"Korku aslında iyi bir şeydir Tessa Sword,ondan kaçmadığın sürece."
^^^*^^^
İnsanların tanımadığı kişilere güvenmesi çok saçma bir hareketti. Annem küçükken hep yabancılardan uzak durmamı söylemişti ve yapmıştım.
Anlaşılan Lucy'nin annesi ona böyle bir şey öğretmemişti.
Şuan ise ne yapacağımı ya da onun ne yapacağını bilmeden ona yaslanmış bir şekilde duruyordum ve bu gerçekten korkutucuydu.Burnuma toprak ve hafif parfümünün kokusu geliyordu,normalde hoşuma gidebilirdi ama bu durumdayken sadece bana ne yapacağını düşünüyordum ki beni çevik bir hareketle duvara yasladı ve gözlerimizin birbirine değmesi için başını eğdi.
"Korkularla yüzleşmek gerekir, sense onları kutuna saklıyorsun.Ama onlar bir gün o kutuya sığmayacak Tessa. Hepsi o kutudan çıkıp boğazına sarılacak.Annenin ölümü,rehabilitasyonda geçirdiğin işkenceler,küçükken geçirdiğin travmalar..."
Donup kalmıştım.Nefes dahi almakta zorluk çekiyordum.
Bunları nerden biliyordu? Beni nasıl böyle tanıyordu ki?Asıl soru ise o kimdi?
"Kimsin sen?"
Sesim fısıltı halinde çıkmıştı. Ağlayacak durumdaydım,hatta güçlü kolları beni tutmasa yere yığılacak ve bir daha da kalkamayacaktım.
"Kim olduğumun önemi yok. Önemli olan ne istediğim."
Dudaklarını kulağıma yasladı ve bir dakika boyunca böyle durduk.ortamdaki tek ses nefes alış verişimiz ve benim deli gibi atan kalbimdi.
"N-ne istiyorsun?"
Başını geri çekip yeniden gözlerini gözlerime dikti. Ela gözleri koyulaşmış ve öfke içindelerdi.Bakışları bela vaat ediyordu.
"Babanı"
Babanı.babanı.babanı.
Bu kelime ile ikinci bir şok dalgası bedenimi sardı ve içinde olduğum bu duruma ters bir şekilde kahkaha atmaya başladım. O kadar içten ve korkarak gülmüştüm ki Joseph bile bana deliymişim gibi bakıyordu. Omuzlarımı güçlü bir şekilde sarstı ve daha da öfke ile dolan gözlerle bana baktı.Derin bir nefes aldım ve eski korkak halime döndüm.
"Benim hakkımda her şeyi biliyorsun ama bilmediğin bir şey var. Benim babam ben doğmadan öldü."
Son cümleyi söyler söylemez gözlerindeki şaşkınlığı ardından kıvrılan dudakları anlamaya çalıştım. Annem küçükken babamın ben daha doğmadan önce öldüğünü söylemişti ve nedeninin ise kalp krizi olduğundan bahsetmişti.Genellikle ondan hiç bahsetmezdi ve onunla ilgili soru sorduğumda ise beni hep geçiştirirdi, bu geçiştirmelere daha önce hiç dikkat etmemiştim ve bunu şimdi fark ettiğim için kaşlarımı çattım ve başımı kaldırıp Joseph 'in sırıtan suratına baktım.
"Oradan bakınca salak gibi mi görünüyorum?" diye tıslayınca sessizce yutkundum. Normal ve utanmayan kızlardan olsam kesinlikle oradan bakınca acayip yakışıklı ve sert olmasının çok hoş olduğunu söylerdim,ama şuan boğazıma yapışmamak için kendini zor tutan bir Joseph ile karşı karşıya olduğum için kendimi düzgün cevap vermeye zorladım."Neden bahsettiğini bilmiyorum." diyerek onu omuzlarından itmeye çalıştım. Polise gitmeliydim. O zaman güvende olurdum.
"Neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun, benimle oynamaya kalkma ve o piç herifin nerede olduğunu söyle. Eğer söylersen bir daha ne sana ne sevdiklerine görünürüm."
"Sen delinin tekisin." diyerek onu bir daha omuzlarından ittim ve şaşırtıcı şekilde işe yaradı.Beni bırakmış mıydı? Afallasam da hemen ondan uzaklaştım ve koşmak için ileri atıldım.
Sadece ileri atıldım.
Güçlü eli boğazımı tutarak beni duvara yapıştırdı. Ciddi manada yapıştırdı ve ağzımdan acı dolu bir çığlık kaçmasına engel olamadım. Nefes alamıyordum. Beni burada öldürecekti ve kimsenin haberi olmadan cesedi ortadan kaldırıp hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gidecekti.
"Şansını zorluyorsun" diye hırladı. Ellerim sanki boğazımdaki ellerini çözebilecekmiş gibi çırpınıyordu. "Onun. Nerede. Olduğunu. Söyle."
Başımı el verdiği kadar olumsuz manada salladım. Sanki bir şey olmuş gibi ela gözleri parladı,biranda elleri çekildi ve yere yığıldım. Aniden oksijenin içime nüfuz etmesiyle öksürük krizine girdim.
"İşi bu noktaya getirmeyecektim ama o piçi koruyarak büyük hata ediyorsun." dediğinde ellerim hala boğazımdaydı,kim bilir nasıl morartmıştı." Ne bildiğini b-bilmiyorum ama-öksürük- benim bu konu hakkında hiçbir alakam y-yok" zor konuşuyordum ve göz yaşlarım sayesinde gerilmiş olan cildim yeni yaşlarla yeniden ıslanıyordu. Bir hareketlilik hissettiğimde başımı kaldırdım ve bana doğru gelen Joseph'e baktım. Geri geri sürünmeye başladım ama sırtım duvara değince kaçacak yerim olmadığını anladım. Sertçe kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı, sanki boğazım yetmiyormuş gibi bir de kolumu morartıyordu. Bir dakika...
"B-beni nereye götürüyorsun?!" Sesim fazla yüksek ve korkmuş çıkmış olmalı ki kolumu daha da sıktı ve güçlü bir kahkaha attı "Cehennemine."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maske
ChickLitDudaklarını dudaklarıma dokundurunca başımı hemen yana çevirdim. Güldü. Bu sefer ki gerçek bir gülüştü, tatmin olmuş bir gülüş. Dudaklarını kulağıma getirip kulak mememi emdi ve kulağıma dudaklarını sürttü. İliklerime kadar ürpermiştim, kısık sesle...