Troubled Love | 18. BÖLÜM 'Just You And Me.'

359 10 2
                                    

Harry'nin Ağzından 

Marco gözlerini kısarak yakından baktı. "Bu şey mi--?"

Hiçbir şey söylemedim. Onun yerine, arabanın kontağını kapadım. "Hemen döneceğim." diye mırıldanıp kapıyı açtım ve dışarı çıkıp kapıyı arkamdan kapamadım bile. Birkaç adım ileri gittikten sonra, iç çektim ve siyah pantolonumun ceplerinin içinden yumruklarımı sıktım. "Burada ne yapıyorsun?" 

İsabel bana baktı, evimin önünde onu gördüğüm için biraz ürküyordu. "Sana da merhaba." diye alay etti, mükemmel dolgun dudaklarına bir sırıtma yerleştirdi. 

***************************

"Burada ne yapıyorsun?"

Onu önümde gördüğüm an, etrafımdaki her şey bir anda dondu ve ona söylemeyi planladığım her şey bir anda havada kayboldu.  

"Sana da merhaba." diye alay ettim dudaklarıma ortantısız bir sırıtma yerleştirerek. 

Ama İsabel bunda eğlenceli herhangi bir şey bulamadı. Kaşlarını çatarak başını salladı. "Burada olmamalısın." diye tısladım sessizce ve hayal kırıklıklarını saklamaya çalıştığını söyleyebilirdim.

Yüzü birden sertleşti ve yüzünün tüm rengi soldu. "Nedenmiş o?" Kısık gözlerle ona baktım.  

"Çünkü senin için güvenli değil." diye savunmayla geri bağırdım, elimde olmadan saflığına güldüm.

Onu doğru anladığıma emin olmak için tek kaşımı kaldırdım. "Benim için ne değil?"

"Güvenli, İsabel. Burada olman güvenli falan değil." diye zehirle tısladı, tüylerim ürpermişti. 

'Neden!' diye sert çıkıştı. 'Ailenin sana kızdığını biliyorum. Benimle görüşmemen gerektiğini de biliyorum.' Derin bir nefes aldım. 'Ailen silahımı gördü.' Başını salladı. 'Gitmen gerek. Seni tehlikeye sürüklüyorum.' 'Hayır. Hayır.' "Gitmelisin... şimdi." dedim sertçe, tek bir kası bile hareket etmiyordu. "Kimse seni görmeden önce." 

"Kimse beni görmeyecek." diye sinirle çıkıştı. "Seni rahatsız ettiğim için kusura bakma ama ben dışında senin bu bölgene başka kimse gelmez." 

"Ve bu bugün değişmeye başlayacak. Bu yakınlara bir daha gelmeni istemiyorum, beni anlıyor musun?" Soru sorarcasına kaşlarını kaldırdı. Cevap vermediğimde, yürüyüp gitmenin iyi olacağına karar verdi.  

Ve öyle yaptı. Yürümeye başladı, yanımdan geçerken omzu hafifçe benimkine çarptı, hızlıca arkamı döndüğümde tam da merdivenlerden çıkmak üzereydi ki gitmeden önce sıkıca kolunu kavradım.

"Yapma bunu." diye mırıldandım kalın kafasından şu düşünceyi atması için. "Bir daha beni bırakıp gitme." 

Sözlerim içine batarken bir süre sessiz kaldı. Dudaklarını yalayarak benden geriye çekildi. "İsabel..." Başını salladı. "Senin iyiliğin için bir şeylere son verdim. En son bu buraya tekrar gelmen anlamına gelmiyordu, o yüzden şimdi git." Yolun arkasına doğru işaret etti. Beni dinlemeyip merdivenler yukarı çıktı. 'İnatçı!' Diye arkasından bağırdım. 'Neler oluyor?' Arkamı döndüm. Marco şaşkın gözlerle bana bakıyordu.  O merdivenlerden yukarı çıkarken ellerimi saçlarıma götürdüm. 'Yanına git.' Marco'nun fısıldadığını duyduğumda kafamı kaldırdım. 'Burada olmaması gerek.' Diye çıkıştım. 'Dostum.' Eli ile sırtımı okşadı. Başımı salladım ve merdivenlerden çıkmaya başladım. Heyecan. İçimde oluşan anlamsızca heyecan merdivenlerden çıkmamı engelliyordu. Odamın kapısının  önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Kapının kolunu sıkıca tuttum ve içeri girdim. Yatağımın üzerine oturmuş bir şekilde beni bekliyordu. Yavaş adımlarla ona doğru ilerlemeye başladım. Hiç hareket etmiyordu. Tekrardan derin bir nefes aldım. İçimde ki bu heyecanın nedenini bilmiyordum. Ve bilmekte istemiyorum. 'İsabel.' Tüm vücudunu bana döndürdü. 'Biliyor musun? Annem adımı neden İsabel koymuş?' Konumuz ile ne alakası vardı? 'Hayır?' Kaşlarımı çattım. Yataktan tamamen kalktığında üzerime doğru geldi. 'Çünkü mesafeleri sevmediği için!' Bağırdı. Elini havaya kaldırdı ve göğsümün üzerine koydu. 'Ve bende mesafeleri sevmem.' Alayla güldü. 'Ne kadar aptalca.' Hala ona şaşkınlıkla bakıyordum. Elini göğsümden çekti ve yatağa geri oturdu. 'Bende mesafeleri sevmem.' Başını salladı. 'Hayır. Sen mesafeleri seversin. Sen sadece hata yapmayı sevmezsin.' Beni 1 ay içinde çok iyi tanımıştı. Zeki bir kız olduğunu onu gördüğümde anlamıştım. "Sadece senden bir sorunun cevabını isteyeceğim. Ve sen de yalan söyleme girişiminde dahi bulunmayacaksın. Çünkü bunu anlıyorum İsabel. Yalan söylediğinde yanakların kızarıyor." hafifçe yutkundum. 

"Hayır kızarmıyorum." diye karşı çıktı.

"Bak" dedim yüzümü işaret ederek "Yine aynı şey oldu, kızarıyorsun." yüzünde çok tatlı bir gülümseme vardı. Ne kadar gülümsemesine karşılık vermek istesemde, kendimi tutum. Yanağımın içini ısırarak göz devirdim. Böylesi daha iyiydi. Yani aramızdaki mesafeyi korumak.

"Pekala" dedim alt dudağımı içe doğru kıvırarak, "Ne soracaksan sor. Bekliyorum." kapının önünden ayrılarak, salına salına yanıma yürüdü. Dudakları.. onları sıkıyordu.

Aramızda iki adımlık mesafe kalana kadar yaklaştı. Duraklayarak derin bir nefes aldı. Boynundaki damarları sertleşmiş, o salaş görüntüsü daha mükemmel bir hal almıştı.

'Ailen.' dedim ve durakladım. 'Ailen sana benimle görüşmemen hakkında neler söyledi?' Eğik başını hayava kaldırdı. Yüzü hala kıpkırmızıydı. Derin bir nefes aldı ve parmakları ile oynamaya başladı. 'Sadece ceza verdiler.' Kocaman bir kahkaha attım. Kahkahamın ardından ikimizde sessiz kalmış odayı sessizlik kaplamıştı. "Beni seviyor musun?" diye sordu, hafif gerginlikle.

"Ne?" Sonunda gözlerimi ona çevirdim. 

"Beni seviyor musun dedim?'

Hiçbir şey söylemediğinde, ona doğru birkaç adım attım. "Eğer sevmediğini söylersen, gideceğim." dedi. "Beni sevmediğini söyle, ben de seni sonsuza dek rahat bırakayım."

"İsabel..." diye inledi Harry burnunun köprücük kemiğini sıkıştırarak.

"Cevap ver." diye tısladı.

Çenemi sıkıca kilitledim. "Yapamam."

Cevabına karşılık olarak midemde hareketlenmeler oldu. "Nedenmiş?"

"Çünkü seni seviyorum, lanet olsun." Başımı salladım, "ve bu asla değişmeyecek."

"O zaman neden..." Bana öfke dolu bir bakış fırlattı. "Neden beni uzağa itiyorsun?"

"Her saniye sana bir şey olacak korkusuyla devam etmek istemiyorum."

Kafası eğdi, önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdım ve ona tekrar baktım. "Beni güvende tutmak istediğini nasıl söylediğini biliyor musun?"

Başımı sallayarak ellerimi ceplerime soktum.

"Ben zaten güvendeyim." diye fısıldadı. "Seninleyken güvende hissediyorum ve bunun çılgınca göründüğünü biliyorum... bana nasıl olduğunu sorma ama öyle." Dudaklarımı yalayarak, bir adım ileri daha gittim, hiçbir şekilde hareket etmediğini görünce şaşırdım.

Found myself at your door, 
Kendimi kapında buldum 
Just like all those times before, 
Tıpkı önceden de olduğu gibi 
I'm not sure how I got there, 
Nasıl geldiğimden emin değilim 
All roads they lead me here. 
Tüm yollar beni buraya getirdi. 

I imagine you are home, 
Evde olduğunu düşündüm 
In your room, all alone, 
Odanda, yapayalnız 
And you open your eyes into mine, 
Ve gözlerin gözlerime değdiğinde 
And everything feels better, 
Her şey daha iyi hissettiriyor 

Both: 
Right before your eyes, 
Gözlerinin önünde 
I'm breaking and fast, 
Hızlıca kırılıyorum 
No reasons why, 
Hiçbir neden olmadan 
Just you and me. 
Sadece sen ve ben. 

Troubled LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin