3.BÖLÜM

47 4 0
                                    

Iyi okumalar....

KARAN'DAN
Okulun ilk günü her zaman olduğu gibi geçmişti. Yani özel değildi. Pek çok kişi için özel olan günler vardır...

Doğum günü....

Sevdiklerinin doğum günü....

Okulun ilk günü....

Yıl dönümü.....

Yeni arabasının alındığı gün...

Benim hayatımda özele yer yoktu. Ben her zaman dayak yemediğim günleri, Yüce Allahın bana bir hediyesi olarak görürdüm. Bunun haricinde hayatımda hiç hediye almadım....

Sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu hiçbir zaman öğrenemedim...

Öğrenemeyeceğim de....

Ben hiç sevmedim de....

Ya da sevecek insan bulamadım. Siz bir insanı nasıl seversiniz. Paylaşarak...
Ben daha paylaşmanın ne olduğunu bilmem. Ya da bilirim. Benim için paylaşmak; etini dişine takarak, it gibi çalışırsın ve saha sonra o parayla ev gecindirmeye çalışırsın. Bu hayatı hiç hak etmiyordum.

Yaşıtlarım, rahat bir hayat sürüp aileleriyle gezip tozup eğlenirken, ben de aile kavramını öğrenmeye çalışıyordum. Benim hiç bir zaman bir ailem olmadı. Çok küçüktüm daha üvey ama babam olmayan adamdan dayak yemeye başladığımda. Bekliyordum. Sadece sabredip bekliyordum. Annem sadece ağlardı, bir kez olsun yapma dediğini duymadım.

Oysa ki ben onun için 18 yıldır bu işkenceyi çekiyordum. Haksızlık....
Çok büyük haksızlık. Çekip gitmeyi planlıyordum. Ama yapmadım. Yapamadım. Annem için, onun için kurtulmaktan vaz geçtim.
Oysa ki o beim için kılını bile kıpırdatmıyordu. Yapacaktım. Karar verdim, sınava girip iyi bir üniversite kazanacaktım.

Kenara biriktirdiğim azıcık parayı da yurda verirdim. Okurken bur yandan da yine part-time işe girerdim. Mecburum. Hayatımı kurtarmak için annemi yalnız bırakmaya mecburum. Üstelik o beni umursamazken. Ağlamakla bir şey değişmemişti. Geriye sadece bu yılı bitirip,sınava girmek kalmıştı.

Kafeye geldiğimde hemen üzerime iş kiyafetlerimi giydim ve hemen işimin başına geçtim.Saatler akıp giderken,resmen üzerimden vinç geçmiş gibi hissediyordum.

Cam kenarındaki masaya gelen adamın siparişlerini almak için masasına doğru yürüdüm. Siması çok tanıdık gelmişti ama daha önce burada görmediğime emindim. Belki de diğer işlerimden birinde görmüştüm.

"Hoş geldiniz efendim. Ne alırsınız?" Dedim yalandan gülümseyerek. Kovulmamak için bunu yapmaya mecburum.
Adam bana uzunca baktı ve genişçe güldü.

"Hoşbuldum. Senin adın Karan mı?"
Nerden biliyorsun diye sormadım,çünkü yaka kartında yazıyordu.

"Evet efendim. Karan."
Adamın gülüşü daha çok genişledi ve bana daha dikkatli baktı. Sadece gözlerine bakıyordum. Beni içine çeken, kahve gözlerine. Benim gözlerim de böyleydi. Zaman zaman kehribar da olurdu.

"Memnun oldum Karan. Kaç yaşındasın?"
Eğer cevap vermezsem ve adamı kızdırırsam kovulurdum. Bunu göze alamazdım. Şu an paraya ihtiyacım çoktu. Yurt için ve ev için para gerekti.

"18 yaşındayım efendim."

"Ne kadar süredir burada çalışıyorsun?"

"Bakın müşterilerle sohbet etmemiz yasak. Söz ne istediğinizi söyleyin, bende getireyim."

"Tamam. Sade kahve istiyorum."

"Peki. Hemen."
Ne değişik adam ya. Arkaya siparişi söyledim ve diğer masalara yöneldim. Nihayet bu hafta okuldakilerin katında çalışmıyordum. Burası üç katlıydı. Ben iki ve üçüncü katta calisirdim genelde. Ikinci katta gençler plurdu genelde. Bu katta ise is adamları falan. En alt katta sıradan insanlar vardı.

FARKLI HAYATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin