Ali
Tam çocuğa kafa atmak için yönelirken aptal çocuk merdivenlerin önünde olduğumuzu unutup geri geri giderek merdivenlerden yuvarlandı.
Ben bu aptallığına kahkahalar atarken Afra olayı algılamaya çalışıyordu. Çocuğa yaklaşıp " Yolu gösterebilecek sağlam bir vücudun kaldı mı dersin? " diyip Piç smile yaptım.
Yorulmadığıma mı sevineyim yoksa çocuğun rezil oluşuna mı bilemedim.
Daha sonra hala ağzı açık, çocuğa bakan Afranın elini tutarak bu dekan piçinin odasını bulmaya koyuldum..
Afra ise "Ona yardım edelim" gibi şeyler zırvalıyordu.
Ama tabi dinlemeden yoluma devam ettim.
Bu sefer şans benden yana ki ilk saptığım koridorda odayı buldum.
İçeri girince dekanın egosit tavırları ve yüzüme bile bakmayışı sinirlerimi okşadı.
Keskin bir tonda " Merhaba ben Ali Gürsoy! " dedim.
Adımı duyunca şaşkınlık ve korkuyla ayağa fırladı.
"Buyrun efendim oturun. Ne istersiniz açmı-"
Diye ardı arkası kesilmeyen cümleler sıralamaya başlayınca. Yine aynı keskin tonla " Kayıt yapılacak! " dedim.
Daha sonra gerekli işlemleri yapıp Fakülteden çıktık.
Arabaya bindiğimde Afraya dönüp " Hergün seni Ahmet bırakıp alacak. İnsanlarla olan ilişkine dikkat edeceksin! " dedim itiraz kabul etmez bir tonda.
O ise ilk önce kaşlarını çattı daha sonra ise "peki efendim " dedi.
🕛🕐🕑🕓🕔🕕🕖🕗🕙🕚
Afra
Alinin bu saçma sapan emirlerinden sonra beni ege bırakıp gitmişti.
Bende yemek yapmaya başladım.
En sonunda karnı yarık pirinç pilavı çorba mevsim salatası ve güllaç yaptım.Bi yandanda rüyanın gerçekçiliğini düşünüyordum.
Aliyi öpüşüm..
Sonra bu düşüncelerden kurtulmak için salona geçtim ve televizyonu açtım boş boş gezinirken kapı çaldı. Hızlı kapıya gelirken duraksadım ve saçımı filan düzelttim.
Kapıyı açınca Ali elinde ekmek poşetiyle içeri geçti poşeti verip yukarı çıktı. Koskocaman mafyanın elinde ekmek poşeti ne gülünç.
Tıpkı bi aile babası gibi...
Bi an ikimizi evliyken düşündüm. Kendi kendime sırıtırken Ali duş alıp pijamasını (sadece pijamasını) giymişti. Merdivenden inerken " Kendi kendine ne gülüyorsun güzellik "
Ayyy ben senin güzellik diyen ağzını..
Kaslarına mı bakaym, güzellik demesine mi sevineyim bilemedim.
"Hi-hiç aklıma bişey gelmişti sadece " dedim.
Mal gibi kekelemistim.
Mutfağa girdi bende arkasından.
Yemeği servis ettim. Yemeğe bön bön bakıp " Bu ne yemeği" dedi.
Ben bu yemeği daha önce bu yemeği yememesine şaşırıp "karnıyarık yemeği " dedim kaşlarımı havaya kaldırıp.
Yemekten bi lokma aldı. Daha sonra gözleri parladı. Ve "çok güzel" diyip tabağına gömüldü.
Bu çocuksu haline kıkırdayarak önüme döndüm. Kafasını kaldırdığında tabağı bitirmişti. Bana bakıp " ne oldu hanfendi çok mu hoşunuza gitti " deyip beni omzuna attı ve daha sonra da koltuğa.
Ben kocaman gözlerle ne yaptığını izlerken o beni gıdıklamaya başladı.
Beni deli gibi kahkaha atarken o da benimle birlikte gülüyordu.
Artıks gözlerimden yaş gelirken "Yeterr! " diye kahkahalarımın arasından bağırdım o ise " Bir şartla " dedi.
Hala kıvranırken " ne şartı? " dedim.
O " bu yemeği bi daha yapacaksın" dedi.
Ne yani bu muydu?
O istesen kazan kazan yapardım ama yeterki gıdıklamasın.
Onaylar bir anlamda kafamı sallarken. Beni bıraktı ve oturu pozisyona geçti bende tam mutfağı toplamak için mutfağa geçerken Ayağım orta sehpaya takıldı ve Alinin kucağına düştüm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂFRA (Askıda)
ChickLitSosyal Hizmetlerin " Artık büyüdün " deyip sokağa attığı bi genç kız - Afra Acımasız, gözü kara, tehlikeli bir mafya - Ali Ve ilk bakışmalarında kaderlerinin kesiştiği iki aşık