Giriş

179 8 14
                                    

Öncelikle hikayeyi okuma kararı aldığınız için çok teşekkür ederim. Hikayede yazım hataları olabilir. Bu çok normal. Yorum yaparken lütfen (küfür vb.) kötü kelimeler kullanmamaya çalışın. Oylamayı, yorum yapmayı ve takip etmeyi unutmayın.  Hatalarımı bana bildirirseniz sevinirim.

Sıradan hayatıma yine gözlerimi açtım. Hiçbir değişiklik yoktu. Her şey aynıydı. Küçük ama bana büyük gelen odamda yine bir göz gezdirdim. Her zamanki gibi dikkatimi çeken daha üç yaşımdayken babamla çekindiğim fotoğrafım oldu. Babamı üç yaşımda kaybetmiştim. Bu güne kadar da annemle yaşamıştım. Annem erken yaşta evlenmişti. Gençliğini mahvetmişti. Bu yüzden de beni suçluyordu. Beni sevmiyordu. Ve ben bunu biliyordum. Zaten bunu bildiğim için bana koyduğu yasakları uygulamıyordum. Ama sırf ona inat okuyacaktım. Hayatımı onunki gibi mahfetmeyecektim. Sırf ona inat hep derslerimde başarılı oldum. O benim kadar başarılı değildi. Liseyi bile bitirmemişti. O başarısızdı. Ve bunun için beni suçluyordu. Hayattaki tek şansım babamın maddi durumu çok iyiydi. Çok demek yetmez aşırı iyiydi. Ama babam beni çok severmiş. Annemin beni sevmediğini bildiği için bana bıraktığı mirası halama verdi. Halam ise o parayı bana on sekiz  yaşıma geldiğimde verecekti. Annem ise parasız, kendi kendine geçinen bir insandı. Ama biricik dedem sağ olsun bize her ay para gönderir. O olmasa zaten bu güne kadar bu kadar rahat yaşamazdım. Daha doğrusu yaşayamazdık. Bizim evimizde kahvaltı, akşam yemeği gibi gelenekler yoktu. Sabah kalkınca kendi istediğini hazırlar evden çıkar giderdin. Akşam ise karnını doyurur odana çıkardın. Biz hiç onunla -annemle- yemek yememiştik. Zaten yemek yemekte istemezdim. Neden beni istemeyen bir insanla birlikte yemek yiyeyim ki?

Uyandıktan sonra elimi yüzümü yıkamak için tuvalete gittim. Aynaya baktım. ''Sonunda sivilcelerden kurtuldun bak.'' dedim. Sırf bu sivilceler yüzünden saçımı at kuyruğu yapıp dışarı çıkamadım. Çünkü sivilcelerim kabak gibi ortaya çıkıyordu. Sorunlu bir ergenlik geçirdim. Ahh bu sivilceler!

Odama doğru ilerledim. Kıvırcık, uzun kahverengi saçlarımı taradım. Bu saçları taramak yarım saatimi alıyordu. Ama beni ne kadar zorlarsa zorlasın bu saçlar benim her şeyimdi. Mutfağa girdikten sonra iki yumurta kırıp yedim. Yemek yapma konusunda gerçekten çok iyiydim. Yumurtalarımı bitirdikten sonra tavayı yıkayıp yerine koydum. ''Evden çıkıyorum.'' dedikten sonra kapıyı kapatıp evden çıktım. Dersin başlamasına daha bir saat vardı. Ben bilerek evden erken çıkardım. O kadın (yani annem) olmadan daha güzel zaman geçiriyordum. On altı yaşımdaydım. Yalnız kalmak -yani annemsiz- daha rahat hissediyordum. 

Sabah sabah maç oynayan benim yaşıtlarımda ki çocukların yanlarına gittim.''Oooo kimler gelmiş.'' Bunu söyleyen mahalledeki en iyi arkadaşım hatta kardeşim gibi olan Alp'ti . ''Sadece biraz oynayıp gitmeliyim. Biliyorsun bugün okul var!'' dediğimde suratı biraz asıldı. ''Şu lanet şeyi hatırlatıp durma!'' dedi. Topu ayağını altından alıp kaleye doğru koşmaya başladım. Bu maç konusunda üstüme kız tanımazdım. Top ayağımın ucunda kaleye doğru ilerlerken, ''Pas atmayı düşünmüyor musun?'' dedi Alp. Ona bakıp gülümsediğim de ''Buna gerek yok!'' dedim. ''Pas vermeden gol atamazsın!'' dedi. Gerçekten bunu söylemesi beni gaza getirdi. Ben çok inatçı ve dik başlıydım. Bir şeyi kafama takarsam yapardım. ''İzle ve gör!'' dedim. Havalı bir sesle.

''GOOOOOLLL'' diye bağırdığımda şaşırmıştı. ''Ne? Ne bakıyorsunuz?'' dedim. ''Çok inatçısın keçi. Bu seni vazgeçilmez yapıyor.'' dedi. O bana hep keçi der. İnatçılığım yüzünden. ''Bu kadar yeter. Kendi takımınızı bensiz kurtarın artık'' dedim ve yürümeye başladım. ''Beni bekle keçi. Seninle bugün işim var.'' dedi. ''Hadi acele et!'' dedim. Ne konuşacaktı ki benimle? Çok merak etmiştim. İçim içimi yiyordu şuan!

''Hadi söyle. Şuan gerçekten de çok merak ediyorum.''

''Gel parka doğru ilerleyelim. Ayaküstü konuşulacak bir şey değil.''

BağımlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin