1 yıl önce / 17 Kasım / 10:33pm
Kyungsoo 3 ay boyunca kendisini toparlamaya çalışmış, bir kafede garsonluğa başlamıştı. İşe girmesinin sebebi yaşamaya ümidi olduğundan değildi sadece O'nu unutmaya çalışıyordu. Travmasını hala atlatamamıştı kafede çalışmak ona az bile olsa yardımcı oluyordu, bazen müşterilerin farkında olmadan bulundukları yakın temaslar sonucu korkuya kapılıp bayılacakmış gibi hissediyordu ama aynı zamanda bu durumu atlatması için iyi bir aracı oluyorlardı.
Yağmurlu bir Kasım gecesinde kafenin kapanmasına yaklaşık bir buçuk saat kalmıştı ve oldukça yorulduğu için o bir buçuk saat ona sanki bir buçuk günmüşçesine uzun geliyordu. Siparişini alacağı masanın yanında gözleri açılmakta zorlanırken müşterisinin, "Bir americano ve bir espresso olabilir miyiz?" deyişiyle gülümseyip baristaların yanına gitti.
Tezgaha dirseklerini koyup baristayı izliyordu, burada çalışmaya başlayalı çok olmamıştı ama insanlar Kyungsoo onlara samimi davranmamasına rağmen hepsi onu oldukça seviyorlardı. Barista kahveleri tepsiye koyup dalmış olan Kyungsoo'nun saçlarını okşayarak, "Hey Kyou, siparişler hazır." dedi. Kyungsoo sadece gülümseyip siparişleri götürdü. Kafedeyken ne müşterilerle ne çalışanlarla çok konuşmuyordu, onun iğrendiği sesini duyup ondan nefret etmelerini istemiyordu.
O günden sonra aynalara bakamıyordu, cam yansımalarından bile kaçınıyordu, kendi sesini bile duymuyordu. İnsanlardan uzak duruyordu evden dışarı çıkmayıp sadece çalıştığı saatler içerisinde dışarıda oluyordu, ölümü öylece beklemek sıkıcı oluyordu çalışmaya başlaması hem onu meşgul ediyor hem de zamanın hızlı geçmesini sağlıyordu. Zaman ne kadar hızlı geçerse ölüm o kadar yakınlaşır, diye düşünüyordu.
Üzerini değiştirip kimseleri görmeden hızla kapıdan çıkıp evinin olduğu sokağa doğru yürümeye başladı. Bugün bittiğine göre lanet hayatımdan bir gün daha bitti, kendi hayatıma son vermeye çalıştıkça beceremediğimden artık umursamıyorum, her şey kendi kendine olsun.
Evine geldiği zaman anahtarını ağır ağır çıkardığında kapının kırılmış olduğunu farketti, mahalle için normal bir şeydi evde değerli eşyası olmadığı için içerisini korku sarmadı. Kapının yanında bulunan düğme ile ışığı açtığında evinde dağılan bir yer göremedi ve buna oldukça şaşırmıştı. Sadece yatağının üzerinde O'na içini döktüğü defterini görememişti. Telaştan oraya buraya çarpıp duruyordu. Yatağının altına, mutfak dolaplarına, banyoya ve aklına gelen her yere baktı ama yoktu.
Neden o defter dışında başka bir şeyi almadı ki? diye düşündü olduğu yere yığılıp ağlarken. Hıçkırıklarını yutuyordu, neden sahip olduğum tek şeyi benden aldınız? Neden O'nu ona yük olmadan kendi içimde kimselere duyurmadan sevmeme izin vermiyorsunuz?
1 yıl önce / 17 Kasım / 9:50pm
Kyungsoo kafede çalışırken mahallesine ard arda arabalar geldi ve mahalleyi her arabadan inen adamlar sardı. Meraklı birkaç kişi evlerinden çıkmaya çalıştığında adamlar hiçbir şey söylemeden onları evlerine geri gönderiyorlardı. Dairesinin kapısının önünde duran bir adam Ağabeyinden gelen uyarı ile kapıyı hasar vermeden açtı. Ve ardından, "Siz dışarıda bekleyin." diyerek onları uyardı.
Evin içerisine girdiğinde ne kadar yaşanılamaz olduğunu farketti ama acıma duygusunun onu ele geçirmesine izin vermedi. Çekmeceleri dolapları karıştırıp ne aradığını bile bilmeden öylece karıştırıyordu. Yatağına oturup gözlerini etrafta gezdirirken bir şeyin üzerine oturduğunu farketti ve eline gelen defteri sinirle bir köşeye fırlatacakken sayfaların arasından fotoğrafının düşmesiyle duraksadı.