2.Bölüm " Kurtarış "

247 25 3
                                    

Bölüm Şarkısı: Younha- I Believe

Arabamı boş bulduğum yere park edip işlek caddede ki lüks bir kafeye doğru hızlı adımlarım ile ilerlemeye başladım. Fotoğraf çekimleri için saatlerce fön çektiğim saçlarım aniden bastıran yaz yağmuru yüzünden mahvolmuştu.

Camdan içeriye baktığımda Min Woo'nun çoktan geldiğini hatta fark edebildiğim kadarıyla yüz mimiklerinden de uzun süredir beni bekleyip sıkıldığını fark etmiştim. Koşar adım girişe gelip camdan kapıyı ittirip oturduğu masaya doğru ilerledim.

Beni gördüğünde elini hafifçe kaldırıp kendini belli etmek istedi. Tam karşısında ki sandalyeye oturup sinirle soluyarak ellerimi saçlarıma daldırıp yağmurdan ötürü kabaran ve keçe haline bürünen saç tellerim ile uğraşmaya başladım.

"Çekimlerin uzun mu sürdü ?" Diye sorduğunda sıkılıp ellerimi saçımdan çekerek kendi hallerine bıraktım. Uğraşamaycak kadar yorgun hissediyordum.

"Biraz."

Garsonun getirdiği kahveleri gördüğümde Min Woo'nun benim yerime sipariş vermiş olduğunu anladım. Önüme konan kahve kutusunda buzlu americano vardı. Aklıma bir hafta öncesinde ret ettiğim Daesung gelmişti. Aslında ona kişisel olarak yaptığım bir yaklaşım değildi o gün kü kabalığım. Min Woo'da bana bugün aynı teklifle geldiğinde aynı cevabı vermek istemiştim ama tüm yanlış yaşantımın içinde yapmacıkta olsa bu adam ile bağlarımı koparmak istemiyordum. Min Woo'yu gerçekten sevebileceğimi kendime göstermek, iyi şeylerinde olabileceğini keşfetmek istemiyordum

"Benim buzlu americano içmediğimi bildiğini düşünüyordum" derken elim ile kahveyi önümden uzaklaştırıp kenarı ittirdim.

"Öyle mi, hatırlayamadım. Üzgünüm" dediğinde surat ifadesini dikkatlice süzdüm. Üzgün durmuyordu.

"Boğazlarımı tahriş ediyorlar. Her neyse. Yeni filminin çekimleri ne zaman başlayacak?" Diye sorarak ileride uzayıp gidecek saçma sessizliği önleyerek konu açma girişiminde bulundum.

"Soruna cevap vermeden sen benim soruma cevap ver. Bu ne ?" Yanında ki sandalyeden bu ay ki sayısında Daesung ile kapak modeli olduğum Wogue Korea dergisini alıp masaya koydu.

"Dergi." Dediğimde yapmacık bir gülümseme ile "Biliyordum dergi olduğunu bu fotoğraf ne demek oluyor ?" diye sorduğunda masaya doğru eğilip yakından inceledim.

"Nesi var bunun ?"

"Birbirinize nasıl baktığınızdan haberin var mı senin ?"

Sinirden gülmemek için alt dudağımı dişleyip sakin kalmaya çalıştım. "İkimizde ünlüyüz ve böyle şeyleri dert etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Ben bu pozlardan daha cesurunu defalarca verdim" diyerek karşılık verdim.

"Sence bu kameramanın sizden istediği pozlardan daha öte bir şey değil mi ?" Sinirlerim iyice gerilip kopmak için can atarlarken "Bence sen dün yine kafayı çekmişsin ve ayılmadan buraya gelmişsin. Senin de her zaman yaptığın bir şey için beni sorgulayamazsın şuan. Sudan sebepler ile tartışmaya girmek istemiyorum"

Ayağa kalkıp sandalyemi geriye doğru ittirdikten sonra yanımda ki sandalyeye koyduğum çantamı alıp "Kendine geldiğinde yine konuşuruz" dedim ve tam gideceğim sırada geri dönüp masanın üzerinde duran dergiyi de alıp öyle çıktım kafeden çıktım.

Rastgele bir yere park ettiğim arabamın içine geçip kapıyı sertçe kapattıktan sonra ellerim ile direksiyonu kavrayıp alnımı direksiyona yasladım. Yorulmuştum artık kendimi ait olmadığım bir yerde yaşamaya mecbur kılmaktan, o yaşamın içinde ki kurallara uymak zorunda kalmaktan bıkmıştım.

Alone || DaesungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin