First movement

6.5K 458 59
                                    

   Önceki bölüme gelen ilgiden dolayı teşekkür ederim ve biliyorum, kısa oldu fakat sizi daha fazla bekletmeden yayımlamak isterim. İyi okumalar diliyorum ve görüşürüz ! Oy ve yorumları unutmayın :* :3

   “Hadi kızlar, kalkın!” Mariel ile Maggie yine o cırtlak sesi duymuşlardı. Yine ve yine. Kadın onlara her zamanki gibi çatık kaşlarla bakmaya devam etti. Mariel ve Mag biliyordu ki; ikisi de kalkmadan gitmeyecekti. Mariel sinir olduğu kadının sinir olduğu sesini daha fazla duymamak için; yatakta doğruldu ve kadına baktı. Aynı onun gibi kaşlarını çatarak. Kadın gözlerini kıstı ve kenarlarının buruşmasına neden oldu. Ardından bakışlarını Maggie’ye çevirdi. O da kalkmıştı. Mariel aynı şekilde ona bakmaya devam etti. Kadın gözlerini kısamaya ve yüzünün buruşmasına neden olmaya devam ederek, gözlerini ikisinin üzerinde gezdirdi. Aniden kapıyı kapatıp odadan çıktığında Mariel ve Mag gülmeye başladı. “Tanrım, yüzü çok komikti!” Mariel kahkahalarının arasından konuşmaya çalışıyordu. Mag’de gülmeye devam ediyordu fakat gözleri komidinin üzerindeki saate kayınca, saatin yeterince geç olduğunu gördü ve gülmeyi bırakıp, yataktan kalktı. “Mariel saat yeterince geç olmuş, hadi üniformamızı giyelim ve kahvaltı için aşağıya inelim.” Derken lavaboya doğru ilerledi ve yüzünü yıkayıp, dişini fırçalamaya başladı. Mariel de onu onayladıktan sonra yataktan kalktı ve dolaba gidip, üniformasını çıkardı. “O kadını öldüreceğim! Beni çok sinir ediyor!” yine söylenmeye başladı Mariel. Maggie dişini fırçalarken kıkırdadı.

   Mariel ve Maggie odalarında işlerini bitirdikten sonra yemekhaneye inip kahvaltı ettiler. Öğle tatiline kadar ikisi de aynı olan derslere girdiler.

   Öğle tatilinde Maggie genelde yaptığı gibi okulun bahçesindeki merdivenlerden yukarı çıkıp, ‘Bilgin’in kulübesine doğru yürümeye başladı. Londra’nın alışık olan yağmurlu havası vardı yine.

   Mag, yaşlı dostunun bahçesindeki ahşap ve eski çitin kapısını açıp patikadan ilerlemeye başladı. Gece yağan yağmurun etkisi hala duruyordu bahçede. Güzel ve renkli çiçeklerin üzerindeki yağmur damlaları hala düşmemişti. Maggie yüzündeki gülümsemeyi eksik etmeden Jonathan’ın kapısını tıkladı. Jonathan’dan her zamanki gibi ses gelmemişti. Mag de her zamanki gibi sabahleyin kilitli olmayan kapıyı açıp içeriye girdi. Bilgin kendi yaptığı sallanan sandalyesinde oturmuş kitap okuyordu.

   “Nasılsın, Jonathan?” Jonathan kitabın ayrıcını kaldığı sayfaya koydu ve kitabı kapatıp, yanındaki kahve sehpasına koydu. “İyiyim küçük dostum, sen?” Bilgin onun sorusuna yanıt verdikten sonra kahve sehpasında duran pipoyu ve tütünü aldı ve pipoya tütünü koyup, yaktı. “Bende iyiyim, teşekkürler. Bugün ne okuyorsun?” Maggie sorusunu sorarken içeriye hava girmesi için pencereyi açıp, Bilgi’nin yanına gitti. Kahve sehpasında duran kitabı alırken Bilgin mırıldandı “Bilirsin, favorilerimden; Şeker Portakalı.” Ardından sallana sandalyesinden kalktı ve kitaplığına doğru gitti. “Ah, bilirim elbette, her ay okuduğun.” Mag kitabı yaklaşık yüzüncü kez karıştırdı.

   “Onu bırakta senin derslerin nasıl?” Bilgin Maggie’nin karşısına oturdu ve piposunu içmeye devam etti. Maggie’de az önce Bilgin’in oturduğu sallanan sandalyeye oturup, kitabı yerine bıraktı. “İyi,”

   “Babandan mektup filan var mı?” Jonathan yeni tanıştığı Gregory’nin gelemeyeceğini bildiğinden soruyordu. “Evet, var. Fakat bu haftasonu yine gelemeyecekmiş. Hatta diyalize geç kalmış o yüzden hastanedeymiş.” Jonathan başını salladı ve pipoyu söndürdü. “Neyse, senin dersin başlayacak, gitsen iyi olur,” Mag’in bu konu yüzünden yüzü düşmüştü ama ikisi de koltuktan kalkıp sarıldırlar. “Fakat bu cuma seni buraya bekliyorum. Birlikte ‘Nick’in yerinde’ güzel bir akşam yemeği yiyeceğiz, tamam mı?” Maggie kıkırdadı ve başını salladı. Kapıdan çıkarken her zamanki gibi seslendi “Görüşürüz Jonathan!” Jonathan’da mırıldandı her zamanki gibi “Görüşürüz, küçük dostum.”

   Maggie patikadan ilerleyip çitin kapısını açtı ve okula doğru ilerlemeye başladı. Bu sefer geçen günkü kadar soğuk değildi hava.

***

   “Akşam yemeğine geliyor musun?” Kızıl, Mariel’e yöneltti soruyu. Mariel onaylamayan bir ses çıkardıktan sonra açıklama gereği duydu “Öğlen tatilinde çok yedim, karnım ağrıyor.” Mag onu onayladı ve odadan çıkmadan önce seslendi “Pekala, kendine iyi bak, eğer ağrımaya devam ederse benim masamdaki ikinci çekmecede bir ağrı kesici var.” Mariel’in onayladığından emin olunca odadan çıktı ve kapıyı kapattı.

   Maggie tepsisini aldı ve akşam yemeği için tavuk yemeğini seçti. Yemeğini koyan kadına teşekkür eder etmez arkasını döndü fakat döndüğü gibi de yere düştü.

   Tepsideki tavuk yemeği üstüne dökülmüştü.

   Öğrenciler gülerken, Harry Styles kollarını göğsünde birleştirmiş, suçlu bir sırıtmayla Mag’e bakıyordu. Maggie gelmeden önce yere sıvı yağ dökmüştü.

   Mag sakince ayağa kalktı ve üstüne dökülen tavuk yemeğini sorun etmemeye çalışarak kıvırcık saçlıya doğru ilerledi. Kulağına doğru yükseldi “Yapabileceğinin en iyisi bu mu, Styles?”

   Kendi de sırıtarak geri çekildi ve kıvırcığın cevap vermesine izin vermeden arkasını dönüp gitti. Bunu ona ödetecekti.

Boarding School | h.s. // ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin