Gözlerimi açıp dik dik çocuğa baktım ve “bırak beni” diye bağırdım. “ah, tabii hemen bırakayım” diye alayla karşılık verdiğinde arkamdan bir ses “hanımefendi, sizi rahatsız mı ediyorlar?” diye sorarak yanıma geldi. Bu içerde bizimle ilgilenen çalışanlardan biriydi. O an çocuk elini yüzümden çekti. Adama dönerek “sen benim ne yaptığıma hangi hakla karışırsın?” diye adama diklenince, “kusura bakmayın Tolga bey, ama hanımefendi Aras beyle birlikteydi ve sorun yaşansın istemeyiz.” dedi. “Demek Aras’la birlikteydin, ne güzel” dedi iğrenir gibi. Yine konuşamadığım anlardan birindeydik. Böyle zamanlarda neden sustuğuma dair hiçbir fikrim yok ama ağzımı açamıyorum. Sanki konuşmaya başlasam hiç susmayacakmışım gibi geliyor. “Görüşmek üzere hanım efendi” deyip önümde hafifçe eğilerek selam verdi ve arkasını dönüp yürümeye başladı, yanındaki salaklar da aynı şekilde onu takip etti. Yanımdaki adam “İyi misiniz hanımefendi?” dediğimde kendimi anca toparladım ve “evet iyiyim, teşekkürler” dedim. “Size bir taksi çağırmamı ister misiniz?” dediğinde sadece kafamı salladım. Bir şekilde adamların elinden kurtulmuştum neden bilmiyorum zaten bana bir şey yapacaklarını da düşünmüyordum ama yine de kafama takılan şey Aras beyin beni orda öylece bırakmasıydı. Yani hangi erkek bunu yapar ki? Mesela Emir asla yapmazdı. Aklıma birden Emir gelince yakışıklı prensimi çok özlediğimi fark ettim. Emir ve Miray’la stajlarımızdan dolayı görüşemiyorduk ve bu çok sinir bozucuydu. Aklıma eve gidince ilk iş olarak onları arayıp program yapmayı not ettim. Taksi gelmişti binip biran önce eve gitmek istiyordum. Bugün bitsin artık çok uzamıştı.
***
Üstümü değişip yatağıma uzandığımda telefonum çalmaya başladı. Arayan Emirdi. Telefonu açıp “Artık telapatik yollara iletişim kuruyoruz sanırım, bende seni arayacaktım şimdi” dedim gülerek. “Seni hissedebiliyorum bebeğim bunu biliyorsun” dedi oda gülerek. “evet, evet biliyorum. Ee neler yapıyorsun? Nasıl gidiyor staj?”
“Fena değil işte sabah 8 de iş akşam ev öyle işte. Çok monoton ya bir şeyler yapmalıyız kendimden korkmaya başladım. Sosyal hayatım sıfır resmen”
“Evet, bende en kısa zamanda çıkalım bir şeyler yapalım demek için aramıştım. Zaten anlatacaklarım var ben artık sıradan bir stajyer değilim, holding sahibinin asistanıyım canım” dedim sesime havalı bir ton vererek.
“Vaay! Nerden çıktı? Nasıl iki günde pozisyon değiştirdin?”
“Anlatırım buluşunca, telefonda uzun sürer”
“Peki bebeğim o zaman yarın konuşur, akşama çıkarız.”
“Tamam, Miray’a sen haber verirsin, öpüyorum.”
“Ararım birazdan, hoşça kal”
Bunu da halletiğime göre artık uyuyabilirm. Dişlerimi fırçalayıp yatağa girdim, derin bir nefes verip kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
***
Uyandığımda saate baktım daha erkendi. Yavaşça yataktan kalktım ve bir yerde okuduğum terapiyi kendimde uygulamaya karar verdim. Pencerenin önüne gidip açtım ve ilk olarak üç kere derin nefes aldım sonra gözümü kapatıp yüzümde ve vücüdümda sabahın huzurunu hissetmeye çalıştım. Çünkü genelde sabahlar benim için huzur verici olmazdı. Ardından gözlerimi açıp gülümsedim. Kendi kendime konuşmaya başladım. “bugün çok güzel bir gün. Her şey çok güzel olacak. Bütün işlerim yolunda gidecek. Sinirimi bozan hiçbir şey yaşamayacağım.” Bunların hepsini yüzümde bir gülümseme ve içimden gelerek söylemeye çalıştım. Okuduğum yerde öyle yazıyordu. Tekrar gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alıp vermeye başladım. Pencereyi kapattığımda işe yaradığını düşündüm ya da kendimi öyle şartlamıştım. Yine de iyi hissediyordum ve önemli olan buydu.