Kahrolası Lacey.Bazen seni aldığıma o kadar pişman ediyosun ki beni ama yinede ailemden bir parçasın ailem derken babam ve sen iki başımın belası.Bugün o kadar bitkindim ki yerimden doğrulamadım.Sırtımda beliren bu izlere anlam veremiyordum bir türlü.
Gün ve gün dahada canımı yakıyordu.Acaba bundan babama bahsetsemiydim ya çok fena bir hastalığa kapılmışsam ya bir canavara dönüşüyorsam iki seçenekte oldukça korkutucuydu.Lacey yatağımda depişiyorsa anlaşılan açtı.Babam bu kadar geciktigine göre işler pek te istediği gibi yerinde gitmemişti.Martinin kapıyı kırarcasına vurmasıyla yerimden fırladım. Martin orta boylarda kirli sakallı zayıf esmer bir çocuktu.Martin benim en iyi dostum açıkca tek dostumda denebilirdi.Beraber büyümüştük.Görünüşümün aksine kadınsal duydulardan yeterince uzak erkeksi tavırlar sergilerdim.Bunun nedeni babamın beni tek başına büyütmesi ve genellikle erkeklerle anlaşmamdı.Bu kasabanın çoğu esmer ve kumral tenliyken benim beyaz tenli, turuncu saçlı ,yeşil gözlü olmam oldukça farklı bir durumdu.Babam benim büyük anneme benzediğimi söylesede nedense ben bir benzerlik göremiyordum .Küçükken kaç kere yüzümü ve saçlarımı çamura batırıp onlar gibi olmak istemiştim ama bu oldukça komik sonuçlar doğurdu.Annemi hiç görmemiştim .Babam öldüğünü söylemişti ama sonra duyumlarımla ölmemiş babamı terk edip gitmiş olduğunu öğrendim.Bunun üzerine bu konuyu tekrardan açmadım bizi bırakıp giden bir kadının bizim için ölmüş olması aynı eş değer belkide daha berbat bir durumdu.Martin şaşkın gözlerle dikilmiş bana doğru bakıyordu.-Alex hala ne bekliyorsun yoksa unuttun mu bugün Salı.Ah aptal kafam tabi ya bugün Martin in Hentbol maçı vardı .Bu karşılaşma onun için çok önemliydi.Okulla pek bir alakası yoktu.Dersleride kötü denecek durumdaydı.Ama Hentbolda oldukça iyiydi.Bugünkü karşılaşma Şehir takımlarından biriyle yapılacaktı.Martinin hayalide bir koç tarafından farkedilip iyi bir takımda oynayabilmekti.-Martin özür dilerim ama bugün kendimi çok kötü hissediyorum.Söz vermiştim ama inan halim yok.Martin in suratı biranda hayal kırıklığına uğramışcasına tuhaf bir durum aldı.-Ama Alex bugünün benim için çok önemli bir gün olduğunu biliyorsun .Bu başarıya gelmemin sebebi sensin. Beni şimdi bu günümde yanlız mı bırakacaksın?.Haklıydı bu takımda olmasını ben sağlamıştım .Frank amca Martin 'i okul zamanlarından sonra yanında çalıştırıyordu.5 erkek çocuğunun en büyüğü oydu.Kasabadaki herkesin durumu pek iyi değildi fakat Frank amcanın kolundaki sakatlık yüzünden oldukça zamanında borçlanmıştı.Martinde bu yüzden okul sonrası babasının yanında çalışıyor babasının iş gücünü hafifletiyordu.Martin takım seçmelerine giremeyeceğini söyleyince antreman günleri onun yerine çalışabileceğimi söyledim.Reddetsede onu ikna ettim.Frank amcayıda bu durumu anlattık bu konularda Martinden becerikli olduğumu bildiği için kabul etti.-Off Martin tamam bekle beni.Ne kadarda gitmek istemesemde onu kıramıyordum bir türlü.Bugün sırtımdaki alışkın olduğum yaralar dışında içimde daha önce olmayan karamsar bir düşünce vardı.Adeta bacaklarım titrermişcesine içimden bişi sanki koparcasına karmaşık duygular içindeydim. Laceyin yemeğini verip üzerime mont ve şapkamı alıp çıktım. Şapkalara karşı bir takıntım vardı.Benimle bütünleşiyor gibi hissediyordum.İlk zaman saçlarımın rengini gizlemek için taksamda sonradan adeta bir parçam olmuştu. Martin kolumdan sürükleyerek adeta geç kalmışız gibi davranıyordu.Ayaklarım her bir
adımda sanki geriye dönmem gerektiğini söylüyordu.Maçın bitiminin ardından eve doğru Martinle yürüyorduk.Eve yaklaştık .Bugün defalarcasına kez babamı aramama rağmen bir türlü cevap vermemişti.Maç boyunca tedirginliğim üzerimdeydi.Aptal adam beni meraka düşürmek hoşuna gidiyor heralde diyip boburlandım yol boyu.Işıklar kapalıydı eve hızlı adımlarla yürüdüm. İçimde sabahtan olan karamsar düşünce şimdi yerini korku ve endişeye bıraktı.Ben yukarı babamın odasına doğru çıktım Martinde aşağı katı aradı.Ama evde kimse yoktu ayrıca babam hiç eve gelmemişti .Çünkü eğer eve gelse botları girişte iz çıkartır ve önlüğünü ve balık avlarken giydiği kıyafetleri girişe asılı olurdu.Aşağı hızlı adımlarla indim.Ağrılarımı adeta unutmuş sanki bir kaplan kesilmiştim.Martinle kıyıya doğru koşar adımlarla yürüdük.Telefonu kapalıydı.Martin Frank amcaya koca Jack'e de haber vermişti. Kıyıya vardığımızda yelkenlisini göremedik.Kıyıda duran tüm balıkçılara teker teker sorduk.Telsizle arattîk.Ne bugün babamı gören olmuş ne de açıldığından haberleri varmış.Frank amca bugün sabaha doğru kuzey tarafında fırtına olma riskinden dolayı o yöne doğru açılmadığını belki babamın o yöne açılmış olma ihtimalinin olabileceğini söyledi. Eğer babam o yöne doğru açılmışsa belki fırtınaya yakalanıp farklı bir kıyıya yöneldiği düşünüyorduk. Kendimi çok kötü hissediyordum.Babamla keşke bende açılsaydım yada bi şekilde gitmesine engel olsaydım. Babam genellikle ona yardım etmemi yada balıkçılıkla uğraşmamı istemezdi.En çok bu konuda tartışırdık.Okula ve derslere odaklanmamı bu tarz şeylerle uğraşmamı istemezdi.Ama benim çok hosuma giderdi.Denize açılmak Güneş in doğuşunu izlemek o mavi rüyaya dalmak...
Bu konuda Frank amcayla bile tartışmışlardı.Ne kadar saklamaya çalışsamda Frank amcanın yanında çalışırken gördü.Derslerimin çok iyi olduğunu Martinin antrenman yaptığı günler geldiğimi söyleyince mırın kırın etsede kabullendi. Aslında sırf Martin için kabul ettiğini biliyordum. Çünkü onu öz oğlu kadar çok seviyordu. Babam hastalandığı zamanlarda Frank amcayla Martin en büyük yardımcımız olmuşlardı.Buğulu gözlerle babamdan gelecek bir haber bekliyordum.Frank amca koca Jack ve balıkçı bir kaç kişi babamı aramak için açıldılar.Bende gitmek istemiştim Frank amca engel oldu.Martinde kasabanın şerifine haber vermeye gitmişti.Herkes dört bir yandan uğraşıyordu.Daha yeni kaplan kesilen ben şimdi pısırık bir kediye dönmüş yerimden kımıldayamıyordum.Yaklaşık 5 saat geçmişti.Gidenler adeta geri dönmüyordu.Bir ışığın belirtisini farkettim.Sıçrayarak kıyıya doğru yöneldim.Ellerimi avuşturuyor.İçimden dualar ediyordum.Yelkenliler yaklaştı ama babamı göremiyordum. Frank amca ilk inen oldu sonra john amca sonra jack ama babam o neden inmiyordu.Delirecek gibiydim farklı sesler bağrışmalar boğulmuştur, ölmüştür ...Kim boğulmuş kim ölmüş?.Ne diyo bu insanlar neden bahsediyorlar.O an en son hatırladığım şey ayaklarımın beni taşıyamayacak kadar ağırlaştığı ve kalbimin yerinden biri koparıp çıkartırcasına feryat ettiğiydi. Gözlerimi açamıyordum nerdeydim burası neresi?.Martin yatağımın yanında hafif uyuklarmışcasına bana bakıyordu.Sanki üzerimden fil sürüsü geçmiş tüm kemiklerim kırılmışcasına vücudum sızlıyordu.Gözlerime kilit ağzıma mühür vurulmuştu sanki bağırmak istiyordum ağlamak belkide ölmek.Rüya olmasını istiyordum.Bu yaşanılanlar yooo babam yaşıyordur o gördüğüm en iyi balıkçı. Anlamsızca yaşlar dökülüyordu .Yerimden doğruldum.Martin sakin olmamı söylüyordu durmadan. Konuşmak istiyordum ağzımı bir türlü açamıyordum. Kendimi zorlayarak kısık sesle babam nerde buldular mı onu?diyebildim.Martin kafasını kaşıyarak aradıklarını ama daha bir iz bulamadıklarını söyledi.Yerimden doğruldum ayaklarımı sanki hissedemiyordum.Bir adım attım olduğum yere çöktüm.Martin beni yerden kaldırıp yerime yatırttı.Sakinleştirici verdiklerini biraz daha dinlenmemi söyledi. Zaten ayağa kalkacak o gücü kendimde bulamıyordum.Biranda hıçkırıklara boğuldum.Daha önce böyle ağladığımı hatta en son ne zamanağladığımı bile hatırlamıyorum.Duygularımı pek belli eden bir insan hiç bir zaman olamadım.Martin sessizce odada biraz kaldıktan sonra anlaşılan benim o halime dayanamayıp odadan ayrıldı.
Ölü gibi bir şekildeydim midem bulanıyo,herşey etrafımda sankidönüyordu.Bir süre bu durimda yatakta uzandım.Aşağıdan Frank amca ve bir kaç kişinin sesini duydum.Bu sefer tüm kuvvetimi toplayıp kenarlardan tutunarak odanın kapısına kadar yürüdüm.Martin merdiven bitiminde oturuyordu ona seslenerek beni aşağıya indirmesini söyledim.Odaya götürmek istesede ısrarla beni aşağıya indirmesini tekrarladım.Salona girdik.Kalabalıktı herkes başını eymiş konuşmadan sessizce birbirlerine bakıyorlardı.-Neden hepiniz burdasınız ne bekliyorsunuz aramaya devam etsenize! diye olanca gücümle seslendim.Kimse bir tepki vermemişti.-Neden susuyorsunuz? diye bu sefer tüm kuvvetimle bağırdım.Ayakta duracak halim kalmamıştı.Frank amca beni kolumdan tutarak sandalyeye oturttu.-Alex bunu söylemek ne kadar zor olsada bilmek zorundasın.Babanın yelkenini bulduk fakat yelken batmış.Ama baban içinde yoktu .Balıkadamlar denize daldılar ama babana ait bir iz bulamadılar.Yani umutlarımız tükenmedi belki babanı biri kurtarmıştır.Hala ekipler araştırma yapıyorlar. Tepki bile veremedim olduğum yerde ölece kalakaldım.Kendime inanamıyordum daha yeni durmadan ağlayan ben değilmişim gibi şimdi tam tersi bir şekilde hareketsiz ve tepkisizdim.Oturduğum sandalyeden doğrulup dışarıya çıktım .Yürüyemiyor adeta sürükleniyordum.Nereye gittiğimi bilmiyordum bayılana dek yürümek istiyordum sadece.Martin koşar adımlarla yanıma yaklaşıp elimden tutup nereye gidiyorsun gibi cümleler kurup duruyordu.Yalnız kalmak istiyordum.Aldırış etmeden tekrardan yürümeye devam ettim.Martinde daha fazla ısrar etmeyip arkamdan beni takip etti.En son babamla küçükken en çok geldiğimiz yere küçük bir Lunaparkın önünde durdum.Bir taşın üzerine oturup sessizce çocukları seyrettim.Şu iki günde yaşanılanlar neydi bu olanlar?. En son babamla Laceyin evini tamir etmiştik şakalaşıp gülüşüyorduk şimdi bu yaşadıklarım napıcaktım şimdi nasıl nefes alacaktım nasıl yaşayacaktım?.Saatlerce öyle oturdum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Whisper Of The Knife(Hançer Fısıltısı)
Romance~~~~~-Seni tanımıyorum.Git burdan sana zarar vermek istemiyorum o yüzden uzaklaş şimdi bi dahada sakın buraya gelme! -Elizabeth lütfen gidelim burdan.Beni tanımadığını söyleyemessin sen .Noldu sana böyle.Beni aşkını Louisini nasıl unutursun se...