Egemen.

67 5 1
                                    

Tam anlamıyla sarhoş olmuştu. Bunu ben yapmıştım. O ne kadar cesur ve korkusuz olsa da bünyesi zayıftı. Hemde çok. Buradan kalkmamız gerekti. Ama Mira'yı kendi evine götüremezdim. Yoksa bayağı bir azar işitirdi. Sarhoşluğu geçene kadar benim evimde durabilirdi. 

''Hadi  gidiyoruz.'' dedim. Deri montumu üstüme giydim. Ona elimi uzattım. Dengeli değildi. Yamuk yürüyordu. Mekanın çıkış kapısına doğru yürüdük ve tam kapının önünde ayağı takıldı. Onu düşmemesi için tuttum. Bana sımsıkı sarıldı. Daha fazla dayanamazdım. Onu kalçasından tutup kucağıma aldım. Ve mekandan çıktık. Hava esintiliydi. O böyle sarhoşken motor kullanamazdım. Mekanın sahibi olan arkadaşım Çağın'ı çağırdım. ''Motor sana emanet.'' dedim ve bir taksi çağırdım. Sanırım ilk defa içki içiyordu. Bünyesi çok zayıftı. Masum bir surat ifadesi vardı. ''İndir beni!'' diye sızlanıyordu. Onu aldırmıyordum. Yine sakarlık yapacaktı. 

Taksi geldi ve onu taksiye bindirdim. Kendimi de taksinin içine atıp şoföre adresi verdim. ''Midem bulanıyor.'' dedi. Burada kusamazdı. Eğer kusarsa adamla sorun yaşardık. ''Sakın burada kusma!'' dedim. 

Taksiden indik ve eve doğru yürüdük. ''Burası senin evin değil'' dedi. ''Evet. Burası benim gizli evim. Bazen yalnız kalmaya ihtiyacım oluyor ve buraya geliyorum.'' dedim. Bu ev bir apartmanın  2'nci katıydı. Mira'yı merdivenlerden çıkartmak çok da zor olmadı. Onu yine kucağıma aldım. Evin kapısını açmak için onu yere indirdim. Kapıyı açtım ve onu tekrar kucağıma aldım. Evimizde oturma odası yoktu. Yatağım ve televizyonum aynı yerdeydi. Birde mutfak ve banyo bize yetiyordu. Mira'yı yatağımın üstüne bıraktım. ''Yanıma gel.'' dedi ve kahkaha attı. Sarhoştu ve ne yaptığını bilmiyordu. ''Kapa çeneni ve biraz uyu. Sonra dedenin yanına gideceksin.'' dedim. Aynı şeyi tekrar dedi. Ve tekrar. Sanırım susmayacaktı. 

Yanına gittim ve ''Buna pişman olacaksın Mira. Şuan sarhoşsun. Ayıldığında kendine inanamayacaksın. Bu yüzden sana yapacağım kahveyi iç ve bir an önce ayıl.'' dedim. Ellerini deri montumun yakasına getirdi ve beni kendine çekti. ''Uslu durmalısın.'' dedim. Ama uslu durmuyordu. Yaramazdı. Yaramaz. Elimi badisinin içine doğru uzattım. Diğer elim ise yüzünü tutuyordu. Dudağımı kulağına doğru götürdüm ve yanağını öptüm. Kulağına ''Uslu durman gerek.'' diye fısıldadım. Elimi badisinin içinden çıkartıp mutfağa doğru ilerledim. Ona kahve yapmam gerekti. Biran önce ayılmalıydı. Saat daha erkendi. Osman amca daha panik olmazdı. bir-iki saat daha dursa bir problem olmazdı. 

Kahveyi hazırladıktan sonra Mira'ya götürmek için yanına gittim. Uyuyordu. Çok masum ve güzeldi. Onu uyandırmak çok kolay gibi görünmüyordu. İzin vermeliydim. Belki uyanınca kendine gelmiş olurdu. Kumandayı elime aldım ve bir kanal açtım. Saçma programlardan birisiydi.  

                                                                                               *** 

Kendimi küçük koltuğumun üstünde, üstümde battaniyeyle uyurken buldum. Kalktım ve telefona baktım. Üç saat geçmişti. Mira ise hala uyuyordu. Tekrar mutfağa gittim ve kahve koydum. Bardakları alıp masaya yerleştirdim. Mira'yı uyandırmanın zamanı gelmişti. Yanına gittim ve oturdum. Kıvırcık saçları dağılmıştı. ''Mira uyanman gerek.'' dedim ve elimle ona dokundum. Hareket etmişti ama uyanmamıştı. Sözümü tekrarladım. ''Git başımdan!'' dedi.  ''Eğer uyamazsan dedene neden içki içtiğini açıklamak zorunda kalırsın.''dedim. Gözleri açılmıştı. ''Neredeyim ben?'' dedi. Hatırlamıyordu. ''Burası bizimkilerle kaldığımız ev. Sen sarhoş oldun ve ben seni buraya getirdim. Üç saattir uyuyorsun. Ve uyumadan önce ne yaptıklarını duysan yanakların kızarır.'' dedim ve güldüm. Yataktan kalktı ve banyoya gitti. 

İçeri girdiğinde ona kahvesini uzattım. ''Güzel bir ev. Ama o kadar paranız var. Neden bu kadar küçük bir ev aldınız?'' diye sordu. ''Karmaşıklığı sevmem. Ve dağınığım. Küçük olan evler çok dağıtılmıyor.'' dedim. ''Sarhoşken neler yaptım?'' diye sordu. Gülümsedim. Bunları duyunca yanakları kızaracaktı. Utanacaktı. Hatta belkide yüzüme bakmayacaktı. ''Seni kucağıma aldım ve buraya getirdim. Biraz saçmaladın. Ve uyudun.'' dedim. ''Ne tür bir saçmalık?'' diye sordu. Utanma vakti geldi. ''Bana 'Yanıma gel' diye tekrarladın. Ama merak etme. Hiç bir şey olmadı.'' dedim. Çok sürmeden yanakları kızardı. ''Ben...Ben özür dilerim.Böyle olmasını istemezdim.'' dedi. ''Ben bunlara alışkınım. Hatta daha fazlasını yapıyorum. Sorun değil.'' dedim. Telefonunu aldı ve ''Benim eve gitmem gerek. Dedem beni merak eder. Bela almak istemezsin.'' dedi. ''Kahveni iç. Sonra taksi çağırırım gidersin.'' dedim. Bana ısrar edemeyecek kadar yorgun görünüyordu. ''Bir kahve sana iyi gelir'' diye ekledim. Kahveyi ona uzattım. ''Peki.'' dedi ve oturdu. ''Beni buraya getirmene gerek yoktu. Ama sağol. Kahvemi içince giderim. Zaten bir daha da görüşeceğimizi sanmıyorum.'' Ciddiydi. O dışarı çıkınca bizde yukarı çıkmıştık. 

''Ayrılıyor musun yani?'' Daha iki gün olmuştu. 

''Bana göre yerler değil. Bana göre işler hiç değil. Uzatmadan bitirelim. Zaten yeni gelmiştim sorun olmaz. Ayak bağı olmam hem. Kafana göre takılırsın.''

Sinirlenmişti. 

''Tamam.''  O sırada telefonum çaldı.  

"Efendim anne."

"Oğlum Osman amcanın kızının evine akşam yemeğine gideceğiz."

"Tamam. Mira benim yanımda. Merak etmeyin."

"Tamam oğlum. Geç kalmayın."

"Tamam." dedim ve telefonu kapattım. "Halanlara yemeğe gidecekmişiz. Benim yanımda olduğunu söyledim. Acele etmene gerek yok." dedim. Kafasını iki yana salladı. Kapıyı açtık ve evden çıktık. Neden kendi evimizde yemek yemiyorduk ki? İlla birisinin evine gitmek zorunda mıyız? 

''Ben yürüyerek gidicem.'' dedi. 

''Taksiyi çoktan çağırdım Mira.''

''İyi, bin o zaman.'' dedi ve yürümeye başladı. Niye sinirlenmişti ki buna bu kadar? Garipti. Mirayı ilk gördüğümde neredeyse yarı çıplaktı. Ama o gün onu tınlamadım bile çünkü bir daha görüşeceğimizi sanmıyordum. ''Garip.'' dedim. ''Ne garip?'' diye karşılık verdi. 

''Bu kadar sinirlenmen, garip işte.''

''Garip mi? Biz masada otururken yanımıza gelen bir orospunun yanımıza oturmasına izin veriyorsun, yetmiyormuş gibi ben iki dakikalığına masadan kalkınca onunla yatmaya çıkıyorsun ve sonra da benim kurallarım diyorsun. Çok mu garip sence Egemen? Söylesene çok mu garip?'' 

''Bak, buna sinirleniceğini düşünemedim. Ayrıca onunla yatmadık."

''Bu artık beni ilgilendirmez.''

''Sakin ol biraz, tamam haklısın. Bu kadarı yeterli''

''Bana baksana sen! Ben senin kurallarını geçirebileceğin kızlardan değilim anladın mı! Hafife alınacak kızlardan hiç değilim! Sakın o kendini tatmin ettiğin otoriteni benim üstümde uygulamaya çalışma! Sakın'' 

Bu kadarı yeterdi artık, fazla bile konuşmuştu.

''Bak, sinirlenmene bu kadar fırsat verdim, ama seninki sinir değil kıskançlık. O kızla yattığımı sandığın için beni kıskandın ve şimdi de kıskançlık yapıyorsun. Söylesene Mira, beni kıskanıyorsun, tıpkı diğerleri gibi.''

Bir anda durdu ve elini kaldırdı. Bana vuracakken elini tuttum. Çok sert bakıyordu. Diğer elini de tuttum ve sakince ellerini indirdim. Ona biraz daha yaklaştım. Yüzüne biraz eğildim ve kulağına doğru gittim

''Çıldırıyorsun, beni o gün bankta gördüğünden beri gözlerini benden alamıyorsun. Beni kıskanıyorsun ama bunu belli etmemeye çalışıyorsun Mira.''

Ellerimle saçlarını geriye attım.  Çok hızlı nefes alıyordu. Diğer elimi yanağına götürdüm. 

''Hayır. Seni kıskanmıyorum'' sesi çok kısık gelmişti. Zar zor söylemişti. 

''Ne? Seni duyamıyorum Mira''

Birden beni ittirdi. ''Benimle oyun oynama Egemen sakın!'' dedi ve yürümeye başladı. 

-Bölüm Sonu-

BağımlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin