Giriş

136 8 5
                                    



                                                                       ADI OLMAYAN HİSLER

İnsan hep üzgün olduğunda ya da kafası karışık olduğunda yazar. Aslında iyi gelir nefretini ve belirsizliğini bir şeye kusmak. Keşke bu üzüntü ve nefret kusunca içimizden de çıkıp gitse, mesela kâğıda döktüğünde sadece orada kalsa ve okumadıkça aklına gelmese...
Öyle olsa hayat fazla sorumsuz ve umursamaz olurdu. Kimse yaşayacağı yılların kıymetini, önemini bilemezdi. Ama bir yönden fazlasıyla kolay olur. Üzülmezsin, ağlamazsın, özlem ve hasret duymazsın. Buda asla seni kötü etkilemez. Sana olumsuz gelen her şeyi unutabileceğini düşünsene ne kadar da muhteşem olurdu. Bununda kötü yanları olabilir, örneğin canından çok sevdiğin birini kaybedersin. O üzüntüyü içinden atmak istersin ama o üzüntüyü komple unutabilmek için bütün mutlu, neşeli,çılgın anılarını da onunla birlikte silmen gerekir. Peki ya unutmak istemiyorsan...
İşte o zaman o acıyı iliklerine kadar hissetmeye razı olursun. Ama maalesef hayatımızda böyle bir şey yok. İstediğini bir kâğıda döküp unutamıyorsun. Onun için bütün olumlu – olumsuz bütün duyguları bir arada yaşayıp geçirmek zorundayız, ne olursa olsun. Aynı şekilde başkalarının ne denli acı çektiğinide anlayamayız. Ne kadar istesek de olmaz. Onun yaşadığı acının binde birini bile tahmin edemeyiz. Dışarıya yansıttığı ruh haliyle içindekini bağdaştıramayız. Bazıları dışarıya yansıtarak yaşar üzüntüsünü fakat bazı insanlar içlerine kapanıktır asla dışarıya yansıtmazlar ve genellikle daha çok acı çeken taraf olur her konuda da. Dışarıdan mutlu, neşeli, hiçbir şeyi takmayan biri gibi gözükse de aslında paramparçadır. Örneğin babasızlık. Nasıl anlatsam sanki kalbe giden en önemli damarlardan birinin %100 tıkanması gibi.En ufak bir kelime, bir görüntü, bir isim seni tekrar ve tekrar ölüme götürebilir. Onun acısını her saniye hissedersin ama alışırsın onunla yaşamaya en önemlisi de kabullenmeye...
Zor gelir hatta imkânsız. Her an çıkıp gelecekmiş, sende ona sarılacakmışsın gibi. Her an hayal kurmak, üzüntünü,sevincini onunla yaşamak varken kabullenmek. Gelmeyeceğini, hayal ettiklerinin olmayacağını bilmek ve bunları kabullenmek imkânsız gelir. Ta ki biri daha gidip, gelmeyene kadar. Canından biri daha gider, kendi ellerinle gönderirsin bilirsin artık gelmeyecek. İşte tam da bu yüzden kabullenirsin istesen de istemesen de. Kabullenince de hayat anlamsız gelir. Herkes her an gidecekmiş gibi tetikte yaşarsın. Hiçbir şeyi içinde tutamazsın, bir şey yaşadın mı hemen etrafındakilerle paylaşırsın. En kötüsü de çok çabuk güvenirsin sevince. Ne yapsa affedersin çünkü bilirsin oda bir gün gidecek ve onunla kurup hayal ettiğin her şeyi bir an önce yapmak istersin. Ama hep bir hüzün vardır. 'Ya oda ölürse!' diye endişe edersin. Çok korkarsın, boş yere ağlarsın 'Böyle hayat yaşanmaz ki!' dersin. Ama yaşanıyor ve sende, bizler de herkes gibi mecburuz böyle yaşamaya o korku ve endişe ile.Hayatı en anlamlı ve mutlu şekilde sürdürmeye bakmalıyız. Sana olumsuz gelen her şeyi, herkesi hayatından çıkar! Peki ya bu imkânsızsa, bu kişi senin ailense...
O zaman da en mantıklı çözüm yapılan hiçbir şeyi umursamamak olur. Bazen zor olsa da için acısa da yapman gerekir daha fazla üzülmemek için. Peki ya her şeyi bu şekilde halleden o kızın başına katlanamayacağı bir şey gelirse ne yapacak? Peki ya kolay yoldan kurtulmak çözümse her şeyi göze alıp kurtulmaya çalışmışsa işte o zaman ondan korkulur. O bile ne yaptığını bilmezken biz nasıl tahmin edebiliriz ki?

Adı Olmayan HislerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin