Gözlerimi yeni güne açmamak için ısrar ediyordum,yaz tatili ne zaman bitti ben daha göremedim başa saralım diye ağlamanın faydası yoktu , son gün diye bütün gece uyumamanın acısını çekiyordum okulun ilk günü hatta benim yeni okulumun ilk günü olduğu için hızla kendimi duşa attım duştan çıktığımda dolabımın kapağındaki ece ve önderle fotoğrafımızı görünce burukça gülümsedim onlarsız ne yapacaktım ben? ha evet annemin dediği gibi ne var canım şunun şurasında görüşürsünüz hafta sonları..
sinirlerim atarken dolabımdan çıkardığım siyah beyaz okul formalarımı giyindim makyaj yapmayı severdim fakat okula badana gibi gidenleri anlayamıyordum,o yüzden hafif bir göz makyajı yapıp mavi gözlerimi vurguladım yeni kestirdiğim sarı şaçlarıma doğal dalgalar verdim siyah botlarımı deri ceketimi aldıktan sonra aynanın karşısında son halime baktım güzel fiziğim vardı onun yanında sarı saçlarımı da seviyordum. içimdeki sesler daha fazla şiddetlenirken 'gece,artık duvarlarını yık artık özgür kal' diyen cümleleri kendime defalarca tekrarladım.evden çıktığımda hava daha ısınmamıştı otoparka doğru ilerlerken ilk defa onlarsız okula gideceğim aklıma geldi aynı şeyleri düşünüyorduk sanırım önderden gelen mesajlarla telefonumu açtım
-gece senin yanında olmayı o kadar isterdik ki fındık faresi başını belaya sokma bizsiz olur mu eceyle ben hep yanındayız güzelim aramayı unutma..
mesaja sırıtarak bakarken saatin geç olsada farkına vardım okulun başlamasına 15 dakika vardı ve ben Ankara trafiğinde dünya yıkılsa yetişemezdim neyseki biricik abiciğimin motorunun anahtarın yedeği bendeydi görünce sanırım çok küfür yiyecektim fakat ilk günden geç kalmayı göze alamazdım motora atlayıp Ankara sokaklarında makaslar atmaya başladım okulun otoparkına acı bir frenler girerken tüm gözleri üzerimde hiss ediyordum
en nefret ettiğim şeydi bu gözleri üzerimde his etmek arkamdan ıslık seslerine aldırmadan okulun girişine geldim ve kafamda her zaman dolanan o cümleyi tekrar ettim'gece,artık duvarlarını yık artık özgür kal'
derin bir nefesle girdiğim okul ,okul denilmeyecek kadar büyüktü herkes kendi çapında arkadaşlarıyla koşuyor gülüşüyordu müdürün odasına hızlıca çıktım içeri girdiğimde 30 yaşlarında adının çağtay olduğunu öğrendiğim müdür bana sıcak gülümsemesini göstererek tanışma faslına geçti
'Hoşgeldin gece yeni okulun burası sınıfın 11F ders programını da çıkışta benden alırsın uyum saglıyacagını düşünüyorum cuma günleri okulumuz yarım gün haberin olsun.'dedikten sonra teşekkür edip sınıfa çıktım hocanın sınıfta olduğunu görünce kapıyı çalıp girdim
-müdürün odasındaydım,geçebilirmiyim
-tabiki boş sıralardan birine geçebilirsin
sınıf uğultuya boğulurken kısa saçlı matematikçi olduğu her halinden belli olan hoca sesini yükseltip 'susarsanız yeni arkadaşınızla tanışacağız evet gece anlat bakalım hangi rüzgar esti'
en sevmediğim şey yine başlamıştı ilk günden sorun olmasın diye yavaşça ayağı kalktım 'adım gece doğan,cumhuriyet lisesinden geliyorum ailemin isteği üzerine geçtim derken zil çaldı bende bu işkenceden kurtulup yerime oturdum adının melisa olduğunu öğrendiğim sıra arkaşım bana bütün okulu gezdirdi aslında o kadar da zor değilmiş desem de okulu ezberlemem zaman alacak gibiydi 3 dersteydik melisa izin alıp gitmek zorunda kalınca bende tek başıma oturmaya başlamıştım kapı gürültülü bir şekilde bir an boş bulunup sıçradım içeriye bebek kadar güzel yüzlü abartısız mankenlere kafa tutacak fiziğiyle çocuk girince kızların hepsinin ilgi odağı oldu hocaya hiç bir açıklama yapmadan içeriye giren çocuk dağınık saçları ama bir o kadarda özenle yapılmış gibi duran saçlarını karıştırarak gözlerini bana dikti ne olduğunu anlamadan kulağıma 'üç saniye içinde yana kayman gerekiyor' ilk başta kalın ama bir o kadar insanı etkileyen sesiyle afallasam da yana kaymayı başara bilmiştim hadi ama ne oluyor? tamam çocuk mükemmel yakışıklı olabilir hatta fazla iyi de olabilir ama derse öylece ben girsem yemediğim laf kalmaz. hoca dönüp Atalay bir daha olmasın diyence isminin Atalay olduğunu öğrendiğim çocuk tıslar gibi kiminle konuştuğunuzu unutmayın deyince kadın ses çıkarmadan önüne döndü kimdi bu çocuk?
sonunda okul bitmişti ders programını almak için müdürün odasına gidince önderle eceyi gördüm nasıl yani önder bana göz kırpınca dayanamayıp boynuna atladım 'yokluğuna dayanamadık fındık faresi' eceye döndüğümde alışkın olduğum sıcak gülümsemesi her zamanki gibi içimi ısıttı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Yıldızı
Teen FictionSanki nefes aldığım her saniye kendimi hayattan biraz daha koparıyormuş gibi hissediyorum. İçimdeki boşluğu doldurmaya kelimeler yetmiyor. Kafamdaki sesleri müzikle bile susturamıyorum. Kalbimin her atışı beni koca bir yalana inandırmaya çalışıyor...