Hoseok dizlerini kendisine çekmiş bir halde evindeki tek sandalyede oturuyor ve melankolik bir şekilde akşam yemeği için ne yapacağını düşünüyordu ki bunu düşünürken buzdolabında hiçbir şey olmadığını da göz ardı edemezdi. Aç olduğundan değil de, reçetede yazdığına göre ilaçları yemekten sonra alması gerekiyordu. Bu da olmasa neredeyse bir haftadır iştahsız olan Hoseok'un aklına akşam yemeği yapmak bile gelmezdi. Ve zayıf düşen Hoseok, kendisine endişeli bakışlar atan arkadaşları olmasa bunların hepsini boş verirdi.
Bu sabah, sadece yağsız yoğurttan birkaç kaşık yemiş olmasına rağmen midesi çok kötü bulanmıştı. O nedenle kalkmaya bile gücü yetmediğinden günün yarısını yatakta geçirmek zorunda kalmıştı. Ama akşamüstü Yoongi ve Jin'le kafede buluşacaktı. Jin'i hiç görmek istemiyordu, erkek arkadaşı ya da onun gibi bir şey olmasına rağmen. Her türlü seçme hakkı yoktu, kafeye gitmezse onlar evini basardı. Çıkmadan önce kendisine az da olsa çeki düzen verebilmek için en kolay şeyi, yumurta kırmayı, seçti.
Ama bu birkaç saat içinde morali iyice bozulduğundan evden çıkarken gözaltı morluklarını bile kapatma zahmetine girmedi. Yoongi ona neler oluyor olduğunu merak ediyor ve onun için endişeleniyordu, Hoseok ise kafasını sallıyor dalgın dalgın gülümseyerek 6.bardak kahvesini içiyordu. Kafede birkaç saat geçirdikten sonra bile oradan ayrılmak istemiyordu ama Seokjin özlediğini söyleyerek onu kendi evine sürükledi. Küçük bu sözlerin taşıdığı manayı bildiğinden sadece alaycı bir şekilde gülümseyebildi.
Seokjin özlüyorsa da ancak yatakta ele geçirmeyi özlüyordu. Hoseok onun kendisine neden daha az sorunlu birisini bulmamış olduğuna anlam veremiyordu. Ama eve girer girmez montu ve gömleği çıkarılıp yatağa atılan Jung'un karşı olduğunu söylemek de pek mümkün değildi. Bir şekilde kafa dağıtmak istiyordu, bu da daha önce denenmiş bir yöntemdi ne de olsa onu Jin'le az çok yarım senelik bir "ilişki" bağlıyordu.
Seokjin dudaklarıyla boynuna eziyet ederken Hoseok kendisini yastığa bırakmıştı ama bugün keyif vermek yerine tam tersine tiksindirmeye başlıyordu, o nedenle Hoseok hiçbir şey anlamayan Jin'i hızlıca iterek ayağa kalktı.
Jin doğrularak: "Hey, ne oldu?" diye sordu.
Hoseok yerden kıyafetlerini alıp giyinmeye başlayarak, "İstemiyorum. Beni hiç aramasan iyi edersin. İsteklerini karşılamak için de başka birini bul." - dedi
Giyinir giyinmez hemen dışarı fırladı az da olsa temiz hava alabilme umuduyla. Hoseok tam hafiflediğini düşünüyordu ki aniden sırtına, kürek kemikleri arasına giren keskin bir ağrı yere yığılıp bilincini kaybetmesine neden oldu.
***Taehyung sabahtan itibaren kendisini berbat hissediyordu midesi bulanıyor, başı dönüyor, tüm vücudu zayıf düşüyor gibiydi. Akşamüstü biraz daha iyi hissedince ateşini indirebilecek bir şeyler almak için kendisini eczaneye gitmeye zorladı. Ama Taehyung her zamanki gibi çok şanslıydı. Çok da güvenilir olmayan bir semtte yaşadığından sokaklardan birinde oraları ele geçirmiş olan sokak mafyasıyla burun buruna gelmesine neredeyse hiç şaşırmadı.
Diğerleri korkmuş olan Taehyung'un etrafını sarmışken, adamlardan biri Tae'nin yanağını okşayarak: "Bu şeker şeyin buralarda ne işi var? Ateşli çocuk" - dedi ve Taehyung'u duvara doğru iterek kahkaha patlattı.
Taehyung darbe bekliyordu ama onun yerine adamın kemerini açmaya çalıştığını hissetti. Ne yapmaya çalıştıklarını anlayınca zayıf düşmüş bedeninde kalan son gücüyle adamlardan kurtulmaya çalıştı ve bir şekilde sıkıca tutan ellerden kurtulmayı başardı ama uzağa kaçamadı. Yere yatırdıkları gibi birisi ağır ayakkabısıyla tam kürek kemiği arasına tekme attı. Keskin acıdan dolayı mırıldanarak küfreden Taehyung o an bilincini kaybediyor olduğu için şükretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı iplikle: İkiye ayrılmış || VHope
أدب الهواةHoseok hasta olduğunu düşünüyordu. Taehyung deliriyor olduğunu düşünüyordu. Aslında sadece Kırmızı İplik'le bağlılardı. Ama anlayamamak onları az daha geri dönüşü olmayan yere götürecekti.