Makarna

177 27 5
                                    

Jimin~

    "Hayır! Hayır, lütfen onu öldürme!"

    Diye bağırdı Minji. Ne kadar korktuğu gözlerinden okunuyordu. Hemen kollarımı etrafına sarıp ona sımsıkı sarıldım ve gözlerinin içine bakarak

    "Korkma tatlım bu sadece bir film." Dedim.

    Hiç de rahatlamışa benzemiyordu. Korku filmi dışında bir şey seçmeliydim ya da filmi onun seçmesine izin vermeliydim.

    "Sanki ne kadar korkak olduğumu bilmiyorsun." Diye mırıldandı kendi kendine.

    Onu sakinleştirmenin tek bir yolu var diye düşündüm. En hassas bölgesine saldırıp gıdıklamaya başladım. Çok geçmeden ikimiz de koltukta kahkahalar içinde boğuşuyorduk. Tam koltukta ayağa kalkmış bana yastıkla vuracaktı ki ayağı kaydı ve üzerime düştü. İkimiz de nefes nefese, yüz yüzeydik. Dudaklarımızın arasında değil santimetreler, milimler vardı. Tam dudaklarımız birleşecekken gözlerimi açtım. Yine üzerimdeydi, yine yüz yüzeydik fakat farklı bir yerdeydik. Az önce olduğumdan çok daha bitkindim. Gerçek dünyadaydık.

    "M-minji?" Dedim kısık bir sesle.

    Hemen üzerimden çekildi. Ses tonunu yüzünü çok seçemiyordum.

    "Nihayet gözlerini açtın. Nasıl hissediyorsun?"

    "G-güvende."  Dedim. Onun yanında güvende hissediyordum.

     "Güvendesin merak etme. Şimdi uyu, dinlen ben baş ucundayım." Dedi.

    Kafamı salladım ve uykuya dalmak üzere gözlerimi kapadım.

    "Teşekkür ederim."

  -----
   
    Gözlerimi güneşin can yakıcı ışınlarının yüzüme vurmasıyla açtım. Sağıma soluma bakınıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Baş ucumda Minji kafasını koltuğun kenarına dayamış uyuyordu. Birden bir önceki geceyi hatırladım. Vampir avcılarını, Minji'yi takip edip bulmamı, gece onunla konuşmamı..

    Güzel yüzüne bakmaktan kendimi alamamıştım. Üşümüş olmalıydı burnu kıpkırmızıydı. Hala okul üniformasını giyiyordu. Benim yüzümden üzerini değiştirmeye fırsatı olmadı heralde. Dudakları.. Dudaklarını ne kadar anlatsam yetmeyecek gibi geliyordu.
Onu ilk gördüğümden beri erişmek istediğim dudakları şimdi yanı başımda hiç olmadığı kadar yakındı. Acı içinde olsam da olabileceğim en mutlu halimdeydim.

    Mutluluğum çok uzun sürmedi. Uyandığında ona bir açıklama yapmak zorundaydım. Neden bu halde olduğumu, onu nasıl bulduğumu.. Zavallı kızın aklında binlerce soru olmalıydı.

    Güneşten yanmamak için doğrulmaya çalıştım ama acıdan koltuğa geri düştüm. Düşmemle Minji'nin uyanması bir oldu.

  "Ah uyanmışsın! Nasılsın, ağrın var mı?

  "Evet." dedim. Çok konuşkan biri değildim.

  "Konuşabilecek gibi hissediyor musun? Dün gece ne geldi başına? Beni nasıl buldun?"

    Tam da tahmin ettiğim gibi sorular yağdırmaya başladı. Bir şeyler uydurup kurtulmam gerekti. Gerçek kimliğimi öğrenirse benden korkar hatta zarar bile görebilirdi. Onun kılına zarar gelmesine izin veremezdim. Hem bir şeyler uydurup zaman kazanmak hem de yüzümün yanmasını durdurmak için perdeyi kapamasını rica ettim. O perdeyi kapayıp geldiğinde benim de cevap verme zamanım gelmişti.

   "Uhm ben aslınd-"

    Ne diyeceğimi bilmeden konuşmaya çalışırken sözümü kesti

  "Peki ya gözlerin? Anladığım kadarıyla lens falan da takmıyorsun. Fakat dün gece yemin ederim ki kıpkırmızıydılar."

    Dediklerini duyduğum anda kan beynime sıçradı. Kahretsin gözlerimi görmüş. Şimdi ne açıklama yapacağım diye düşündüm. İçinde olduğum durumdan da yararlanarak konuşmayı sonraya erteledim

  "Sonra konuşalım. Yorgunum."

    Kaba davranmak istemesem de cevaplarım kulağa öyle geliyor olmalıydı. İsteyerek yaptığım bir şey değildi ona karşı kaba olmak asla istemezdim. Sadece insanlardan nefret eden ben, onlardan hep uzak durmuştum. Bu yüzden diyalog kurmakta epey kötüydüm.

  "Tabii. Seni yorduysam kusura bakma. Dinlen sen. Ben de sargılarına bakayım."

    Bi süreliğine içim rahatlamıştı. Sargılarıma bakmak için yaklaştı. Kokusu beni baştan çıkarıyordu. "Şelale saçlı" tabiri onun içindi sanki. Göğsümdeki sargıyı çıkarınca acı içinde inledim. Canımın yanmasıyla beraber bana bu kadar yakın olup tenime dokunması beni geriyordu. Sesimi duyunca telaş yaptığı yüzünden anlaşılıyordu.

     Sargılarımla işi bitince sönmüş şömineyi tekrar yakmaya gitti. Onun yakmasını beklerken ağırlaşan göz kapaklarımı daha fazla tutamadım ve uykuya daldım.

  -----

    Özlediğim ev yemeği kokusuna açtım gözlerimi. Karnım zil çalıyordu. Havaya bakılırsa öğleden sonra olmalıydı. Odanın diğer ucunda mutfakta yemek pişiriyordu. Bir süre onu izledim. Yemek yaparken işine kendini bu kadar veren birini hiç görmemiştim.

"Sevimli.." dedim kendi kendime.

   Ne dediğimi duymuş olacak ki kafasını bana doğru çevirdi. Yerin dibine girmiştim. Ne dediğimi anlamış mıydı yoksa sadece sesimi mi duymuştu?

  "Makarna sever misin?"

   Dedi duyduğum en tatlı ses tonuyla. Makarna sevmesem nolurdu ki? Onun elinden zehir bile yerdim.

  "Evet." Dedim utanarak

  "Güzel.. bu arada adını sormaya fırsatım olmadı."

  "Jimin. Park Jimin." Dedim gözlerimi kaçırarak.

  "Tanıştığıma memnun oldum. Ben de Öykü."

  Öykü.. Sonunda adını öğrenmiştim.

  "Sana Minji diyebilir miyim?" Diye sordum kısık bir ses tonuyla. Nedense o isme daha yakın hissediyordum kendimi.

  "Uhm tabi istediğini diyebilirsin."

    Yanakları başta olmak üzere kıpkırmızı kesilmişti. Nedenini sormamasına şaşırmıştım. Belki o da benim gibi utandığı için konuşmayı uzatmak istememişti.

    Yanıma gelip üzerimdeki battaniyeyi çekti ve kalkmama yardımcı oldu. Makarnayı tabaklara koyup koltuğun önündeki sehpaya yerleştirdi ve karşıma yere oturdu.

    Yemek önünden kaçacak gibi yemesini izlemekten kendi tabağıma dokunmamıştım bile. Onu izlediğimi fark etmesiyle utanarak kafamı eğdim.

  "Hadi yesene Jimin bey. Beğenmedin mi yoksa? Yemezsen iyileşemezsin." dedi alaycı bir sesle.

    Daha fazla yerin dibine girmektense yemeğe gömülmeyi tercih ettim. Dünden beri ağzıma bir lokma girmediğinden mi yoksa başka bir şeyden mi bilmiyorum ama hayatımda yediğim en güzel makarnaydı. Tam gerginliğim azalmış karnım da doyuyorken sabahki sorularını aratan, çatalımı elimden düşürüp yemeği yutamayıp öksürmemi hatta boğulmamı sağlayan o soruyu sordu

  "Doğuştan mı vampirsin yoksa sonradan mı oldun?"

PURE × Park Jimin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin