden gülümseyip gümüşü okşuyordu, aklında sürekli O'nun sureti, nadir görülen gülüşü, eğildiği zaman ortaya çıkan erkekliği, bir heykeltraşın elinden çıkmışçasına mükemmel çıplak bacakları, tenine değen saçları.. bu kadar çok ayrıntıyı düşünmek ona eliyle bir randevu kazandırmıştı.
Hızla ayaklandı ve koridorları geçerek lavaboya girip kapıyı kilitledi, tam işe başlayacakken kapının önünden geçen adamların, "Kai-sama uzun süredir aradığı adamı bulmuş, eski adamı vardı ya onun mallarını çalmıştı. Yarım saat önce o adamın işine bitirmek için çıktı." dediklerini duydu. Bu demek oluyor ki seremoni bir süre ertelenecek ya da olmayacaktı. Üzüntüden sönmüştü ve sönüşünü bile önemsemeden hüzünle lavabodan çıkıp bahçeye doğru ilerledi.
Yaşlı ağaçların arasında dolaşıp önüne çıkan taşlara tekme atıyordu, büyük bahçenin içerisinde sessizlik hakimdi. Gür bir ağacın dibine oturdu, dökülmüş yapraklarla oynuyordu.
"Belki hiçbir zaman benim olmayacak bir adam için yaptığım bu şeyler birkaç sene önce öldürüleceğimi söyleseler bile zahmet etmeyeceğim şeylerdi. O'nu ne ara bu kadar sever oldum bilmiyorum, sanki onu ilk gördüğümde içime bir tohum düşmüştü ve o günden sonra o tohum hızla büyümeye başlamıştı. Şimdi dalları tenimi delip dışarıya çıkacakmışçasına acıyor canım. İçimde büyüttüm sevgimi, acı doluydu ama berbat hayatımın en güzel günlerini yaşıyorum. Belki evlenecek, çocuğu olacak, her gece başka kadınlarla olacak, belki canı istediğinde benimle bile olacak ama her koşulda yanında olmak istiyorum. İsteklerim küçük şeyler ama O ulaşılmaz, bu yüzden sadece izleyeceğim. Ondan uzaklaşmalıyım, O kovmadan mesafemi korumalıyım."
Avuçlarının arasına aldığı kurumuş yaprakları sıkıştırıp çıkan ses ile eğleniyordu. En kuru gözüken yaprakları özenle seçip tekrar yaprakların çıtırtısı ile mutlu olmuştu. Bunu bir süre devam ettirdikten sonra ona doğru gelen 3 adamı gördükten sonra hızla ayağa kalkıp üzerini temizledi. Adamları daha önce görmemişti, sanırım başka bir yerde görevlilerdi.
"Burada yalnız başına ne yapıyorsun?" dedi içlerinden birisi, bakışları oldukça korkutucuydu. Gözlerine bakamıyordu başını ceketinin eteklerinde gezdirirken, "Hava almak istemiştim, duyduğum kadarıyla Kai-sama burada değilmiş." dedi. Bir yandan onun ile ilgili bir şey öğrenmek isteyip bir yandan açıklamasını sunarak cevap verdi. Aralarından bir başkası adımlarını neredeyse mesafe kalmayacak şekilde tamamlayarak Kyungsoo'nun yanında durdu ve sırtını sıvazlarcasına, "Evet evet, belli ki onunla oldukça yakınsınız." dedi ve parmaklarını gümüş rozetin üzerinde gezdirdi.
Kyungsoo onun parmaklarının orada gezişinden hoşlanmamıştı, geri çekilip, "Yakın değiliz sadece bana bunu o bağışladı ve bunun için ona minnettarım." dedi. Diğerleri gibi sadece fısıldaşmakla kalmayacaklardı, "Bize öyle gelmedi, ama eğer yakın olmak istiyorsan işine yarayacak birkaç bilgi verebiliriz sana." dedi sırtını sıvazlayan adam. Kyungsoo bu duyduğuyla birazcık tereddüt etse de O'nun hakkında bir şeyler öğrenmeyi çok istiyordu.