PK-1

580 16 0
                                    

Dünkü konserin ardından yorgunlukla kendini yatağına bırakmıştı Eylül. Müziğin, bütün hayatı olduğuna inanıyordu. Hayatta verdiği büyük kayıplar sonrasında, yine de gülümsemeyi başarabilen nadir kişilerden biriydi. Ailesini bir trafik kazası sonucunda kaybetmişti. Kendisi 20 yaşındayken, hayatta yalnız kalmıştı. Şimdi ise 22 yaşında oldukça güçlü bir kızdı. En azından çevresindekiler öyle sanıyordu…

Hayatla olan tek bağı en yakın dostları ve dur durak bilmeyen müzik sevdasıydı. Ailesi, onun konservatuar okumasına sıcak bakan insanlardı. Bu yüzden Eylül, güzel olan ses yeteneğini biraz daha geliştirdiğinde yıldız gibi parlamaya başladı. Çevresindeki herkes onunla gurur duyuyordu. Ve şimdi de bazı günlerde olduğu gibi, bu gece de rüyasında trafik kazasında kaybettiği ailesini görüyordu.

Eylül, bilinçaltının karanlık sularında gezinirken, kendini masmavi bir deniz kıyısının önünde buldu. Kum tanecikleri ayaklarına yapışırken iç gıdıklayıcı bir temas oluşturuyordu. Akşam güneşi Eylül’ün tenine ışınlarını yansıtırken, gözlerini kapatarak sol tarafından gelen rüzgâra döndü yüzünü. 

-“Hey! Orada ne yapıyorsun?”

Birden gözlerini açtı ve kendisine seslenen kardeşini gördü. Sarıya dönük kumral saçları parıl parıl parlıyordu. Gözlerini kısarak ablasına bakıyordu ve Eylül’e yaklaşan her adımında sabırsızlığı artıyor gibiydi.

-“Deniz! Sen…”

-“Evet abla, ben.”

Gülümsüyordu ve ablasına yaklaştı. Eylül içindeki özlemin onu gördüğünde çok daha fazla olduğunu sezdi. O an tek hissedebildiği ailesine duyduğu özlem ve tavan yapmış şaşkınlığıydı. Ayaklarının altından kayan sıcak kumlara aldırmadan koşup kardeşine sarıldı.

-“Çok özlemişim seni bücür. Çok…”

-“Ben de seni çok özledim. Ama bana bücür demeyi kes artık, lütfen. Artık 15 yaşında genç bir erkeğim ben.”

Bunu söylerken dudaklarını sarkıtmıştı. Ela gözleri muzipçe parlıyordu. Eylül dayanamadı ve daha sıkı sarıldı kardeşine. Sonra kokusunu içine çekerek küçük bir öpücük bıraktı altın rengi saçlara.

-“Annem… Babam… Onlar nerede?”

-“Seni bekliyorlar.”

-“Hadi, beni onlara götür ufaklık.”

Deniz, Eylül’ün elinden tuttu ve hızlı adımlarla ailesinin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Eylül ise değişen doğal manzaradan gözlerini ayırmadan yürüyordu. Deniz kıyısı olan yer, bir anda ormanlık alana dönüştü ve annesiyle babasını piknik yaparken gördü. Adımlarını hızlandırarak neredeyse koştu.

-“Anne! Baba!”

-“Kızım…”

Önce sesini duyduğu annesine, sonra onun hemen arkasında sabırsızca bekleyen babasına sarıldı. Hemen sonrasında Murat Bey, Eylül’ü hafifçe kendinden ayırdı ve dikkatle baktı. Eylül de babasındaki değişiklikleri gözlemliyordu. Griye dönen birkaç saç teli, güneşin yansımasıyla ona göz kırpıyordu.

-“Çok büyümüşsün yavrum.”

-“Sen de yaşlanmışsın!”

Bu sözcükleri duyan Murat Bey, bu konuşulanların küçük bir şakalaşma merasimi olduğunu bilerek gülümsedi ve Eylül’ün burnunu sıktı. Bunu o küçükken çok yapardı. Eylül ise yüzünü buruşturdu.

-“Sus bakayım! Sen ne biçim konuşuyorsun babayla. Hem suratını buruşturma, sen hala benim küçük kızımsın.”

Bahar Hanım da gülümsemişti. Kızına yaklaştı ve kendisine doğru dönmesini sağlayarak gözlerinin içine memnuniyetle baktı.

POPSTAR KAÇIRILDI !!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin