DUYGULAR VE BİZ

16 0 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Duygular... Elle tutulamayan gözle görünmeyen, görülemeyen düşüncelere hâkim duygular...

Duygulandıkça düşündüren, düşündükçe duygulandıran, bizi biz yapan her şeydir duygularımız. Soyutluğundan ötürü tanımlanması zor bir ruh yansımasıdır her biri.

Mutluluğun yollarına serpilen güllerdir, duygular. Zaman alır, mutluluk güllerini koklamayı öğrenmek. Zaman alır, gülümsemelerimizi kahkahaya dönüştürebilmek ve dikenlerin kanatmasına aldırmadan yola devam edebilmek...

Söz dağarcığından sıyrılan, küçük sözlerin birikiminden doğacak, muhakemeler vasıtasıyla ulaşılır duygulara... Kendimizin ve başkalarının duygularını, hislerin rehberliğinde bir dedektif edâsıyla adım adım izlerken, düşüncenin derinliklerine ulaşabilmek; zekâmızın katmanlarına ulaşmanın yollarından biridir.

Duygular, ne ölçüye konur ne de tartıya... İnsanı insan yapan en büyük özelliktir. Kendimizi keşfe götüren bir kâşif, insanları anlamamızı sağlayan bir mürşittir. Doğduğumuz andaki masumiyetin temelidir.

Bir çocuğun çıkarsız duygularındaki ölçülemeyen nezâket, güven, saygı kavramları bedenin büyümesiyle yara asa da duyguların tamamen kaybedilmesi imkânsıza yakındır.

Duyguların olmadığı bir yerde, gün doğuşuyla gün batımı arasındaki zaman, varla yok arasıdır. Martılarla paylaşılmaz mavilik ve deniz. Yağmurların altında sevgiliyle ıslanışlar anlamsızlaşır. Sevinçler ve hüzünler yoksa paylaşılanın da mânâsı yoktur. Akıl, duygulara gem vururken kalp mahzunlaşarak boynu bükük izler bu dönenceyi.

En zeki insanların bile gem vuramadıkları tutkuların, söz geçiremedikleri dürtülerin esiri olabildikleri kaçınılmaz gerçeklerdendir. Yılkı tay olan nefsin zapt edilmesinin, doludizgin duygularla değil de iradeyle, yani akılla olacağı aşikârdır. Hislerimizse aklın yetişemediği yerde bize birçok konuda yardımcı olur. Başarılı insan, yüreğinin sesini dinlemeyi bilen, bu sesi de akılla bütünleştirendir.

İnsanın kendi duygularını tanıyıp idare edebilme yetisi, başkalarının duygularını da şâircesine hissederek onlarla romantik ve reel ilişkilerde bulunmayı kolaylaştırmayı sağlar.

Zihindeki uyarılmışlığın ya his olarak ya da tutku çalkantısı olarak depreşmesidir, duygunun asıl çıkış kaynağı... Yaratılıştandır, evrenseldir...

Dilini bilmediğimiz insanların bile korku, öfke, üzüntü ve zevk benzeri duygularını sinema veya televizyonlarda izlediğimizde, onların yüz ifadelerinde gördüklerimiz, sözlere gerek kalmadan o anki duygularının ne olduğunu aşikâr anlamamızı sağlar.

Öfke, üzüntü, korku, zevk, sevgi, utanç ve benzeri başlıca hislerin duygusal hayatımızın sonsuzluğunda bağdaştığı iç dünya, aslında ruhumuzdur. Bu bağlamda gönül ve ruh aynı paralellikteyken kalpte hissedilenlerin tümüne karşılık akıl ve nefis duyguların düşmanı olur. Bedenî hisler nefisle alakalıyken gönlü suçlamanın, akla hükmedememek olduğu da gün kadar açıktır.

İnsanlarda doğuştan var olan mizacın bazen melankolik, bazen çekingen, bazen neşeli, bazen de rûh hâlini uyandırma eğilimindeki rolü tartışılmaz bir gerçektir. Mizacı kontrol etmenin zorluğu da bu gerçeğin başka bir koludur.

Akla bırakılmayacak hedeflerimiz için pusulamızdır duygularımız. Aile kurmada en önemli danışmanımızken acı kayıplarımızda isyana sürükleyen tehlikeli bir düşman, fedâkârlık anlarımızda ise gözü kara bir kahramandır duygular...

İnsana kendi kendini fedâ ettiren sevginin, öfkenin, hırsın, kinin ve buna benzer duygu tutsaklıklarının hayattaki önemli anlara tanıklığı, insanın kendi gözünden de kaçmaz... Yine de her duygu bizi bir şekilde hareket etmeye hazırlar. Her biri insan hayatında tekrarlanan güçlüklerle baş edebilecek şekilde bizi yönlendirir. Çünkü onlar bizim yol göstericilerimizdir. Onlara güvenerek yaptığımız işler de bir tür efsânevi cesârettir. Bu durum, en derin hislerimizin, tutkularımızın, özlemlerimizin, temel rehberlerimiz olduğunu gösterir.

İnsan doğasını, duyguların gücünden soyutlayarak anlamaya çalışmak, üzücü bir dar görüşlülüktür. Duygular bize hâkim olduğu sürece, zekâ iyi veya kötü hiçbir yere varamaz.

Aslında tüm duygular yaşam adına harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir. Kalp, bazen nefsin, bazen aklın isteklerine yönelir. Akıl ile duygu dengesini kurmak, yani zihinle kalbin uyumunu sağlamak zordur. Duyguları zekice kullanabilmek onları kavramak başarının anahtarıdır. Bu anahtarın birisi de nefsimizdir.

Duyguların ağırlığında kalan nefsi terbiye etmek zaman alır, çünkü nefis dizginsiz bir ata benzer. Salıverilmesi de, evcilleştirilmesi de kolay değildir. Nefis atı dörtnala koşarken âsidir. Şahlandığı zamanlarda akıl engelini aşar, söz de dinlemez.

Öğrenmeye dayalı duygularımızdır güven duygumuz ve korkularımız. Güvenmek için akıl bir takım testler yapar, kimi geçer bu testlerden kimi kalır aklın hükmünce. Korkular ise sarar insanı. Beraber yaşanması zor bir duygudur. Güçlü olan yener korkularını, güçsüzlerin vay hâline!

Duyguların en güzeli, kuşkusuz ki sevgidir. Sevgi; hisleri ifade etme ve anlamada öncü; kabul görme, dostluk, güven, iyilik, yakın ilgi, sadâkat, hayrânlık, aşırı tutkunluk ve muhabbet konularında da başroldedir.

Sevgi doğrudan rûhun işidir. Akıldan sıyrılmanın başlangıç noktasıdır. Elbette ki en güçlü duygu aşktır. Sevginin sınır kabul etmez hâlidir aşk. Sevdâ tüneline giren bir an önce bu karanlık tünelden çıkmak ve sevdiğine kavuşmak ister. Öyle ki gönül bir kuş hafifliğinde kanatlanmak için arar mavilikleri...

Aşkı doğurmaya kimsenin gücü yetmez... O insanın fıtratındadır. Aşk, ansızın gelir, insanın gönül evine yerleşir, bir daha da gitmez. Gönlümüzdür aşkın rehberi.

pt;marv0[A

sızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin