-Medya:Mihi-
Kim Joon Myeon hemen üstüne deri montunu geçirip dışarı çıktı. Yanına şapkasını aldı. Tabi ağzına maskesini takmayı unutmamıştı. Motorunun yanına gitti. Durdu ve cebinden telefonunu çıkardı. Mihi'nin telefonunun konumuyla nerede olduğunu ögrenebilecekti. Sahi neden bunu daha önce düşünememişti. Aklından 'aptal kafam' diye geçirdi. Mihi'nin nerede olduğunu öğrenince kaskını taktı ve motoruna atlayıp yola koyuldu..
Telefonu onu bir parka getirmişti. Etrafına şöyle bir göz gezdirdi. Burası tenha bir yere benziyordu. Aklından 'iyi beni tanıyan olmaz' diye geçirdi. Zaten yaşlı bir amca ve bir kız dışında biri yoktu. Güneş batıyordu. Motorundan indi ve bir kenara koydu. Maskesini çıkardı. Başına şapkasını taktı. Parkın içine girdi. Az ileride bir kız vardı. 20-22 yaşlarında gözüküyordu. Saçları ise siyah renkti. Bu olmalı diye düşündü Suho. Yanına yürümeye başladı. Yüzü kendinden tarafa dönük değildi. Bu yüzden ona doğru yürüdüğünü görmedi.Varınca yanına sessizce oturdu. Yanındaki kız hala onu farketmemişti. Bu da onun işine geldi. Kızın saçlarını incelemeye başladı. Biraz yaklaştı ve kokusunu içine çekti. 'Hmm çikolata ve şeker karışımı bir koku, tatlı..' dedi içinden. Sonra birden kafasını çekti. Ne yapıyordu o öyle? Kız hala onu farketmemişti. Bu durumdan sıkılınca boğazını temizler gibi yaptı.
"Öhöm öhöm.."
Bu sesle kız sıçrayarak ona döndü ve gözlerini kocaman açtı.
"Mihi?"
Kız yutkundu. Ardından cevap verdi.
"Evet benim."
Mihi'nin gözleri hala fal taşı gibi açıktı.
"Eğer biraz daha bana bu şekilde bakarsan korkmaya başlayacağım."
Mihi gözlerini eski haline getirdi ve Suho'ya dönerek yüzüne içten bir gülümseme yerleştirdi.
Suho Mihi'nin yüzünü incelemeye başladı. Tahmin ettiğinden de güzeldi. Ona biraz baktıktan sonra yüzünü önüne doğru çevirdi. Sonra konuştu:
"Ee anlat bakalım küçük kız."
"Ben küçük değilim."
Sakin bir sesle söylemişti Mihi. Ona karşı çıkması gerekmiyor muydu? Buradan üzgün olduğunu anlaşılıyordu.
"Peki. Anlat bakalım 1 ay boyunca ne oldu? Seni dinliyorum."
Mihi derin bir iç çekerek söze başladı:
"Evde televizyon izlerken telefon çalmaya başladı. Ekrana baktığımda 'Annem' yazıyordu. Annem aslında beni pek aramaz. O yüzden şaşırmıştım. Telefonu açtım. Annem, babamın rahatsızlandığını ve hemen gelmem gerektiğini söyledi ama ne hastalığı olduğunu söylemedi. Ben de en yakın zamanda kalkacak olan uçağa binip gittim. Sana da haber verememiştim. İngiltere'ye gittiğimde hep babamın başındaydım. Konuşacak vaktim yoktu. Telefonu bile elime alamadım. Bu yüzden sana cevap veremedim."
Mihi'nin gözleri dolmaya başladı. Suho Mihi'nin çenesinden tutup yumuşak bir şekilde kendine çevirdi.
Gözlerinin içine baktı. Oradaki duygu karmaşasını görebiliyordu. Gözlerinin içindeki parıltılarda kayboldu Suho. Sonra ağzından şu kelimeler döküldü.
"Sen güçlü bir kızsın Mihi."
Ardından yavaşça elini çekti.
"Güçlü değilim. Babam eğer ölürsem arkamdan ağlamanı istemiyorum demişti. Ne kadar kendimi tutsamda yapamıyorum Suho. O benim her şeyimdi. Annemden daha çok ilgilenirdi benle. Her zaman üstüme titrerdi. Beni çok severdi. Babam gidince kimse yokmuş gibi hissediyorum.."
Suho elini Mihi'nin elinin üstüne koydu.
"Ben varım ya Mihi... Hep senin yanında olacağım."
Mihi'nin yanağından bir damla yaş süzüldü. Suho Mihi'nin gözyaşını elinin tersiyle sildi.
"Ağlama artık. Seni böyle görmeye dayanamıyorum."
Mihi Suho'yu başıyla onayladı. Ardından önüne döndü. Suho ayağa kalktı. Elini Mihi'ye uzattı.
"Noldu Suho?"
"Gel benimle."
Mihi Suho'nun elini tuttu ve ayağa kalktı. Suho yürümeye başladı, arkasından da Mihi..
En sonunda bir pamuk şeker satan yere geldiler. Suho bir tane aldı ve Mihi'ye verdi.
"Pamuk şekerleri sevdiğini söylemiştin.."
"Unutmamışsın.."
Mihi Suho'ya birden sarıldı. Suho kızın bu ani hareketine şaşırdı. Sonra o da kollarını sardı diğerine. Sonra ayrıldılar birbirlerinden.
"Teşekkür ederim.."
"Neden teşekkür ediyorsun ki?"
"Beni yalnız bırakmadığın için. Bir de pamuk şeker için. İster misin bu arada?"
"Yok, gerek yok."
"Canın çekmiştir. Aç ağzını.."
"Gerçekten istemiy.."
Suho'nun demesine kalmadan Mihi pamuk şekerden kopardığı bir parçayı Suho'nun ağzına sokuvermişti. Mihi Suho'nun bu haline kahkahalarla gülerken diğeri ağzına depilmiş koca parça pamuk şekeri yemekle meşguldü. Suho ağzındakini bitirince kaşlarını çattı ve o da Mihi'nin ağzına pamuk şeker soktu. Bu sefer gülme sırası ondaydı. Mihi ağzındakini bitirince konuştu:
"Savaş?"
"Savaş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kakaotalk // Suho
FanfictionBilinmeyen: Herkes sana para düşkünü diyor ama ben senin öyle olmadığını biliyorum benim biricik Junmyeon'um. İçinde sakladığın saf bir kalbin var... Suhoshi: Biri para mı dedi?