2.BÖLÜM (BAŞLANGIÇ)

263 34 13
                                    

Her insan hata yapardı.. Dünyanın yaratılışından beri bu hep böyleydi . Yasak meyveyle başlayan bir günah insanlığın sonunu getirecek kadar sinsi ve ağırca işlenmişti Ademoğlunun damarlarına ..
Ve insanlar günahı sınıflandırdı. Bazıları için acizlikti ,bazıları için doğanın kanunuydu ama en tehlikeli olanlar günahı güç sayanlardı korku dolu gecelerin ufkuydu bu onlar için .. Parmaklarımı kolyemin üzerinde her gezdirdiğimde babamın bu söyledikleri kulağımda çınlardı .
Bu kolyeyi babam bana on yedinci yaş günümde hediye etmişti. 'PECCATUM' yazıyordu ince işçiliği olan kolyede.
Günah anlamına geldiğini biliyordum .
Neden böyle bir şey hediye ettiğini babama soracağim zaman bunu soracağımı biliyormuş gibi kafasını sallayıp

'Zamanı geldiğinde Almira,anlayacaksın ' demişti .

Kafamın içindeki düşünceleri dağıtıp yatağımda doğruldum .
Bu aralar çok fazla geçmişte kalıyordu beynim..Kapımdan gelen ritmik sesten elsa olduğunu anladım . Kısık sesimle

" gel " diyebildim.

İçeri elinde bir tepsiyle giren çalışana tebessüm etmeye çalıştım dışarıdan nasıl göründüğüme dair hiç bir fikrim yoktu. Bacaklarımı yataktan sarkıtıp omuzlarımdan dökülen koyu kırmızı saçlarımı bileğimdeki ince lastikle dağınık bir topuz yaptım . Elsa odamdaki oturma takımını geçip yatağıma doğru geldi .

"Almira hanım anne ve babamız henüz gelmediler odanızda kahvaltı yaparsınız diye düşündüm " dedi .

Elsa bir hizmetliye göre fazla güzeldi diğer tüm çalışanlarımız gibi..
Sıcak gülümsemesine karşı

"İyi düşünmüşsünüz" dedim

Kafasını sallayıp benden uzaklaşarak kapıya doğru yürüdü . Tepsiyi yuvarlak yatağımın kenarına koydum . Yatağımdan kalkıp boy aynasında doğru yürüdüm üzerimde dünden kalan kotum ve geniş yakalı bluzum vardı . Hızlıca onlardan kurtuldum.Tekrar dikkatimi aynaya verdim . koyu kahve irislerime dikkatlice baktım bu koyu rengi annemden almıştım babamın aksine yüzümde keskin hatlar yoktu. Elimi yavaşça yanağıma götürdüm, tenimin solukluğu canımı sıktı kendimi incelemeyi bırakıp banyoya doğru yürüdüm.
Kısa bir duştan sonra kendimi daha iyi hissediyordum. Rutin işlerimi halledip banyodan çıktım. Yatağımın üzerindeki kahvalti tepsisine kısa bir bakış atıp dışarıda yerim diye düşündüm .
Telefonumun melodisi odamı doldururken ,komidinin uzerinde bulunan telefona doğru havlumu sıkıca kavrayıp yürüdüm. Arayan mehirdi.Sesimin canlı çıkmasına dikkat ederek

"günaydın" dedim .

"Almiraaaaaaaaaa"

Duyduğum çığlıkla telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Beni sağır etmek istiyordu sanırım . Telefon tekrar kulağımla buluştuğunda

"Söyle Mehir kulağımı sağır edecek kadar önemli ne oldu " dedim.

Mehiri çok severdim, inanılmaz bir enerjisi vardı .İyi bir insandı.Dost diyebileceğim sayılı insanlardan ..

"Tamı tamına 21 saat 52 dakikadır görüşmedik almiii "

diye devam etti. Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım.

"Hem doğum gününe çok az kaldı ,babanın arkadaşlarının yakışıklı oğulları da gelecek almi alış veriş yapacağız daha "

Söylediği sözle tebessümüm solmaya başladı . Doğum günümü kutlamanın bana verdiği acıyı bir kez daha derinliklerime kadar hissettim . Herkese heyecan veren iki kelime benim için acıdan ibaretti .
Abimi 16 yaşıma girdiğim gün kaybetmisşik. Babam bana her zaman ölüm denen kavramı açıklamaya çalışmıştı. Tanrı bizi birbirimize bağladığı gibi ayırmasına anlam veremiyordum . Babama her zaman güvenmiştim ama abimin ölümünün mantıklı bir açıklaması yoktu . Oysa o benim abimdi .
Herşeyimdi ..

KIZIL CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin