Yerdeki parıltılı gözler bedeninden kopmuş bir kız kafasının masum ve acılı gözleriydi...
Güzelce hazırlanmıştı. Üzerine gece karanlığında hafif göğüs dekolteli dizüstü bir elbise, kulaklarında ışıl ışıl bir çift küpe, kıvırcık saçlarına papatyalardan yapılmış bir taç Emir bu taça bayılırdı ama daha çok o kıvır kıvır saçlara. Chanel No 5 parfümünüde üzerine serpiştirdikten sonra artık Emir'in gelmesini beklemekten başka yapacak bir işi kalmamıştı. Saat 22' da geleceğini söylemişti oysaki. Saat 22'yi geçeli 15 dakika olmuştu ama hâlâ ortalarda yoktu. Selvi Emir'in randevularına geç kaldığını hiç görmemişti. Pencereye doğru yürürken "ding dong" sesiyle kapıya doğru döndü. Bir kez daha "ding dong" ve birkez daha "DİNG DONG!!!" Selvi rahatlamıştı gelenin Emir olduğunu 3 kez art arda çalan zil sesinden anlayacak kadar uzun birlikteliği vardı. Kapıya yöneldi ve kapıyı açtı. Selvinin yüzü solmuştu bir anlık korku ve şaşkınlık yüzünden okunuyordu. Ardından hafif tatlı bir gülümseme belirdi yüzünde. Karşısında büyük siyah burunlu kömür gözlü yakasında kırmızı bir kurdele ile kendine gülümseyen kar beyazı kocaman bir ayıcık ve bir not vardı.
Aşağıda bekliyorum :)
EmirSelvi mutlu ve aceleci bir şekilde asansörün yolunu tuttu Emir'ine doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.
BMW 218i cabrio'sunun aynasında saçını düzenleyen Emir apartman kapısının açılmasıyla yönünü döndüğü apartman önünde 2 aydır uzak kaldığı sevgilisini görünce içindeki alevle birlikte yüzündeki aptallıktan anlaşılıyordu özlemi. Koşarak Selvi'ye sarıldı ve dudağından uzunca bir öpücük aldı. Selvi nefes alamaz olmuştu, kendini geri çekerek, aptal aşığım çok mu özledin sen beni? dedi. Yüzündeki aptallık ve özlem belirtisi gitmeyen Emir'in ağzından sözcükler çıkmıyordu çareyi tekrar Selvi'nin dudağına yapışmak oldu. Az da olsa özlemini gideren Emir nereye gidelim sevgilim? dedi. Sen bilirsin aşığım cevabını alınca yolda düşünmeye karar veririz diyerek arabaya bindiler.
Yolda giderken çeşitli konuşmalarla özlem gideren aşıklar hâlâ nereye gideceklerini bilmiyorlardı. Emir iş için gittiği Paris'de ne yaptıklarını anlatırken ikisininde çok sevdiği yalnız kalmak istediklerinde hep oraya gittkleri ormanın yanından geçiyorlardı. Selvi'nin gözü ormana ilişti ve aşkım kokumu, tadımı özlemedin mi, ormandaki yerimize gidelim mi bugün? diyerek yönünü Emir'e dönmüştü. Biraz düşünceli ama çokça istekli olan Emir
canım biz her zaman gündüz geliriz şimdi korkmaz mısın orada dedi. Selvi'den olumsuz cevap alan Emir "tamam o zaman biramızı alıp geçelim" diyerek arabayı hızlı bir şekilde en yakın markete sürmeye koyuldu.
Biraları alıp ormana geçen Emir ve Selvi biraları yudumlarken sarmaş dolaş her zamanki yerlerine doğru yürümeye başladılar. Selvi beni özledin mi? diye sordu. Emir yüzündeki gülümsemeyle konuşmaya başladı: Seni burdan gittikten beş dakika sonra özlemiştim zaten bebeğim, nereye baksam seni aradım,kime baksam seni gördüm,dayanamadım senden uzak kalmaya erkenden işlerimi halledip geldim derken Selvi Emir'e sımsıkı sarılmış beni birdaha bırakma birdaha gitme dedi. Sonunda gizli yerlerine gelmişlerdi, çimlerin üzerine uzandılar ve yıldızlara bakmaya başladılar.
Selvi konuşmaya başladı:
- Sen yokken çok yalnız hissettim kendimi çok savunmasız hissettim. Birdaha bırakmayacaksın beni değil mi aşkım sensiz olamıyorum derken sanki dokunsalar ağlayacaktı.Neyse keyfimizi kaçırmayalım diyen Selvi biranında etkisiyle çakırkeyif olmuş bir şekilde elini Emir'in penisine attı ve okşamaya başladı. İkisinnde nefes alışverişi hızlanmıştı. Fermuarı indiren selvi bir hamlede Emir'in kucağına çıktı ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladılar. Emir elini Selvinin dolgun kalçalarında gezdiriyor sıkıyor adeta Selviyi çıldırtıyordu. Artık dayanamayan Selvi elbiseyi yukarı çekti ve kırmızı dantelli külotunu aşağı indirdi ve çıkarıp yere attı. Artık Emir'in sıcaklığını içinde hissedebiliyordu. İkiside zevkin doruklarındaydı. Emir Selvinin göğüslerini zevkle yalarken Selvinin gözüne karşıdaki çam ağacının altında bir parıltı ilişti ama ne olduğunu göremiyordu etrafa gecenin en karanlık hâli ve ölüm sessizliği hâkimdi. Azıcık sağa çekti kendini böylece daha iyi görebiliyordu
Bir çift göz!
Bir anda yüzünde beliren solgunluk gecenin bu karanlık hâlinde bile oldukça belli oluyordu. Emir ne olduğunu sordu ama Selvi duymuyordu, bütün dikkatiyle oraya bakıyordu. Emir Selvi'yi hafifçe sarstı. Selvi kendine geldiğinde gidelim burdan dedi ve Emir'i beklemeden kalktı ve yürümeye koyuldu.Emir koşarak Selvi'yi yakaladı ve "Neler oluyor aşkım" dedi fakat yeniden cevap alamadı ve devam etti
"Kime diyorum Selvi ne gördün orda" diyerek sesini yükseltti.Selvi ürkek, sessiz, titreyen sesle cevap verdi:
"Orada bir göz parlıyor birisi var orada. "
Emir arkasına bakarak " Nerede?" diye sordu
Selvi tekrar titreyen sesiyle"Orada işte orada ağacın altında bir göz parlıyor."
Emir ağaca doğru bakarak hayvandır bebeğim gel dedi ve yavaş adımlarla ağaca yaklaşmaya başladı.
Emir'in arkasından titreyerek korkar adımlarla giden Selvi Emir'in kolundan çekiştirip gidelim burdan Emir korkuyorum diyordu.
Ağacın altına gelmişlerdi artık yerdeki şeyin ne olduğu anlaşılacaktı. Emir telefonu çıkartıp ışığını parıltıya doğru çevirdi, yerdeki şeyi gören Selvinin çığlığı tüm ormanda yankılanmıştı ardından içinde akşam yemeğinden ne kaldıysa boşaltmıştı. Yerdeki parıltılı gözler bedeninden kopmuş bir kız kafasının masum ve acılı gözleriydi..- BÖLÜM SONU -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedensiz Kafalar
Teen FictionAnkarada yaşayan biraz eğlenmek için ormana giden genç aşıklar tarafından bulunan bir kız kafası ve devamında gelen birsürü kız kafası Bu kafaların bedenleri nerede? Bu kafaları bedenlerinden ayırıp ormana atan psikopat kim? Komiser ömer bu sorul...