Hava soğuk ve kasvetliydi. İnsanlar akşam trafiğinde evine dönmeye çalışıyor, onların sitem ve sıkıntısını ise kornalar anlatıyordu.Ay yüzünü göstermeye başlamış,gecenin renkli ışıklarıyla bütünleşmişçesine bir göz şöleni oluşturuyordu.
Ben ise - Koca bir kalabalığın arasında ailesini kaybetmiş ağlamamaya çalışan bir kız çocuğu gibi olmalıydım ki- bütün herkes bana bakıyormuş izlenimine kapıldım, belki de bu sadece altı aydır hiç dışarı çıkmadığımdan bana öyle geliyordu.Tam tamına yarım saattir Lucy’nin verdiği adresi bulmaya çalışıyordum,arabasıyla gelip alsaydı yorulurdu sanki. İki sokak boyunca yürüdüm ve sola saptım,artık insanlar kaybolmuş ve ortam ıssızlaşmıştı.Kulağıma dolan rüzgarla karışan hışırtılı sesi duyunca tedirgin bir şekilde hafifçe arkama dönüp baktım.
Bir karaltı gördüğüme yemin edebilirdim.
Hızlıca arkama döndüğümde karaltı gitmişti.O tarafa dikkatlice baktığımda başka sokağa açılan bir yol gördüm; ya oraya saklanmışsa?Belki de sen iyiden iyiye paranoyaklaştın Tess,gerçekten biri gelip seni yolmadan çık buradan.
Hızlı adımlarla uzaklaşırken içimden yanlış gelip gelmediğimi sorguluyordum. Tekrar kağıda bakmak için cebime uzanmıştım ki ‘ BLACK ‘ isimli ; Lucy’nin Amy teyzeye ^şirin bir kahve dükkanı^ deyip de aslında konum bakımından tehlikeli ve pahalı olan barı gördüm. Ellerim buz tutmadan hızlıca giriş kapısına yöneldim ve altı ay sonra ilk defa arkadaşlarımı göreceğimin heyecan ve endişeden titreyen ellerimin aksine büyük bir sakinlikle kapıyı açtım ve barın iç kısmına doğru yürümeye başladım.
Dışarıdan daha sıcak ve göründüğünden pahalı olan barda her türlü insan vardı. Kimisi delice dans ediyor,-aynı anda birbiri ile yiyişen insanlardan bahsetmiyorum bile –kimisi sakince oturup eğleniyordu. Bazıları ise acı ve eziyet çekiyormuş gibi bar taburesine oturmuş, isyan eder gibi içiyorlardı. İçeriye göz gezdirmeye başladıktan sonra birinin bana doğru seslendiğini duydum. ”Tessa!”
Başımı hızlıca sesin geldiği yöne çevirdim ve Lucy’i gördüm. Benim aksime mutlu ve sosyal bir insandı,insanlar-başta erkekler olmak üzere-etrafında olmak için deli olurlardı. Üzerindeki kırmızı elbise siyah kısa saçlarını ortaya çıkarmış, ’kendime güvenim tam’ der gibi bağırıyordu.Bense hiç onun gibi değildim; ödevlerini günü gününe yapan, asosyal ve sürekli kitaplarla hayatını kuran bir insandım. Üzerimdeki solgun yeşil kazak ve kot pantolonla da bunu ortaya koyduğuma emindim, Bu ortamda kabak gibi göründüğüme şüphe yoktu zaten.
Yanına geldiğim gibi birbirimize sarıldık.Onu özlemiştim , zaten tek özlediğim kişiydi çünkü başka arkadaşım yoktu benim. Lucy’nin arkadaş grubu vardı elbet ama ikimiz birbirimizin özeliydik,-yanlış anlamayın-ne kadar birbirimizin zıttı olsak da en iyi arkadaş kategorisinde bir numara olduğumuza emindim.
“Seni aptal şey! 6 ay boyunca uzak kalmak da ne demek ?!” Ah,tamam.Sanırım özlem giderme kısmı bu kadardı.”Biraz kafamı toplamaya ihtiyacım vardı Luce,biliyorsun” Her ne kadar rehabilitasyon kısmını bilmese de herkes gibi oda Annemin gizemli ölümünü biliyordu.Gizemli.Ortada yangın çıkması için hiçbir neden olmamasına rağmen evin yarısının yanması… Lucy’nin yüzünü anlayışlı bir ifade alırken aynı zamanda alınmış bir ifadeye büründü “Mesaj atmak yerine arayabilirdin ama her neyse,bu seferlik görmezden gelebilirim” Bir dakika…mesaj mı ?
“Ne mesajı ?” diye sordum bilinçsizce.
“Haftadan haftaya attığın mesajlardan bahsediyorum Tess ,hani şu sürekli yazdığın ‘ben iyiyim sen nasılsın… nasıl gidiyor...’ mesajları. Sen iyi misin? Ah Tanrım. Sakın bana unutkanlık probleminin çıktığını söyleme, yaşlılardan neden nefret ettiğimi iyi biliyorsun..”
Ah,mesajlar. Ben rehabilitasyondayken kimsenin bir şey anlamaması için arkadaşlarıma Amy Teyzenin attığı mesajlardan bahsediyor olmalıydı, hiçbirini okumamıştım ki. Acaba ben yokken olayı örtmek için başka neler yapmıştı? Tanrı bilir.
“Unutkanlık problemim falan yok Luce,bir anlık dalgınlığıma geldi işte.” Gözlerini devirip beni oturduğu masaya sürükledi . Oturduğumuzda yanımıza gelen garsona başkaları gelince sipariş vereceğimizi söyleyip geri gönderdi.”Kimler geliyor ?”
“Ah,buranın para koktuğunun farkındasın değil mi ? sadece oturup gözüme kestirdiklerimi izliyorum,kimsenin geldiği yok” Dudakları hınzırca kıvrıldı “En azından buraya.”
“Lucy,yine aklında ne var?”Geçen ki yaz maceramız çok güzeldi.En azından Lucy barmenin onunla flört etmesiyle bira şişesini kafasında kırana kadar.Aslında sorun Luce’un barmenin kafasında şişe kırması değil; Barmenin aynı zamanda oranın sahibinin oğlu olmasıydı.Bütün gece orda kalıp barı temizlemiştik ve gerçekten güzel bir deneyim değildi.
Bana doğru eğilip sır veriyormuşçasına etrafına baktı “biraz ötede buranın iki katı bir yer var. Şehir dışından gelen yakışıklı ve zengin çocuklarla dolu Tess. Hiçte küçük değiller.”
“Ne zamandan beri kendinden büyüklerle takılıyorsun?”
“Imm şey… sen yokken başlamış olabilirim?”
“Luce-“
“Konu bu değil Tess! Bu gece benim gecem tamam mı? Ve sen de en iyi arkadaş rolünü oynayıp benimle geliyorsun.” Lucy’nin çekilmez tavırlarından biri daha . Ona ‘hayır’ kelimesini kullanırsanız en iyi arkadaş kurallarından birini ihlal etmiş olursunuz. Mecburen ellerimi teslim olurcasına havaya kaldırdım “Elbette geliyorum.”dedim. Yüzünde doğru cevabı verdiğimi anladığım bir ifade oluştu ve kısa siyah ceketini sandalyesinden aldı.”O zaman uçalım buradan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maske
ChickLitDudaklarını dudaklarıma dokundurunca başımı hemen yana çevirdim. Güldü. Bu sefer ki gerçek bir gülüştü, tatmin olmuş bir gülüş. Dudaklarını kulağıma getirip kulak mememi emdi ve kulağıma dudaklarını sürttü. İliklerime kadar ürpermiştim, kısık sesle...