⬅Dinle➡

154 19 30
                                    

Ne kadar flop kalsada bölüm atasım geliyor.

-------------------------------------------------------------

Gecenin ilerleyen saatlerinde,Hansol bizi Paragon'un dar sokaklarında gezdirirken büyülenmiş gibi sisleririn arasından bir görünüp bir kaybolan ağaçları seyrediyordum.

Annem o kadar yorgundu ki bu akşam partiye gitmek için izin istediğimde benimle tartışacak mecali bile kalmamıştı.Annemin tek şartı Yuta'yı yanımda götürmemdi.Okul başlamadan ortama alışmasını istiyordu.O ve Kris,Yuta'nın uyum sağlamakta zorlanacağını düşünüyorlardı.Onun ne olursa olsun uyum sağlayamayacağını,maymunların okulda pek de başarılı olmadığını anneme söylemek istedim.Ama onun yerine kaderime razı olup Yuta için evden çıkış kartı oldum.

''Sehun Harrison pisliğin teki,''dedi Hansol parlak kırmızı cipin radyosunu kısarken.

Hansol onun köklü ve zengin bir aileden geldiğini,çok uzak sayılmayan Paragon Konakları'ndaki en büyük evlerden birinde oturduğunu bana da anneme de daha önceden anlatmıştı.

Hansol'un Sehun'un adını verdiği güvenlik görevlisi yavaş yavaş bir kod tuşladığında,arabanın önündeki ahşap kol kalkarak geçmemize izin verdi.

Paragon Konakları adanın geri kalanına nazaran daha ferah,daha havadardı.Sınırları,etrafını kuşatan uzun çam ağaçlarıyla belirlenmiş gizemli bir patikada ilerledik.Zenginliği hissetmemiz için özenle biçilmiş çalılıkların ardına saklanmış,her biri diğerinden daha şaşaalı bir şekilde sere serpe uzanan evlerin yanından geçmeniz yeterliydi.Beyaz çiçeklerden oluşan çit yol boyunca kilometrelerce uzanırken devasa okaliptüs yaprakları rüzgarla raks ediyordu.

Karanlık kadife gece bir hikaye kitabından---peri masalından fırlamışcasına uğursuz bir morluk saçıyordu.Havada asılı kalan kalın sise rağmen yukarıda ışıldayan yıldızların berrak enginliğini görebili,yordunuz.Adeta kırık camların şavkıması gibi göz kamaştırıyorlardı.

Hansol,bir mücevher gibi parıldayan yekpare konuta ulaşan değin genişleyen,taş döşeli araba yokuna park etti.İşlemeli demirlerle bezenmiş cam kapıların hemen üzerindeikinci katın penceresinden kocaman bir avize parlıyordu.Mekanda,yuvarlak araba yolunun ortasındaki üç katlı fıskiyesiyle beraber tam bir İspanyol villası havası vardı.İnsan elinden çıkmış su kaynağının etrafı aslan heykelleriyle çevrilmişti.Su,dünyevi olmayan bir ışıltıyla parıldıyordu ve ben tüm bu görkemi hazmetmeye çalışırken burası kadar masalsı bir yerde yaşamaya asla alışamayacağımı fark ettim.Yatağa girerken balo lıyafeti giymem ve kahvaltıya inerken inciler takmam gerekirdi.Tanrım,muhtemelen kahvaltıda inci yemek zorunda kalırdım.

''Vay anasını,'' diyerek ıslık çaldı Yuta cipten inerken

Araba yolunun üst kısmı şimdiden dolmuştu.Şüpheli gözlerle etrafıma bakıp hangisinin Jaehyun veya Ten'in olduğunu kestirmeye çalıştım. Jaehyun demişken,bu akşam o sözde zihin okuyucuyu görmeye pek de hevesli değildim.Bu öğleden sonra olanları kavrayacak fırsatım olmamıştı hala.O garip olaydan sonra hiçbir şey söylemeden koşar adım antremana gitmişti.

Belki de ben hayal görmüştüm?Belki de beni duyabildiğini sanmıştım?Tanrı şahidim olsun ki eğer beni duyduysa ölebilirdim.Tanışmamızın ikinci gününde birisine aşkımı ilan etmem,hemde onun bir erkek olması karşımdakini ürkütmeye yeterdi.Ve Jaehyun Oliver'ı ürkütmek isteyeceğim en son şeydi.

Hansol kapıya vurmadan bizi içeriye yönlendirdi.

İçerisi oldukça gürültülüydü.Göğsüm bilmediğim bir rap şarkısının ritmiyle gümbürderken gölgelerden oluşan topluluk kahkahalar eşliğinde aynı ritim ile salınıyordu.Kulak zarımı patlatan müzik hakkında yorum yapmadım.Sadece,Hansol'un parfümünün kokusunu takip ederek girişten arta kalan ışıklarla güç bela aydınlatılmış başka bir odaya girdim.

From Heaven//JaeYongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin