1.Bölüm

1.1K 74 53
                                    

İlk kez içmenin verdiği acemilikle sigarasını yaktı.Olanları hatırladıkça sinirleri geriliyor,hırsından gözleri doluyordu.Titreyen ellerinde tuttuğu sigarayı alıp dudaklarına yerleştirdi.Sanki yıllardır içiyormuş gibi bir edayla dumanı içine çekti.Kederli gözlerle etrafa bakınmaya başladı.Burası hiç şüphesiz San Diego'nun en kirli sokağıydı.Çöp kokusu o kadar yoğundu ki baş ağrıtıyordu.

Bir kadının ona yaklaştığını fark edince ona baktı.Kadın neredeyse bir tişört kısalığında siyah bir elbise giymişti.Salınarak adamın yanına oturdu.Yüzündeki makyaj o kadar fazlaydı ki genç adam "Acaba ağırlık yapmıyor mu?"diye düşünmekten kendini alamadı.Kadının yüksek bir egosu ve özgüveni vardı hatta öyle ki adamın ağzından sigarayı çekip içmeye başladı.Genç adam sadece birkaç saniyeliğine bu kadının özgüvenine hayran olmuştu.Kadın bir müddet karşıyı izleyip
"Derdin çok sanırım."dedi.Sesi garip çıkmıştı.Hangi duyguyu barındırdığı anlaşılmıyordu.Adam bu kadını bir daha asla bir yerde görmeyeceğini bildiği için söylemekte sakınca bulmadan
"Annemin senin gibi bir kadın olduğunu öğrendim."dedi.Kadın bu sırlarla dolu adamın ne demek istediğini anlamamıştı.Sadece boş boş baktı.Sonra
"Nasıl bir kadınmışım ki ben?"dedi.Sesi cilveli ve istek dolu çıkmıştı.Tatmin edici bir cevap bekledi.
"Namus yoksunu!"ama cevap hiçte tatmin edici değildi.Kadın afallamıştı.Bu yüz ifadesinden okunuyordu.Hiç bir şey demeden kalkıp gitti.

Genç adam kadının gidişini izlerken bir sigara daha yaktı.Tekrar uzun bir nefes çekti.Gözleri sıkı bir şekilde sarılmış eline kaydı.Son iki saat içinde olan her şey gözünün önünden geçiyordu.Annesi...Ah o yere göğe sığdırmadığı melek(!) kadın...Kendisi bunu atlatırdı belki ama Mabel...Biricik kız kardeşi Mabel ne yapacaktı.Onun güzelliklerle dolu kalbi bu hainliği nasıl atlatacaktı?En zoru da onun acı çektiğini görmekti.Yıllardır o mutsuz olmasın diye çok şey feda etmişti.Şimdi...Yıkılacaktı...Genç adam bunları düşündükçe kahroluyordu.Acısı katbekat artıyordu.

Bunları düşünürken neredeyse bir paket sigara içmişti.Ama yetmiyordu.Hiç bir şey hafifletmiyordu.Oturduğu yerden kalkıp bir dükkâna doğru yürüdü.Içeri çok keskin bir içki kokusu vardı.Satıcı uyuyordu.Onu uyandırmak için cebindeki tüm parayı hızlıca tezgaha fırlattı.Satıcı çıkan gürültüyle uyandı.Daha önce hiç içmemişti.Bildiği bir içki markası bile yoktu.Sadece birkaçının adını biliyordu.Aklına getirmeye çalışarak etrafa baktı.Nihayet
"Votka!"dedi.Satıcı bıyık altından gülerek paranın yettiği kadar votkayı adamın önüne koydu.Genç adam hiç bir şey demeden votkaları alıp çıktı.Bir yandan yürüyor bir yandan içiyordu.

Kendi kendine kuruntular yapıyor adeta fikirlerinde boğuluyordu.Bugün 20 yaşına basmıştı.Doğum gününü farelerin bile midesini bulandıraran bir yerde,üç şişe votkayla kutluyordu.Ilk şişenin sonuna geldiğinde daha on dakika bile olmamıştı.Sokaktaki insanlar bağırarak konuşuyorlardı.Sesleri kulak yırtıcı derecede yüksekti.Oda bağırmak istiyordu.Ağlamak...Içindeki her şeyi dökmek istiyordu ama yapamıyordu.Kelimlere boğazına düğüm oluyor canını yakıyordu.Bir duvarın dibine oturup ağlamaya başladı.Hıçkırarak ağlıyordu.Yaklaşık yarım saat ağladı.Sonra boş boş etrafa bakıyordu.Bir yudum daha içip gülmeye başladı.Gülmekten karnı ağrımıştı.Sonra tekrar ağlıyordu.Birden sinirlenip küfür ediyordu.Üç saniyenin içinde beş farklı duyguyu birden yaşıyordu.Biraz durgunlaşıp etrafına bakındı sonra küfürler savurarak ayağa kalktı.Yalpalayarak yürüyordu.Başı dönmeye başlamıştı.Ama hiç bir şey o alçaklık kadar canını yakmıyordu.Telefonun çaldığını duydu.Cebinden çıkarıp kim olduğuna bakmadan açtı ve kulağına dayadı.Bir kadının sesi geliyordu.Önce anlamadı ama sonra...Bu annesiydi.Kalbinin acıdığını hisseti.Dizlerinin bağı çözülmüştü.Birden yere düştü.Şişesinden bir yudum içmeyi unutmadı.Yanaklarından düşen damlalara engel olamadı.Sadece dinledi.Sonra birden bağırmaya başladı.
"Senden nefret ediyorum ******!"aklına gelen her küfrü savuruyordu.
"Bu kadar küçük bir kadın olduğunu bilseydim seni bu kadar yüceltmezdim!"sesi nefret barındırıyordu.Sinirle telefonu yere fırlattı.Paramparça olan telefona bakıp küfrediyor,ağlıyordu.Elindeki şişeyi yere vurup cam parçasını eline aldı.Bileğine batırmak üzere hareket ettiğinde arkadan biri gelip ona engel odu.Dipper Pines arkasını dönüp onu tutan kişiye baktı.

Uzun ve zayıf bir adam onu sıkı sıkı kavramış altın sarısı gözlerle ona bakıyordu.Dipper zorla adamdan kurtulup ayağa kalktı.Dengesini sağlamaya çalıştı.Pek başarılı olamamıştı.
"Ne yapıyorsun lan sen?!"deyip adamın suratına bir yumruk geçirdi.Adam sersemlemişti öyle ki bir an dengesini kaybetti.Dudağı kanamaya başladı.Aldırış etmeden ayağa kalktı ve Dipper'ın kolunu omzuna attı.Dipper ona engel olmak için çabaladı ama yapamadı.Adam Dipper'ın kolunu sımsıkı tutuyordu.
"Kimsin sen?"dedi yorgunlukla.Adam Dipper'ın gözlerine bakıp
"Bill.Bill Cipher."dedi.Dipper'ın içi ürpertmişti.Fazla kurcalamak istemedi adamı.Sıradan birisiydi işte.Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.Biraz daha direnmesi gerektiğini bilerek yürümeye devam etti.

Kısa bir süre sonra Bill onu bir arabanın yanına getirmişti.Arka kapıyı açıp onu koltuğa yatırdı.Dipper artık dayanamayıp koltuğa sızdı.Bill arabayı kullanmak için öne geçti.Arabayı sürmeden dudağındaki kanı sildi.Dikiz aynasından Dipper'a bakıyordu.Yaklaşık bir saat sonra yeşil bir evin önünde durdu.Arka kapıyı açıp Dipper'ı kaldırdı.Oldukça ağır olan bu adamı taşımak zordu.Biraz ayılması için sert bir tokat atıp onu uyandırdı.Birinin kolu bir diğerinin omzundaydı.

Bill onu üst kata kadar taşıdı.Sonra yatağa fırlattı.Dipper hiç ses çıkarmadan uyudu.Içtiği içki ona yaramamıştı.Bill Dipper'ın uyuduğunu görüp balkona çıktı.Bir sigara yakıp içmeye başladı.Bill sabaha kadar balkonda oturmuştu.Uyumamıştı.Nedenini bilmiyordu.bir türlü uyku tutmuyordu.Güneş Dipper'ın uyuduğu odaya düşerken.Dipper müthiş bir baş ağrısıyla uyandı.Nerede olduğunu bilmemenin verdiği şaşkınlıkla etrafına baktı.Tanımadığın birinin yatağında uyanmak gerçekten garipti.Bir an "sarhoşken eve attığım kızlar da böyle mi hissediyor?"diye düşündü.Yataktan kalkıp kapıya yürüdü.Merdivenleri inerken bir yandan etrafa bakıyordu.
"Kimse var mı?"diye bağırdı.Az sonra elinde kahveyle Bill geldi.Kahveyi uzatıp
"Açılırsın."dedi.Dipper kahveyi alıp içmeye başladı.Salondaki masaya otururlarken Dipper
"Neden buradayım?"dedi.Bill oan bakıp gülümsedi.Dipper ona bakınca bir ana korktu.Gülüşü...Çok tuhaftı.Bir sır perdesinin arkasına saklanmıştı.Biraz durup
"Istersen bir duş al.Sen biraz açılınca ben sana anlatırım.Banyo üst katta."dedi.Dipper cevap olarak yukarı çıktı.Bill de mutfağa yöneldi.Kahvaltı hazırlamak üzere dolabı açtı.

Dipper suyu açıp ısınmasını beklerken buraya nasıl geldiğini düşünüyordu.Su ısınınca küvete girdi.Suyun onu rahatlatmasına izin verdi.Bu sırada hala düşünüyordu.Ama hatırladığı en son şey o kadının onu aramasıydı.Sonrasına dair bir şey hatırlamıyordu.Sanki o andan sonrasını hafızasından silmişlerdi.

İkimizi Islatan YağmurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin