6

62 9 0
                                    

       Gözlerimi açtığımda yumuşacık bir yataktaydım. Yatakta doğruldum. Kendi odamda olduğumu anlamam uzun sürmedi. Başım ağrıyordu. Beni bayılttıkları ilaç yapmış olmalıydı. Gözlerimi odamda biraz gezdirdim. Masam ilk defa bu kadar topluydu. Ders çalışmaktan toplamaya fırsatım olmuyordu. Perdem açıktı ve muhteşem deniz manzarası tam karşımda duruyordu. Kolumdaki saate baktım. Saat 10'a 5 vardı. Uzun süre baygın kalmış olmalıydım.
       Yataktan kalktım. Karşımda duran sürgülü balkon kapısını açtım. Derin bir nefes aldım. Hava çok güzeldi. Saçlarımı okşayan hafif meltem yüzümde tatlı bir gülücüğün oluşmasına neden oldu. Balkona çıktım. Ellerimle korkuluğu tuttum ve derin bir nefes daha aldım. Sanki temiz hava baş ağrımı hafifletiyordu. Deniz masmavi sularıyla içime bir huzur yayıyordu.
        Ben buraya nasıl geldiğimi anlamaya çalışırken kapım çaldı. İçeriye annem girdi. Elinde küçük bir defter vardı. Balkondan içeriye girdim ve yatağıma oturdum. Annem uyandığıma ilk başta şaşırdı. Ama bana belli etmemeye çalışarak yanıma oturdu. Elindeki defteri daha önce hiç görmemiştim. Annem bana hala endişeli gözlerle bakıyordu. Onun endişesini gidermek için bir konu hakkında konuşmaya başlasam iyi olacaktı. Sonunda hem merakımı gidermiş olurum diye düşündüm ve;
- Elindeki defter ne? diye sordum. Annem elindeki deftere baktı. Uzun bir iç çekti ve
-Önemli bişey değil, dedi.
   Bu bana pek inandırıcı gelmemişti. Sanki canı yanıyormuş gibi, içten bir "ah" çekmişti. Belliki bir derdi vardı ve benimle paylaşmak istemiyordu. Ama bende o defteri merak etmiştim ve öğrenecektim. Biraz daha üsteleyerek annemi üzmek istemedim. Uygun bir zamanda bakabilirdim.
-Peki, diyerek konuyu kapattım. Uzun süre sessizlik oldu. Annem sürekli elindeki deftere bakıyordu. Farkında olmadanda iç çekiyordu. Sonunda annem ayağa kalktı ve;
-İyisin sanırım? diye sordu.
-Evet, diyerek karşılık verdim. Ama aklımda bir soru vardı. Bunu sormalıydım.
- Anne. Ben buraya nasıl geldim? diye sordum. Annem derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
- Mert seni yolda baygın olarak bulmuş ve hemen bana haber verdi. Sonra hastaneye gittik ve önemli bişeyin olmadığını söylediler. Yataklar dolu olduğu için boşuna yatmanın anlamı yoktu. Boşuna yatak kaplamaman için eve gönderdiler. 24 saat içinde uyanmazsan aramamızı söylediler.
     Bu gerçekten garipti. Beni bayıltıp bir arabaya bindiriyorlar ve yolun ortasında indiriyorlar. Kim bukadar saçma birşey yapabilirdi ki ve ayrıca, dün akşam olanlarda oldukça garipti. Duvardaki harfler, tavanın kapanması ve zeminin ortadan ikiye ayrılarak açılması. Bunlar sadece bir romanda olabilecek şeylerdi.
     Annem;
- Ben gidiyorum, diyerek kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açtı ve bana döndü.
- Sen de yüzünü yıka. Bi kendine gel. Sonra mutfağa, yanıma gel dün akşam ne olduğunu anlatacaksın, dedi ve gitti. Sesinde gayet otoriter bir ton vardı. Akşam olanlar konusunda bana inanacağını pek sanmıyordum. Eminim " Sen benimle dalgamı geçiyorsun!" diyecekti.
     Eğer anneme gerçekleri söylersem bana asla inanmazdı. Ama anneme yalan söyleyemezdim. Bu onun bana olan güvenini sarsardı. Bana birinci sınıfa başlamadan önce söz verdirtmişti. Bu zamana kadar bu sözü elimden geldiğince tutmaya çalışmıştım ve şimdide tutucaktım.
      Öncelikle Mert'i aramalıydım. Ondan beni nerede ve nasıl bulduğunu öğrenmeliydim. Odada gözlerimi gezdirdim ama telefonum yoktu. Girişteki ayakkabılıkta olmalıydı. Hemen, akşamdan kalma elbisemi çıkardım ve üzerime rahat birşeyler giydim.
      Odamdan çıktım ve yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladım. Annemin duyması demek, benim Mert'i arayamamam ve ona olanları soramamam anlamına gelirdi. Hem sadece olanları değil, anneme akşam yaşadıklarımı nasıl anlatacağımı da sormalıydım.
       Yavaş ve temkinli adımlarla aşağıya indim. Asıl tehlike şimdi başlıyordu. Merdivenlerin bitişinin hemen sağında mutfak kapısı vardı ve açıktı. Mutfak kapısının yanında da salon kapısı vardı ve oda açıktı. Mutfağın hemen karşısında da oturma odası vardı. Ama oturma odasının
kapısı kapalıydı. Salon kapısının
karşısında ve biraz daha giriş       kapısının yakınında da ayakkabılık
vardı.
      Merdivenin son basamağından ayakkabılığın üzerine baktım. Telefonum oradaydı. Şirin kılıfı hemen dikkatimi çekmişti.
      Mutfaktan sesler geliyordu. Annem mutfakta olmalıydı. Parmak uçlarımın üzerinde merdivenin son basamağınıda indim. Anneme dikkatlice baktım. Annem bulaşıkları yıkıyordu. Sanki ağlamış gibi çok sessizdi. Normalde annem her işini şarkı mırıldanarak yapardı. Ama şimdi annemin yanına gidersem Mert'i arayamazdım.
        Dikkatli adımlarla ayakkabılığa ilerlemeye başladım. Yavaş yavaş ilerlerken sık sıkta anneme bakıyordum. Eğer fark ederse çok kötü azar yiyebilirdim.
        Ayakkabılığın yanına geldiğimde yavaşça topuklarımı yere bastım. Aceleyle telefonumu aldım ve açık olan salon kapısından içeri girdim. Yavaşça kapıyı kapattım.
         Hemen rehberden Mert'in numarasını aradım. Uzun bir bekleyişten sonra Mert telefonu açtı ve ;
- Alo, dedi. Ben de kısık bir sesle;
- Alo. Mert? dedim ve konuşmaya başladık.
- Efendim Eylül?
- Mert fazla zamanım yok. Annem dün akşam neler olduğunu soracak. Eğer gerçekleri anlatırsam bana kesinlikle inanmaz. Ne demeliyim?
- Neden panik yaptınki? Gerçekleri söyle.
- Saçmalama! Annem buna asla inanmaz! Başka bir şekilde anlatmalıyım. Mesela tavanın kapandığını, yerin açıldığını ve bayıltılıp sokağın ortasına bırakıldığımı anlatmadan.
- Haklısın. Buna ben bile inanmazdım. Ozaman bunları söylemeyelim. İki kişinin seni bayıltıp bir arabaya bindirdiğinin yerine iki kişinin seni sokakta sıkıştırıp kaçırmak için ba...
- Ne!? Sen bunları nereden biliyorsun?
- ...
- Mert!
- Şey. Ben. Sen baygınken sayıkladığın şeylerden çıkardım. Doğrumu tahmin ettim.
     Şok olmuştum. Mert benim yaşadıklarımı tavan kapandıktan sonra görmemişti. Ama benim anlattıklarımı sanki olayları bilyormuş gibi tastiketmişti.
 
      

Gizemli ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin