7.BÖLÜM (DENGE)

124 11 8
                                    


Yeni bölümle karşınızdayım :)

Umarım kafanızdaki soru işaretlerine cevap verecek bir bölüm olmuştur .
Bir dahaki bölüme görüşmek üzere hoşçakalın:)))



Riva'dan

Baş ucumdaki yarım bardak kanı doğrulup içtim. Kan güç demekti. İnsan gibi görünmeye çalıştığımız zamanlarda kana ihtiyacımız yoktu. Tıpkı insanken pençelere ihtiyaç duymadığımız gibi..
Pençelerimi hayatta tek olduğumu düşündüğüm zamanlarda sürekli kullanırdım. Taki hayatımı değiştirecek adamla tanışana kadar.. İnsanların doğasında nasıl yalnız yaşamak yoksa aynı kural cadılar için de geçerliydi. Herkes yalnızlık kelimesini farklı kalıplarda defalarca kullandı ama kimse yalnızlığın tadına bakmadı. Yalnızlık ölüm demekti. Tadına bakan da nasıl bir şey olduğunu kimseye anlatamadı zaten. Beni kendi yalnızlığımdan kurtaran adamdı Mete. Ölüme ramak kala bağlanmıştı kaderlerimiz.
Onunla farklı türlerden olsak da aynı ateşin üstünde pişmiştik. Bana hayatımı değiştirecek iki bebek vermişti. Oğlum Pars'ın  babası gibi derin büyücü olduğunu on bir yaşına geldiğinde anlamıştık. Kızımın ise oğlumun katilinin elinde olması kaderin kötü cilvelerinden biriydi. Alaz oğlumu acımadan öldürmüştü. Her ne kadar Almira'nın bundan haberi olmasa da yakında öğrenecekti . Zamansız da olsa Kızıl Cadı olduğunu öğrendiği gibi. Kızım kim bilir ne haldeydi.. Belki beni suçluyordu belki de hak veriyordu ama kızım yanımda olmadığı sürece bana tüm mevsimler kıştı. Hayatımızda geçirdiğimiz sert ve soğuk mevsimlerin aksine maviane düşlerimiz bize destek, yeri geldiğinde nefes oluyordu . Ama Alaz, hayatının siyahlığında kaybolmuş, karanlığı nefesi olmuştu.
Alaz insanlığın başına gelebilecek tüm felaketleri bir arada yaşamıştı. Dışarıdan bir Kara Cadının tek varisi olarak yenilmez ve sarsılmaz görülse de aslında babasının bile ona ihanet edeceğini bilerek yaşadı yıllarca . Öyle de oldu.
Kara Cadılar yoluna çıkan herkesi güç için öldürecek kadar bencildi. Bir cadı kendi türünden birini öldürürse gücüne güç katardı. Bunu önlemek için tüm cadı türleri ilk defa birleşip bağlılık yemini ettiler. Yemini ilk ve tek bozan Kara Cadılar oldu. Buna cesaret edip lanetlenmeyi göze alan sadece onlar olabilirdi zaten. Alaz babasının onu öldürebileceğini bile bile yıllarca ona hizmet etti.Taki babasının güç hırsı gözünü kör edip annesini öldürene kadar.
Alaz, annesi gözleri önünde babası tarafından öldürüldüğünde ilk defa karşı çıkmıştı babasına.
Tek gerçek ölüm iken o denge bile Kara Cadılar tarafından bozuldu. Alaz annesinin ölümünü hazmedemedi. Babasının cehennemini başına yıkacağına yeminler ederek babasının yanında gardını aldı. O da çok iyi biliyordu. Dosta yakın olmak gerekirdi, düşmana ise daha yakın...
Alaz'ın sarsıcı planlarını sinsice uygulaması için babasına daha yakın olması gerekiyordu. Yıllar, yaşlanmayan cadılara rağmen ağır ağır ilerlerken büyük Kara Cadı oğlunun planından haberdar oldu. Kimine göre Alaz ayarlamıştı babasının duymasını, kimine göre Kara Cadılar her şeyi bilirdi. Er ya da geç...
Kara Cadı oğluna ölümün ödül olacağını bilerek onu yasak bölgeye gönderdi. Yasak bölge, nesiller önce yeşilin her tonunun bulunduğu, Auris denilen, yeryüzündeki küçük cennetlerden biriydi. Aurisler; Tanrıların canlılara cömertlik göstergesiydi. Her şeyin inanılmayacak kadar güzel gittiği bir düzen içinde, kötülük olmadan iyiliğin değerinin anlaşılamayacağını düşünen Tanrılar, Kara Cadıları yarattı. Herkes iyiliğin kötülüğü alt edeceğinden emindi. Ama kimse o zamana kadar kin, nefret, hırs gibi güçlü duygularla tanışmamıştı. Ufak ufak hırsın insanları ve diğer tüm türleri kendi kölesi yaptığı , tam olarak bilinmeyen bir zamanda kötülük uğruna bir damla kan Auris'e döküldü. Koyu renkteki masum damla, siyaha dönerek büyüdü büyüdü..
Büyüdü ve yeşil rengini siyaha teslim ederken orada yaşayan canlılar, kabuslara bile sığamayacak kadar ürkütücü bir hal aldı. Kuş seslerinin eksik olmadığı güzel bir sihirle kaplı olan Aurisler artık ölüm çığlıkları ve en etkili büyülerin yapıldığı bir yer olmuştu. İçi değiştiği gibi adı da değişti. Orası artık yasak bölgeydi...
İyiliğin değerini göstermek için yapılan bu hata neredeyse iyiliği tamamen yok edecek raddeye geldiğinde Tanrılar umut yarattı. Umut tehlikeliydi. Umut olan yerde yenilgiler bile iyi nedenlere bağlanırdı. Kötülüğün hakim olduğu yerde umut kargaşaya neden olurdu. Ve bir hata daha yapıldı. İlk Kızıl Cadı yeryüzüne gönderildi. Sonra ikinci, sonra üçüncü...
Hikayemiz işte böyle başladı.

KIZIL CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin