BAŞLANGIÇ

34 2 0
                                    

Hep beraber yine aynı yerlerimizde oturuyorduk. Annem Enis'i çok sevmişti. Biz konuşurken Derin "ee hadi artık biz kalkalım. Doğuş, kendine iyi bak bi daha da böyle dengesiz işler yapma. Gerçi sen yapmazdın böyle işler neyse konuşuruz senle bir ara. Hadi aşkım gidelim." Birincisi abimle bu konuyu detaylı konuşmak isteyeceğini pek sanmıyorum Derincim ben sana seve seve anlatırdım da abim için susuyorum işte... ikincisi de bu Büşra varya tam bir kaşar ya. Hâla aşkım dediğinde çocuğun suratına aşkla bakabiliyor off neyse. Bir an önce yalnız kalıyım diye "iyi o zaman ben sizi geçiriyim." diyerek Büşra'ya öldürücü bakışlar atmaya devam ettim.

Onlar gittikten sonra etraf biraz sessizleşti. Enis, annem ve abim muhabbet ederken bende telefonumla oynuyordum ve gerçekten herkesle bağımı kesmiştim o an. Annemin "Edaa duymuyor musun beni?" sinyaliyle kendime geldim. Gerçekten duymamıştım. "He. E..efendim anne?"
"Kızım sen kolik misin? Enis diyorum seninle vakit geçirecekmiş. Sana da değişiklik olur ister misin?" Bunu söylerken annemin gülen gözbebeklerini süzgeçten geçirdikten sonra Enis'e 'hayırdır la' bakışları atıyordum.
"Olur olur hadi yavrum git bi saçını başını tara bak ne kadar efendi bir arkadaş. Ama çokta gezmeyin 2 saat sonra evdesiniz."
Nee dur biraz ya belki ben çıkmak istemiyorum? -aslında istiyorum.- oha falan olduğum anda Enis "tamam efendim. Merak etmeyin. 1 dakika geç kalmaz"
Tomom ofonfom. Derin bir nefes alıp yukarı çıktım ve azcık rimel birazda kapatıcı sürdüm. Tenim çok beyazdı ve çok az da olsa yakından bakınca belirgin çillerim vardı. Kesinlikle onlardan nefret ettiğim için kapatıcı süper bir yardımcıydı.
Annemin tembihlerinden sonra Enisle arabasının yanına gittik. Vay be araba değil saray sanki. Kaç para lan acaba ? Şu an 'Enis'in benimle neden gezmek istediğini' değilde arabanın parasını daha çok merak ediyordum. Arabaya hayran hayran bakarken Enis'e dönüp "eee senin arabada hiçbir şey yok maşallah. Bizim araba duman." dedim. Gülerek bir bana bir de arabaya baktı. "Yeni bu. Yoksa benim eski arabamda duman yani.."
Oha yakışıklı olduğu kadar da zenginmiş. Arabadan gözlerimi ayırıp kapıdan hâla bizi izleyen anneme hem 'gir artık' hemde 'ben artık arkamdan bakılacak kadar küçük değilim' bakışlarıyla el salladım. Eniste "öhöm buyurun efendim,lütfen rahatınıza bakın" diyerek kapımı açtı bir şöför edasıyla. Çok tatlıydı bende ona nazikçe bir gülümsemeyle "teşekkür ederim, bu çok nazikti." dedim. Tabii etrafımda abim ve İlkim gibi öküzler olduğundan ben böyle şeylere pek alışkın değildim. Yinede Enis'in çok tatlı olduğunu düşünerek gülümsemeye devam ettim. O da arabaya binip kemerini taktı ve benimde takmam için işaret etti pek istemesem de dediğini yaptım. "Nereye gidiyoruz" dedim. Kaçır beni deli çocuk tavırlarıyla.. "İkimizinde rahat hissedebileceği bir yere deli." Deli mi? Kulağıma çok tatlı gelmişti bu söz. Ve tamamen beni tanımlıyordu sanki.. ona gülümsedim.  Yol boyunca hiç konuşmadık. Arabadan indik -yine kapımı açtı ve indikten sonra kapadı.- o arabanın kapılarını son kez kontrol ederken bende ilerlemeye ve etrafa bakmaya başladım. Sahil kenarı olmasına rağmen kimsecikler yoktu. Az ilerde bir çocuk parkı vardı. Kimsenin olmaması beni biraz korkutuyor olsa da düşüncelerim beni korkuya yöneltmiyordu.
Ben etrafa bakarken Eniste bana yetişti. "Eee nabıcaz şimdi" diye sordum. "Gel benimle" dedi sahile doğru yürürken gittim. Denizin dibindeki korkuluklara kadar yürüdük. "Bak, işte bu huzur Edacım. Bu sonsuzluk, bu MAVİ." Derin bir nefes aldı bunu söylerken. Öyle bir söyledi ki ben bile rahatladım. Denize dönüp saçlarımı rüzgâra teslim ettim, gözlerimi kapadım ve adeta her şeyin kafamdan çıkmasına izin verdim. Bu bana çok iyi gelmişti. "Pamuk şekeriii"  işte bu! Bu sesi duyduğum gibi gözlerimi açtım sesin geldiği tarafa bakınca Enis'in beni izleyen gözlerine sonrada pamuk şekerci amcaya baktım. "Sever misin?" dedi bana. "Sevmek ne kelime. Bayılırım hatta hastasıyım." Dememle Enis'in amcanın yanından iki pamuk şeker alıp getirmesi bir oldu. Yaaa ama şımartıyorsun ki beni. Gözbebeklerimi büyütüp "ayy çok teşekkür ederiim" diyip zıplayarak sarıldım ona. Pamuk şeker için değerdi sonuçta ama sarılmam pek hoş olmamıştı sanırım. Birden naptığımın farkına varıp kendimi toparladım utancımdan yerin dibine giricektim. Yani yer şu an yarılsın ben içine giriyim ve bir daha çıkmıyım.
*ENİS'İN GÖZÜNDEN*
Edayla arabadan indiğimizde onu denizin kenarındaki korkuluklara kadar götürdüm ve buranın huzurlu olduğunu söyledim. Gözlerini kapatıp rüzgâra doğru durduğunda gözlerimi ondan alamadım. Hayır, aşık değildim ki olamazdım zaten. Ben kim aşk kim? Sadece büyülendim. Bu ne demek bilmiyorum. İçimdeki hissi tarif edemiyorum ama aşk falan değil. Değildir yani sevemem ben kızlar benim için tek geceliktir. Edayla sadece iyi arkadaş olabileceğimizi düşündüm çünkü kafa kız. Annesi de zaten beni çok sevdi bu yüzden aramızın açılmasını istemiyorum. Hastaneden beri sürekli onu tekrar tekrar görmek istiyordum.
Ona öylece dalıp gitmişim. O anda pamuk şekercinin bağırışıyla Eda kendine geldi zaten. Bana çok sevdiğini söyleyince aldım. Fazlasıyla seviyormuş ki kucağıma atladı. Ona sarıldım işte o an kalbim bağımsızlığını ilan etmiş, deli gibi çarpıyordu. Noluyordu lan bana? Bu kızda ne vardı böyle?
*Eda'nın gözünden*
Eminim şu an yanaklarımın rengi pamuk şekerinin renginden farksızdır... of Eda niye sarılıyosun çocuğa nolucak şimdi? "Eda şurda bir park var istersen biraz eğlenelim. Sallanmayı sever misin?" İşte bu! "Tabii.. hatta son gelenin götü boklu olsun" diyerek koşmaya başladım. Koşarak parka gittiğimizde nefes nefeseydik birbirimize bakıp kahkaha atıyorduk. Biz böyle gülerken arkadan açılan fıskiyelerle gülme seslerimin yerini çığlık aldı! "Bu ne şimdi be!" Enis hâlâ kahkaha atıyordu ben ise donuma kadar ıslanmıştım. Banane ya o ıslanmamıştı haksızlık! Avcuma su doldurup üzerine atmamla beraber "Edaa! Nabıyorsun lan?!" Diye bağırmaya başladı. Nihahah kötülük. Culd culd vatır for yuu diye haykıran iç sesimle birlikte Enis'in ellerinden tutup fıskiyenin yanına çektim. Biz böyle deli gibi eğlenirken fıskiye durdu tam 1 saat ya 1 S A A T . Şurda ıslanıp deli gibi güldük. Hayatımda hiç bu kadar eğlenmemiştim ben. İlk defa kafamdaki tüm düşüncelerden kurtuldum.
"Delisin sen deliii" diyerek saçlarını elleriyle silkeleyen Enis'e baktım. "Eğlence istiyordun bayım. Eğlendin mi?" dedim. Yarım bir gülümsemeyle "çook" dedi. Gerçekten de çok eğlenceliydi.
"Eee bu seferde ben bir yarış başlatıyorum. Arabanın oraya son gelen boklu olsun." dedi Enis koşmaya hazırlanır tavırlarla
"iyi alıştın bu boka ha ota boka koşarsak vay halimize" diye koşmaya başlıyordum ki ayağımın taşa takılıp Enis'in kucağına düşmem bir oldu.. Aramızda milim fark vardı ve bana yaklaşan nefesi ciğerlerime doluyordu. Gözlerini gözlerimden almıyordu yavaşça kapanan gözlerini yavaşlayan nefesiyle birlikte hissedebiliyordum.

Mavi PortakalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin