Troubled Love | 17. BÖLÜM ''He Needs To Pay For What He Did Tonight.''

343 10 3
                                    

Selam. Öncelikle yeni bölüm geldi ve ben bu bölümü hiç ama hiç beğenmedim. Çok iğrenç oldu. Üzgünüm. Umarım siz beğenirsiniz. Okuyucu kitlesi iyi gitmeye başladı. Şimdilik sınır +70 geçmeden yeni bölüm gelmez :D

Harry'nin Ağzından 

İsabel'in evinin önüne geldiğimiz de durdum. 'Teşekkür ederim Harry.' Korpidoya eğildim ve sigaramı aldım. 'Bişey değil.' Sigarayı yakmak için dudaklarıma götürdüm. Çakmak ile sigarayı yaktığımda iyice içime çektim ve dumanı geri saldım. 'Sana bir şey yaptımı?' Başını hayır anlamında salladı. 'Güzel. Eğer yapmış olsaydı şimdi yaşıyor olmazdı.' Yanağında oluşan küçücük gamzeyi görünce gülümsedim. 'Ben.. Ben gerçekten sana minnettarım.' 'Ahh.. Önemi bile yok.' Koluma vurdu. 'Hayatımı kurtardın.' Sigarayı tekrardan dudaklarımın arasına götürdüm ve içime çektim. 'Çok fazla içiyorsun.' Dumanı dışarı saldığım da ona uzattım. 'Denemek ister misin?' Başını salladı. 'Pekala.. Imm. Ailen.' Kafasını cama götürdü ve ailesinin bize doğru geldğini gördü. Arabadan indiğinde hepsi İsabel'İn üzerine üşüştü. Annesi, babası, kardeşi. Arabadan indiğimde babası benim yanıma geldi. 'Çok teşekkür ederim evlat. Kızımı bana getirdin.' Eli ile sırtıma vurdu. 'Önemli değil. Efendim.' Gerilmiştim. Hemde fazlasıyla. Ben böyle resmi konuşmalara hiç alışkın değildim. Derin bir nefes aldım. İsabel'in babasının gözü pantolonuma takılmıştı. O andan pantolonumun içinde olan silaha baktığını gördüm. Hızlıca deri ceket ile üzerini kapattım. 'Gİtmem gerek.' Babası başını salladı. Arkamı dönerek arabaya bindim. Yaklaşık yarım saat sonra evime gelmiştim. İçeri girdiğimde herkesin mutfakta olduğuna sevinip odama çıktım.

Odamın zeninde tempo tutarken parmaklarımı sertçe saçlarımın arasına geçirdim, öfke damarlarımdan akıyordu, bir şeyleri kırıp dökme beklentisi göğsünü sıkıştırıyordu

Garret bu gece çok ileri gitmişti, geçmişi geri getirmişti ve İsabel hakkında tehdit etmişti. Yıllar önce yaptığı her şeyi ödeyecekti. 

Gemma, ailem ve kendim için buna borçluydum. Bu Gemma’nın ölümüne karşı bir vedam olacaktı. 

Kapının açılma sesini duyduğumda başımı o yöne çevirdim ve John’un içeri girdiğini gördüm. “Ne istiyorsun?” 

“Yapma.” 

Alaycı bir tavırla güldüm. “Dur tahmin edeyim… Toby söyledi?” 

“Hayır, kendim duydum ve sana söylüyorum dostum, yapma.”

“Geçmiş her zaman gelip kıçımı ısırmak için bir yol buluyor.” Kendime baktım. “Bunu biliyorsun. Üstesinden gelemeyeceğim şey yok ama bu… bu kişisel.” Başımı salladım. “Bu kardeşimle ilgili dostum. Onun benim için ne ifade ettiğini biliyorsun ve bu piç bir saniye bile düşünmeden onun yaşamına son verdi.” 

Marco bana hüzünlü bir şekilde baktı, ne söyleyeceğini bilemiyordu. 

“Onu kurtarmak için depoya geri koştuğumda ve içeri girmeden önce itfaiye görevlisi beni tutup kurtulan kimsenin olmadığını söylediğinde sen orada değildin. Gemma’nın patlamada öldüğünü söylediklerinde sen yoktun…” Başımı salladım, anılar neredeyse anında gözümde canlanmıştı.

“Az önce neler oldu öyle?” Toby çıkıştı, bana doğru yürürken öksürüyordu.

“Bilmiyorum dostum. Biriyle burada buluşacağımı söylemiştim ama sonra arkamı döndüğümde Gemma’nın beni takip ettiğini gördüm…” Birden dondum, gözlerim fark etmenin üzerine birden büyüdü. “Bekle, Gemma nerede?!”

“Depoda seninle birlikte olduğunu söyledin?” Toby kaşlarını çattı. 

Panik anında beni ele geçirdi ve hızla ayağa kalkmam başımın küt küt atmasına sebebiyet verdi. İnleyerek elimi başıma bastırdım. 

“Hey, sen iyi misin?” Toby omuzlarımı tutarken sordu. 

“Evet, ben iyiyim. Gemma’yı bulmam lazım.” Elimi üstümden iterek kalabalığa doğru yürümeye başladım. “Gemma?” Yüksek sesle bağırdım. “Gemma? Neredesin?” 

Herhangi bir cevap için bekledim ama onun yerine, aldığım te tek karşılık sessizlik oldu. Deli gibi Gemma'yı bir yerlerde otururken görme umuduyla etrafıma bakındım. “Gemma!” diye kardeşimi bulmak için umutsuzca bağırdım.

“Efendim!” Bir el üst kolumu yakaladı ve beni durma noktasına geri getirdi. “Oraya giremezsiniz.” 

“Kardeşimi bulmak zorundayım!” diye sertçe çıkıştım, kolumu ondan çekmeye çalıştım ama işe yaramadı. Bu hıyar benden daha güçlüydü.

“Üzgünüm ama bu iyi bir fikir değil…” İçtenlikle mırıldandı, gözleri üzüntüyle yanıp sönüyordu, bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. 

“Bunu söylemek zorunda olduğum için üzgünüm efendim, ama, ekibimiz zaten tüm depoyu aradı… kurtulan kimse yok. Kaybınız için üzgünüm.”

Başımı sallayarak birkaç adım geri gittim. “Hayır… hayır…” Başımı tekrar salladım, gözyaşları görüşümü bulanıklaştırıyordu. 

Toby bana doğru birkaç adım attı ama durumumu görünce olduğu yerde durdu. 

“O benim her şeyimdi… Onu korumak için çok uğraştım, yaptığım şeylerden korumak için. O şu an evde olmalıydı, uyuyor olmalıydı, ölme-me…” Dudağımı ısırarak bunu yüksek sesle söyleyemedim. 

“Gitmiş olamaz…” diye fısıldadım. “Onu seviyorum. O benim kardeşim. O benim hayatım… Ben… Ben onu korumaya çalıştım.”

İsabel'in Ağzından 

Eve geldiğim de bana karşı yapılan sevimli hareketler ve özen gözterilmiş yemekler duruyordu. Annem, babam ve özellikle Dennis'in bana karşı kullandığı sevgi dolu sözleri beni şaşırtmıştı. 'İsabel! Hadi aşağıya.' Aşağıdan gelen annemin sesini duyduğum da koşar adımlarla merdivenlerden indim. Annem babam ve Dennis 3'lü koltuğa oturmuş beni bekliyordu. 'Otur!' Babamın verdiği talimata uydum ve karşılarında ki tekli koltuğa oturdum. Üçüde bana kızgın bakışlar atarken yutkundum. 'O çocuk kim İsabel?' Hangi çocuktan bahsediyorlardı? Tanrım bu bahsettikleri kişi Harry olmasın. Lütfen. Lütfen. 'Seni kurtaran?' Derin bir nefes aldım ve parmaklarımla oynamaya başladım. 'Ahh. Şey.. Imm.. O sadece arkadaşım.' Babam alayla güldü. 'Senin arkadaşların yanında silah mı taşıyor?' Başımı salladım. Onlar nereden biliyordular. 'Arkadaşının pantolonunun içinde bir silah vardı İsabel!' Babamın sesi tüm oda da yankılanırken hızlıca ayağa kalktım. 'O.. O sadece kendini koruyor.' Hızlıca ayağa kalktı. 'Bize yalan söyleme.' Ellerimi saçlarıma götürdüm. 'Size yalan söylemiyorum.' Annem hızlıca ayağa kalktı ve tam dibime geldi. 'Cezalısın!' Gözlerim kocaman büyüdü. Ne? Cezamı? Ahh Tanrım.. 'Neden?' Anlamsızca onlara bakmaya başladım. Babam annemi kolundan tuttu ve geri oturttu. 'Kısacası 1 hafta yine cezalısın İsabel Marry Collins!' 

Troubled LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin